“BÝLÝÞÝM” DÝYEBÝLEN PEK YOKTU O ZAMANLAR

“Onun bilgisayara ayran dökmesi olmasaydý biz belki burada olmayacaktýk. Bütün bunlara sebep olan ayraný yapan hanýmýma þükran borçluyum”

Orhan çok gençken biliþim sektörüne girmiþ bir adamdý. Hatta o zamanlar “biliþim” diyebilen bile pek yoktu. Neredeyse çocuk denecek yaþta bilgisayar iþindeydi. Onunla beraber sektör de büyüdü. Sektörde Orhan hatrý sayýlýr bir þöhret elde etti. “Bu memlekete internet kafeyi ilk kuran benim. Falanca þirketin alt yapýsýný ben yaptým.” gibisinden reklam kokan cümlelerin yarýsý doðru olsa bile gerçekten ortada bir emek vardý. Orhan’ýn emeðine diyeceðimiz yok. 

Orhan’ýn haným hanýmcýk bir eþi ve bir oðlu, bir kýzý vardýr. Oðlu henüz bebekken bile Orhan’ýn aldýðý tablet ile oynardý. Çocuk büyüdükçe bilgisayar talepleri de büyüdü. Ne de olsa babasý ne istese alýyordu. Çocuk lise ikinci sýnýfa geldi. Okul yönetimi bilgisayar oyunlarýna engel olamýyoruz bari bizim gözetimimiz altýnda oynasýnlar diye düþünüp bir turnuva düzenledi. Bilgisayarla ilgili bir konu olacak da Orhan’ýn oðlu o konuda en baþ sýrada olmayacak hiç mümkün mü? Adý Meriç olan Orhan’ýn oðlu adýný aldýðý ýrmak kadar coþkulu bir þekilde turnuvaya hazýrlandý. Arkadaþlarýnýn bilgisayarlarýnýn eksiði gediði ne varsa hepsini babasýndan rica ederek tamamladý. Hatta iþi abartýp turnuvanýn teknik alt yapý sponsoru oldu Orhan, oðlunun hatrý için ve kendi reklamý için tabi. 

Turnuva günü sabah oðlunu maça hazýrladý Orhan. Pekmez içirdi. Sýrtýna havlu koydular. Meriç harbe hazýrlanýr gibi ciddileþti. Turnuva baþladý Orhan oðlunu uzaktan seyrediyordu. Klavye týkýrtýlarý mause çýtýrlarý ile tam gaz devam eden oyun heyecan vericiydi. Meriç heyecandan dili kuruyor annesinin verdiði limonata, ayran gibi ne kadar sývý varsa alýyordu. Oyun o hale geldi ki Meriç ve arkadaþlarý bir aþama daha kazanýrlarsa þampiyon olacaklar. Her þey son aþamaya kalmýþken Orhan, annesinin manevi desteði babasýnýn teknik desteðini arkasýna almýþ oyuna saldýrýrken annesi ayran yetiþtireceðim diye telaþlanýp bir sürahi ayraný bilgisayara döktü. Milli içeceðimiz ecnebi malý bilgisayarda yan etki yapýnca bilgisayar zývanadan çýktý. Bilgisayardan dumanlar çýkmaya baþladý. Aman ne oluyor demeye kalmadan. Meriç zýplayýp kalktý sandalyeden bilgisayar yanýyordu. Cazýr cuzur ederek bir iki kere daha titreyip sonra oracýða yýðýldý. 

Orhan hemen koþtu. Meriç elektriðe kapýlmasýn diyerek onu kenara çekti sigortayý kapatýp bilgisayarý kontrol altýna aldý. Orhan sinirlensin mi üzülün mü bilemedi. Meriç’in turnuvasý bir yana onun itibarý mevzu bahis idi. Hemen takým çantasýný getirdi. Kan ter içinde kalarak tamir etti. Meriç’i zor güç ikna ederek tekrar bilgisayarýn baþýna oturttular ama Meriç daha ilk hamleyi yapmadan bilgisayar bu sefer sessiz sedasý bir þekilde karardý. Çýtý çýkmadan öldü sanki. Orhan hemen koþtu. Bir þeyler yaptý ama olmadý. Turnuvanýn teknik sponsoru, yerel biliþimin marka ismi Orhan kendi oðlunun bilgisayarýný bile ayakta tutamamýþtý. 

