Biliç, Markus ve Tren gibi penaltı!

Bir zamanlar çok moda olan yadırgadığım bir söz vardı: “Penaltı, penaltı gibi olacak!”

Ortaya atan, müthiş bir şey bulmanın, düşünmeden kullananlar o buluşa sahip çıkmanın şişinmesi içinde idiler.

Hâlâ söyleyene rastlanıyor!

Penaltı başka bir şeye benzemez ki kendine benzemekle tanımlansın! Söz gelimi tren gibisi olmaz!

Elbette yalnızca kendisidir.

Penaltı, penaltıdır ve ya vardır ya yoktur!

Ağırı da hafifi de olmaz.

Beşiktaş-Eskişehir maçında Motta ceza alanı içinde itildi, düştü. Hakem kimi görüşe göre penaltı vermeliydi... Ama ‘itme olduğuna’ inanmamış olmalı ki vermedi...

Bunun şöyle bir açıklaması yapılamaz:

“Temas var ama penaltı çalacak kadar değil!”

Bu olmaz!

Temas varsa ve bu nedenle düşme gerçekleşmişse kararın verileri tamamlanmıştır. Penaltı çalınır.

İtmenin şiddeti değildir kararı verdirecek olan, o itmenin, itilenin durumuna yaptığı etkidir. Motta şu ya da bu şiddette bir temas ile düşürülmüş ise -ki öyle oldu-, orada penaltı artık doğmuştur.

Lig TV’de Markus Merk, “çalınmaz” dedi! Ve yukarıdaki gerekçeyi dile getirdi: “Temas penaltı çalacak kadar değil!”

İtmeyi kabullenmiş isen ve ‘temas edilen düşmüşse’ penaltıya da hükmetmelisin.

Beşiktaş Teknik Yönetmeni Biliç de bu yaklaşıma tepki gösterdi maçtan sonra.

Merk, Biliç’in tepkisini de beğenmedi... Rengi attı!

Hani maçta olsa kartı basmıştı!

Merk fikrini söylediğinde herkes ‘eyvallah’ diyecek, ama onun fikrinin karşısında fikir söylendiğinde kaşlarını çatacak!

Bu da olmaz!

Fikrinizi söylemek size hak ise, sizin fikrinize katılmamak, üzerine fikrini söylemek de başkalarına haktır. Buna da hoşgörü ile yaklaşabilmelisiniz.

Merk’in kendisine karşı olduğunu bile izledik! Farklı maçlardaki aynı pozisyonlara zıt yorumlar getirdiği oldu çünkü.

Şansal Büyüka’nın bunları yakalayıp, “neden farklı yaklaşıyorsun?” sorusunu sorduğu da oldu...

Son pozisyonda Biliç ona katılmadı. Katılmayan daha yüzbinler olduğuna inanıyorum...

Bunu olgunlukla karşılamalıydı.

Dünyada en iyi hakem seçilmek önemli ve saygıya değer bir özelliktir. Ancak sahibine ‘o saygıyı korumak gibi’ önemli bir sorumluluk da yükler.

Markus Merk, Markus Merk’i korumalıdır.