Bingöl: Kürtler PKK’dan ibaret değildir

Doğu Anadolu Heyeti olarak Bingöl’de sivil toplum örgütleriyle yaptığımız toplantı, şimdiye kadar rastladığımız en yüksek düzeydeki çok sesliliğe örnekti. Sabahın erken saatlerinde salonu dolduran sivil inisiyatiflerin özellikle “çözüm sürecindeki taraflar ve temsil” konusundaki soruları ve talepleri ve farklı görüş sahibi olmalarına rağmen dirayetle ve sağduyuyla birbirlerine tahammül etmeleri oldukça etkileyiciydi.

Bingöl, 82 Anayasasına “RET” oyu vermiş tek ilimiz. Darbe karşıtı onurlu duruşun bedeliniyse maalesef çok ağır şartlarla ödemiş bir kent. Yakılan köyler, boşaltılan beldeler, altüst olmuş sosyal yapı, faili meçhuller, kayıplarla kabarmış mimli dosyasıyla Bingöl... 1980 ihtilalinin akabinde tek gözü kör oğlunun evden alınmasıyla dünyası kararmış Fatma Morsümbül’ün, bunca yılın ardından, üstelik anneler gününde evladının kemiklerini arayan bir kadın olarak göklere yükselen feryadına şahit olduk. Bingöl Adaklı Belediyesi çalışanı Erdal Şan ise PKK tarafından dağa kaldırılmış. Aile emniyet güçlerine ve İnsan Hakları Derneği’ne başvurmuş hala haber yok. Perihan Hanım ise yirmi yıl önce kim tarafından kaçırıldığını bilemediği nişanlısının yüzüğünü taşıyor halen parmağında, evlenmemiş, sevdiceğini bekliyor. Çok yönlü kayıplar bunlar. Sanki 80 ihtilali hiç bitmemiş gibi Bingöl’de. Köyleri güvenlik sebebiyle boşaltılıp yakıldıktan sonra göç vurgunuyla sarsılan eşraftan bazı kimseler, o gün bugündür pazarlarda sarımsak, kekik satarak hayatını idame ettirmeye çalışıyor.

***

Bingöl’ün Ankara’ya kıyasla, ciddi farklar hatta asimetriler üzerinden geliştirdiği duruşları var. Mesela Ankara’daki CHP’nin çözüm süreci hakkındaki ayak direyen muhalefeti yerine, Bingöl’deki CHP, heyet başkanımız Can Paker’e rapor sundu. Ankara’daki Eğitim-Sen, başörtülü öğrencilerin eğitimini engellemek üzere açtığı davalarıyla namlıdır. Oysa Bingöl Eğitim-Sen bölgedeki göç ve güvenlik çeperleriyle kıstırılmış gençliğin alkol ve uyuşturucu bağımlılığıyla yüzyüze olduğundan şikayet ediyor. Aksakallı mollalar, bölgenin irfani nefesini taşıyan akiller, söz haklarını “bizim anlatacaklarımızı daha modern cümlelerle anlatırlar onlar konuşsun” diyerek ilahiyatçı akademisyenlere söz veriyorlar. Salonda “devlet çözüm sürecini niçin sadece PKK ile konuşuyor, PKK tek başına Kürtleri temsil edemez” diye itirazlarını samimiyetle dile getirenler var. Alevi dedeleri de var gelenler arasında, konuşmama Ehli Beyt’e selamla başladığımdan olsa gerek, kah omzumu kah başımı okşayarak “Süreçte Alevilere de yer verilmeli, taleplerimizi Ankara’ya ilet kızım” diyorlar.

Tüm bunlar, Bingöl’ün yerleşik siyasi ezberleri bozan, kendine has, insani, medeni duruşuyla da ilgili. En başından beri sizlere iletmeye çalıştığım, “Doğu Anadolu yekpare ve tekil bir siyasi anlam değildir” cümlesinin en bariz özetidir Bingöl. Kendi adıma özeleştiri olarak da okuyabilirsiniz: Affedin ama Batıdaki bizler, Doğu deyince biraz baştan savmacı, biraz kaba saba, kusura bakmayın ama cehalet bile diyebileceğim bir tanımsızlık, hazırlıksızlık, kof bir üstencilik, geçiştirmeler içindeyiz. Hem Doğu hem Batı, birbirinden yeterince haberli değil.

Çözüm Süreci bağlamında yurt çapında gerçekleşen çok sesli katılımlar bu yüzden çok önemli. Şimdiye kadar hep devlet ve devletlular konuştu. Şimdiyse toplum konuşuyor.

***

NOT DEFTERİMDEN: BDP, gittiğimiz her yerde oldukça aktif bir katılımla heyeti takip edip katılımları politize edecek bir gücü sergilerken, AK Parti’de sırtını Başbakana yaslamış garip bir sessizlik, temposuzluk hakim. Üniversite toplantılarının hiçbirinde AK Parti gençliğine has bir ses yok. İslami hassasiyetiyle tanıdığımız pek çok sivil örgüt ve sendikaların Doğu’daki modernist ve sert söylemini işittikçe, meşhur “Nevroz Mektubu” pastoral bir senfoni gibi kalıyor.