Haber tez yayýldý. 

Orhan yýkýlmadý ama çok sarsýldý. 

Meriç, “El içine çýkamýyorum baba.” diyordu. Orhan bir kaç kere rüyasýnda kayalardan yuvarlanan bilgisayarlarýn altýnda kaldý. Biliþimci adamýn rüyasý biraz daha teknik olur zannetmeyin bildiðimiz normal vatandaþ rüyalarýndan sýçrayarak uyanýyordu Orhan. Hanýmý hem Orhan’a hem oðluna kýzýyordu. “Elimdeki ayraný keþke bilgisayara deðil size dökseymiþim. Nedir bu kadar abarttýnýz caným? Kul yapýsý bir alet bozulur tabi.” diyordu. 

Orhan hanýmý ne derse desin bunu kendine bir onur meselesi yaptý. Turnuvanýn tekrarýný istedi. Okul aile birliðindekiler razý olmadýlar. “Derslerin an cafcaflý zamanýnda ikinci bir turnuvaya ne hacet var efendim?” diyerek itiraz ettiler. Orhan ikna olmadý. Durumu Milli Eðitim Müdürlüðü’ne aktardý. Onlar,  “...spor müsabakasý düzenlenecek ona sponsor olursunuz.” diyerek gönderdiler Orhan’ý. Ama Orhan’ýn derdi baþkaydý. Video çekip internette yayýnladý. “Oðlumun biliþim alt yapýsýný ben kurdum. Çok iddialýyýz ulusal çapta turnuva olsa onu bile becerecek kararlýlýðýmýz vardýr.” dedi. 

Bunlardan pek bir sonuç çýkmadý. Ama bir mektup aldý Orhan. Kargacýk burgacýk bir yazýyla yazýlmýþ mektup. Ýlkokul öðrencisi olan Meryem’den geliyordu. Þöyle diyordu; Sizin bilgisayar konusunda becerikli olduðunuzu öðretmenimin telefonunda videodan seyrettim. Bizim okulumuzda bilgisayar sýnýfýmýz vardý ama bilgisayarlar bozuldu onlarýn tamir edilmesine sponsor olur musunuz?” Bu masum talep Orhan’ý duygulandýrdýðý gibi hanýmý ve çocuklarýný da etkiledi. Hemen kollarý sývadý Orhan. Sektördeki ahbaplarýna da haber saldý. Okul için bir kampanya düzenledi. Bilgisayar sýnýfýný yenilediler. Sýnýfýn açýlýþýný da canlý yayýnda internetten yayýnladý Orhan. Mis gibi bir sýnýf olmuþtu. Okul müdürü açýlýþta konuþtu. Orhan’a teþekkür ettiler. Orhan’a da konuþma hakký verildi. Orhan baþka zaman bülbüller gibi þakýrken mikrofonu görünce dut yemiþ bülbül gibi oldu. Ama konuþmasý sýrasýnda hanýmýna teþekkür etti. “Onun bilgisayara ayran dökmesi olmasaydý biz belki burada olmayacaktýk. Bütün bunlara sebep olan ayraný yapan hanýmýma þükran borçluyum.” dedi. Hanýmý da Orhan’ýn bu jestini boþ býrakmadý ve açýlýþa gelen herkese börek ve ayran ikram etti. 

Ne dedik Orhan bu iþe çocukluktan baþladý hâlâ ayný sektörde devam ediyor. Meriç büyüdü ve mühendis oldu. Þimdi ne zaman ayran içse annesi gelir aklýna ve gülümseyerek anar annesini...