1969’un 7-13 Nisanýnda Sol-Kemalist öðrenciler, Rektörü, dekanlarý, öðretim üyelerini kovduklarý ‘ODTÜ iþgali’ni gerçekleþtirmiþlerdi. Bu durumun silahlanýp jandarmaya karþý koyarak tüm üniversiteye el koyduklarý bir ayaklanma olduðunu söyler bazý kaynaklar. ‘ODTÜ Ýþgali’ sonrasýnda da üniversite o ayaklanma ruhuna teslim olur desek yanlýþ olmaz. Herhalde bu olay ODTÜ yönetimine ders olmuþ olsa gerek ki sonrasýnda bu görüþteki öðrencilerin yaptýðý eylemler yönetimce engellemeye tabi tutulmamýþtýr.
2012’de Göktürk-2 uydusunun fýrlatýlma esnasýnda ODTÜ karýþýr ve Baþbakanýn kampüse gelmesine ‘ODTÜ direniþi’ söylemleri ile karþýlýk verilir. Bu durum kuruluþunda ‘Gençlerin ilmi, teknik ve mesleki alanlarda bilgiye ulaþmasýný ve teknolojinin geliþimine öncülük etmelerini’ saðlamayý amaç edinen bir bilim yuvasýnýn son yýllardaki çeliþkisi olarak karþýmýza çýkmýþtýr. Üniversite rektörünü ayaðýna çaðýran eylemciler 4 maddelik isteklerini üniversite yönetimine kabul ettirir. Baþbakaný olduðu ülkede bir üniversiteyi ziyaret etmenin sakýncasýný açýklayamayan zihniyetin yanýnda dönemin bilim adamlarýndan ve sanatçýlarýndan bazýlarý ODTÜ’lü öðrencilerin eylemlerine destek verir. Polis açýklamasýnda ‘ODTÜ dýþýnda gelen öðrencilerle kampüsün içindeki öðrencilerin taþ saldýrýlarýna maruz kaldýk’ beyanýna raðmen sözde aydýnlar öðrencilerin tutumlarýný destekleyici açýklamalar yapmaktan geri durmazlar.
2007’de türban serbestliðine tepki veren ODTÜ Rektörü Ural Akbulut’un açýklamalarý öðrencilerin aklýndan çýkmamýþ olsa gerek ki 2013’te baþörtülü öðrencilere karþý bazý gruplar hakaretlere varan davranýþ sergilerler.
Ayný görüþte yer olmadýðý ülkenin baþbakanýný protesto etmenin olgunluðunu demokratik düzeyde bile gösteremeyen bir öðrenci grubunun 2014’te Almanya Cumhurbaþkaný’ný üst düzey misafirperverlikle karþýlamalarý göze çarpan diðer bir çeliþkidir.
2015’te ODTÜ mescidinde M. Emin Yýldýrým’ýn katýldýðý bir siyer programýnýn çýkýþýnda öðrenciler, Marksist bir öðrenci grubunun saldýrýsýna uðrar. Namaz kýlan öðrencileri ve faaliyetlerini evrim ve bilim karþýtlýðýndan baþlayarak öldürülen Özgecan Aslan ile iliþkilendirmeye kadar giden zihniyet, üniversite duvarlarýna astýðý bildiri de ‘.. Dinci gericiliðe karþý aklý, bilimi eþitliði ve özgürlüðü savunmaya devam edeceðini’ söyleseler de aslýnda durum açýktýr; ‘Bizim gibi düþünenler insandýr ve özgürlük hakkýdýr, bizim düþüncemizde olmayanlar insan deðildir yobazdýr’ zihniyetinin dýþa vuruluþunu gösterirler.
Savcý M. Selim Kiraz’ýn cinayetinden sonra teröristlere ‘Bizde sizi seviyoruz !’ güzellemeleri gönderen bir grubun da ODTÜ’de okuyan bir öðrenci grubu olmasý bunca yaþanan çeliþkilerden sonra sürpriz olmadý aslýnda.
ODTÜ’de kendini bilmez bir grubun kandil günü mescidden çýkan öðrencilere saldýrdýklarýný görünce, Ramazan ayýnda sözde özgürlük ve hak adýna yürüyüþe geçen LGBT’liler geldi aklýma. Sözde özgür yaþamlarý adýna her türlü eylemin meþruluðunu kendinde gören zihniyetin baþkalarýnýn yaþam haklarýna karþý bu kadar vurdumduymaz olmasýnýn sebebini o kadar bilimsel analizler kasarak yapmaya gerek yok; çünkü bu davranýþlarýn bilimden ziyade tam bir aymazlýk ve vurdumduymazlýkla ilgisi çok. Bu ODTÜ’nün Müslüman bir ülkede kandil günü yaptýðý aymaz bir davranýþýn ve ODTÜ yönetiminin sorumsuzluk örneði göstererek bu zulüme ortak oluþudur. Her ne kadar Rektör kabul edilemez bir davranýþ olarak yaþananlarý kýnasa da olaylar esnasýnda inisiyatif almamasýný sorgulamayý engellemez.
Siyasi anlamda yaþanan karþýt eylemlerden ziyade dini anlamda o üniversitede okuyan öðrencilere yaþatýlan bu zulüm zamanla içinden çýkýlmayacak süreçleri beraberinde getirebilir. Bu zulme üniversitede okuyan öðrencilerin hepsi ortaktýr demek nasýl yanlýþsa olayý küçük bir grubun sorumsuzluðuna yükleyip önemsiz gibi göstermekte bir o kadar da yanlýþ olacaktýr. Her Müslüman’ý sakal ve DAEÞ etiketi ile yaftalayan zihniyetin Müslümanlara karþý giriþtiði sorumsuzca davranýþlar bilim yuvasý olduðunu iddia eden bir eðitim kurumunda yaþanan zulümlerin bahanesi olarak karþýmýzda durmaktadýr.