Bir 27 Mayıs yazısı: Amerika darbelere karışır mı hiç?

Bugün 27 Mayıs. Yabancı ellerin karışmasıyla ülkenin başına belâlar açan darbeler dizisinin ilki bugün 54 yaşını dolduruyor.

‘Yabancı eller’ sözcükleri ağzımdan çıktığında, birileri hemen, “Komplocu ne olacak” diye lâfımı ağzıma tıkmaya çalışır. Oysa, 1960’da Türkiye’de gerçekleşen darbe, Ortadoğu’da ve Güney Amerika’da CIA tarafından kotarılan askeri müdahalelerin ne ilkiydi, ne de sonuncusu oldu.

ABD’nin iktidar elitleri CFR örgütü tarafından yayınlanan Foreign Affairs (FA) dergisinin önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacak son sayısında, Jack Devine adlı kıdemli bir CIA ajanının 11 Eylül 1973 günü Şili’de yaşanan ‘Allende darbesi’ ile ilgili ifşaatları yer alıyor. Yazının başlığı şu: ‘Şili’de gerçekten ne oldu: CIA, Allende’ye karşı darbe ve Pinochet’nin devreye girişi’...

Önce yalanla başlıyor yazı: “1973’te Allende’yi deviren darbe CIA ile Şili ordusunun işbirliğinde gerçekleşmedi.”

Oysa Amerikan adalet bakanlığı tarafından yayımlanmış ve darbe sonrasında ABD başkanı Richard Nixon ile dışişleri bakanı Henry Kissinger geçen telefon görüşmesine dair belge farklı bir ‘gerçeği’ anlatıyor: Nixon, bakanına “Darbede bizim elimiz belli olmuyor değil mi?” diye soruyor; Kissinger “Biz yapmadık zaten; biz sadece yardımcı olduk, şartları mümkün olduğu kadar biz hazırladık...” cevabını veriyor...

Aslında Nixon daha Allende iktidara gelir gelmez (1970) “Derhal darbe yapılsın” talimatını vermiş... Devine makalesinde yazıyor. Nixon CIA başkanı Richard Helms’i Beyaz Saray’a çağırıp vermiş bu talimatı; ‘Track II’ adı verilen operasyonun büyükelçiden ve diğer Amerikalı bürokratlardan gizlice yürütülmesini de istemiş...

‘Track II’ olduğuna göre bir de ‘Track I’ olmalı... O da varmış... ‘Track I’ Allende’nin seçilmesinin önünü kesmek için ABD’nin CIA eliyle yürüttüğü politika ve propaganda faaliyetleriymiş...

CIA’nin Şili’deki ajanları pek istekli değillermiş bu ‘derhal darbe’ operasyonu için; yine de temasta oldukları askerlerle görüşmüşler, bakmışlar, onlar da “Biz bu işte yokuz” demekteler... Devine, Allende yeni seçilmişti; operasyon için makul bir bahane ortada yoktu” diyor...

Şili ordusu “Hayır” dese de, emekli askerler müdahaleye direnen genelkurmay başkanını kaçırarak kendi darbelerini gerçekleşme yoluna girmişler... “CIA plandan haberdardı” diyor Devine. Darbe girişimcileri her şeyi ellerine yüzlerine bulaştırmışlar, kaçırdıkları adamı öldürerek... Nixon ‘âcil darbe’ talimatını geri almış...

Nixon’un iş bitirici darbesi üç yıl sonra gerçekleşti.

Arada CIA sürekli kendilerine haber getirecek birilerini devşirme çabasına girmiş... Devine, “İlk devşirdiğim Komünist Partisi ileri gelenlerinden biriydi” diyor. Adamla daha önce de görüşüyorlarmış, ama bin dolar maaşa o zaman bağlamışlar...

Darbenin başlangıcını CIA ajanının evine telefonla Şilili bir dostu bildirmiş... “Dostum” dediği kişi eskiden Deniz Kuvvetleri’nde subay olan bir işadamıymış... Ondan gelen bilgiyi doğrulattığı kişi de orduyla ilişkili bir başka işadamı... Devine, kimlerin katılacağından dakikasına kadar darbeyi sağlam biçimde Washington’a bildirmesiyle övünüyor...

Herhalde Şili darbesinde medyanın rolüne dair bilgiyi merakla kaydettiğimi tahmin etmişsinizdir. Size de aktarayım.

“Benim esas görevim medya ilişkileriydi” diyor CIA ajanı Devine. Ülkenin en eski ve etkili gazetesi El Mercurio’yu “Allende size el koyacak” korkutmasıyla kazanmışlar.  Doğrudan aleyhte propaganda yerine satır aralarından halkı tahrik edecek mesajlar vermekteymiş El Mercurio...

El Mercurio’nun CIA gazetesi olduğuna inanılır, ama biz işin yayın tarafıyla ilgilenmiyorduk” diyor Devine ve ekliyor: “Şili’ye varmamdan kısa süre sonra hükümet gazetenin kâğıt tahsisini kesti. Reklâm girdileri azaldı, işçiler hareketlendi, gazete kapanacak gibi oldu; bu büyük bir kayıp olabilirdi. CIA iki yıl boyunca yaklaşık 2 milyon dolar aktararak gazetenin yayına devamını sağladı...”

Bu itiraflar Amerikan yönetici elitleri tarafından çıkarılan bir dergide yayımlanıyor, unutmayın...

‘Komplo teorisi’ ha! Hadi canım siz de...