Bin yýl aradan sonra 28 Þubat

28 Þubat dendiðinde, bir dýþ bakýþ olarak sosyolojiden bahsetmek benim için kolay deðil. Zira o yangýnda, arkadaþlarým kaldý benim. Ve 28 Þubat’ýn kalbime, ruhuma emanet ettiði bir sismograf var ki, beni sürekli teyakkuz halinde tutuyor... Ki 28 Þubat’ýn bugünkü analizi, vicdaný her daim uyanýk ve diri tutmaktan geçiyor.

1- 1990’daki 1.körfez krizinin ardýndan belleðe dair sosyoloji, yepyeni bir eþiðe atlýyordu... Medya ve iletiþim, artýk bilginin yerini almýþtý. Soðuk Savaþ günlerinin ardýndan egemen dünyanýn çatýþkýlar tezi artýk Doðu Bloku ve kýzýl rengi deðil, Ýslam toplumlarýný ve yeþil kuþaðý hedef alan bir düþmanlaþtýrmaya evrilmiþti. 1990’da CNN aracýlýðýyla 24 saat kesintisiz olarak dünyaya servis ve dikte edilen haberler, bilgi ve gerçeðin yerine geçiyordu... Noam Chomsky, bu yeni medyatik kurguya “üretilmiþ rýza” der. Üretilmiþ ve üretilecek rýzalar çerçevesinde artýk yerli olanla uluslararasý olanýn arasýndaki sýnýrlar kalkmýþtý 1990 sonrasýnda...

Bu baðlamda 28 Þubat darbesi de sosyolojisi itibariyle sadece Türkiye’deki askeri cunta ve baðlaþýðý olarak hareket eden medya, sermaye, yüksek yargý, sendikalar, yüksek öðretimden ibaret deðildi. Evet 28 Þubat Türkiye’ye has bir darbeydi ve fakat “postmodern” vurgusunun da gayet aþikar edeceði ölçüde, uluslararasý desteði olan, çok daha büyük bir fotoðrafýn parçasýydý... Sadece cunta muhbirliðini gerçekleþtiren o dönemdeki grubun adýnýn “Batý Çalýþma Grubu” oluþu bile, Türkiye için biçilmiþ son yüzyýllýk dar giysinin, aslen “Batýcýlýk” olduðunu söyler bize. Yerli ve yerel olanlarýn deðerlerine karþý iþlenen bir kriminal sosyolojidir 28 Þubat.

2- 28 Þubat bize dayatýlmýþ merkez/çevre, efendi-köle, patron/amele sosyolojisini deðiþtirmeye azmeden yerli siyasete ve onu destekleyen milli iradeye karþý düzenlenmiþ bir darbeydi. Bunu 1997’de göðüsleyense Refah yol Hükümeti ve Allah Rahmet eylesin Prof. Erbakan Hocamýz ve yetiþtirdiði siyasi kadrolardý.

Bugün diktatörlere has kýlýnmýþ siyasi kaderlerini deðiþtirmeye azmeden Arap halklarýna ve Ortadoðu’ya baktýðýnýzda ve en son Mýsýr’a da reva görülen darbelerin sosyolojisiyle kýyaslandýðýnýzda, 28 Þubat 1997’nin ayný þablonun dikte edildiðini görebilirsiniz.

Türkiye’nin Türkiye, Ýslam toplumlarýnýnsa Ýslam toplumu olmasýný istemeyenlerin Türkiye’de Türkiye aleyhine, Ýslam toplumlarýnda Ýslam toplumlarý aleyhine gerçeði ve belleði imha etme projesidir tüm 28 Þubatlar...

***

Ýnsan onurunun davasýydý 28 Þubat mücadelesi.

Birilerinin saðlamca durup beklemesi gerekiyordu o günlerde ve bekledik.

Hayaya, hayata, haysiyete el uzatan zalimlere karþý... Hayalý, hayati, haysiyetli bir þekilde göðüs gererek, sabýrla beklemesi, saðlamca durmasý gerekiyordu birilerinin...

Topyekun savaþ ilan edilmiþti inandýðýmýz tüm deðerlere...

Sarý sendikalar, cüppelerinin altýnda titreyen üniversite hocalarý, brifingleri saatlerce ayakta alkýþlayan yargýçlar diktatoryasý, darbe arzuhalciliðine soyunmuþ medya... El ele vererek hoyrat bir resmi çizmeye baþlamýþlardý. Renklerin mahkum edildiði bir geçitti 28 Þubat. Iþýklar kesikti ve her yan karartma altýndaydý.

10 binincisini saydýktan sonra sayýlarý býraktým ben... 10 bin genç vardý okullarýnýn kapýsý kilitlenen. “Ýkra”yý gurbette aramaya çýktýlar yurdumun garip çocuklarý... En son dönebilenlerdendi Akder-den Güzeyya Bingöl, yeþil sargýlarla bezenmiþ tabutunun ayakuçlarýndan öpmek düþtü bize de... Görülmekte olan 28 Þubat davasýna tabutuyla müdahil olabildi Güzeyya. Davasý Mahkeme-i Kübraya kaldý... Cebrail Melek okusun dilekçesini...

Ve benim isimsiz arkadaþlarým. Sessiz harflerim. Geceleri aydýnlatan birer yýldýz misali bilinmeyen adlarýnýz kalplerimizdeki “SAKLI KÝTAP”ta yazýlý. Sizlerin sabýrlý, direngen ve fedakar duruþunuz olmasaydý zalimlerin ilan ettiði “bin yýl” bu kadar çabuk geçmeyecekti...