Üniversite Kenti’ baþlýklý yazýmýza ilgi büyük oldu. Pek çok teþekkür mesajý aldým. Bazýlarý “Türkiye’de henüz Üniversite Kenti yoktur” ifadesine alýnmýþ ve kendilerinin birer Üniversite Kenti olduðunu iddia ediyorlar. Sayýn Alev Alatlý ise nazik e-postasýnda “sizi Ürgüp’ün Mustafapaþa kasabasýndaki Kapadokya MYO’ya davet ediyorum. Rüyalarýmýzdaki üniversite kentini orada bulacaksýnýz” diyor. Benzeri davetler Eskiþehir ve diðer bazý illerimiz için de geldi. Saðolsunlar...
Kapadokya’da Alatlý ve arkadaþlarýnýn güzel iþler yaptýðýný biliyorum. Eskiþehir’de ve diðer birçok ilimizde üniversitelerin ne kadar hýzlý büyüdüðünün de farkýndayým. Ancak pazar yazýmýzda ifade ettiðimiz Üniversite Kenti kavramý ile ‘üniversitesi ve öðrencisi bol yerleþim yeri’ni birbirine karýþtýrmamak gerekli. Bu konuda aklý karýþanlar için Blake Gumprecht’in 2008 yýlýnda yayýmlanan ‘The American College Town’ adlý eserinin özellikle birinci bölümünü tavsiye edebilirim.
***
Bilim ve eðitim bölgeleri önerimize gelince, bu bölgeler daha çok Üniversite Kentlerinin birleþmesiyle oluþuyor. Türkiye bu alanda iktisadi ve insani gücünü tüm illere, hatta ilçelere paylaþtýrarak küçültmek yerine, belli bölgeleri bilim ve eðitim üssü haline getirebilir. Böylece ABD’de Boston ve çevresinde oluþan ve bir tür entelektüel park diyebileceðimiz alanlar oluþturabilir.
Bilim-eðitim parklarý için büyük þehirlere belli mesafelerde alanlar seçilebileceði gibi, tarihsel, doðal ve diðer unsurlarýn da uygun olduðu ve üniversiteyi taþralaþtýrmayacak bölgelerden de faydalanýlabilir. Bu konuda Çanakkale ve Sinop ilk aklýma gelen yerler.
Bilim-eðitim bölgelerine ilk can suyu devlet tarafýndan verilebilir, ancak gerisi özel teþviklerle özel sektörden gelmelidir. Devlet, bu bölgelerde özellikle niteliði ödüllendirerek bahis konusu yerleri bir tür doðal ARGE üslerine de çevirebilir.
***
Aslýna bakarsanýz Üniversite Kentlerinin artmasý ve bilim-eðitim bölgelerinin kurulmasý günümüzün popüler konularýndan dershane sorununa da çare olabilir. Daha önce de belirttiðimiz üzere dershaneler dönemine son vermek için liselerin sayýsýný arttýrmak veya lisede eðitimin kalitesini geliþtirmek çare deðildir. Hatta liseler ne kadar geliþirse üniversite giriþ sýnavýna olan ihtiyaç, dolayýsýyla da dershanelere olan talep o kadar artacaktýr. Sorunun çözümü liselerde deðil, nitelikli üniversite kontenjanlarýnýn arttýrýlmasýndadýr.
Bilim-eðitim bölgesi önerisini somutlaþtýracak olur isek Çanakkale Gökçeada, Bozcada, Asos, Truva ve Çanakkale Savaþlarý gibi tarihsel zenginlik þartýný; boðazý, ormanlarý ve diðer doðal güzellikleriyle de doðal altyapý þartlarýný tutturmaktadýr. Kentin dýþarýdan gelenlere açýk sosyo-kültürel yapýsý da taþralaþmamak için bir diðer avantajýdýr. Aslýna bakarsanýz kent, kendi doðal süreci içinde bir yönüyle Üniversite Kenti olmaya da baþlamýþtýr: 104 bin nüfuslu þehir merkezinde üniversite insanlarýnýn sayýsý 35 bin civarýndadýr. Aileleriyle birlikte rakam 40 bini aþmaktadýr. Baþka bir deyiþle þehir nüfusunun neredeyse üçte biri üniversite insanlarýndan oluþmaktadýr. Tüm ilde ise nüfusun onda birinden fazlasý ya üniversitede okumaktadýr, ya da orada çalýþmaktadýr. Görüldüðü üzere bu zemin üzerine rahatlýkla birçok üniversite kurulmasý mümkündür. Muðla, Eskiþehir, Sinop ve Isparta gibi diðer bazý illerimiz de bahsettiðimiz avantajlarýn bir kýsmýna sahiptir.
Özetle, Türkiye bundan sonraki süreçte nicelikten çok niteliðe yöneltecek odaklanmalarý saðlayabilmelidir, bu ise belli bölgelerde yoðunlaþma ile mümkündür.