Belkıs Kamut Aktürk
Belkıs Kamut Aktürk
Tüm Yazıları

Bir medrese bir minare Konya’nın iki incisi

Medreseler yüzyıllarca ilim ve irfan yuvası oldu. Günümüzde birer tarihi hazine olarak zamana meydan okuyan Konya’daki Karatay ve İnce Minare medreseleri, mimari özellikleriyle büyük bir görkemin şahitliğini yapıyor.

Konya, hem Türkiye’nin yüzölçümü en büyük şehri hem de bir açık hava müzesidir. Bu şehirde nereye baksanız benzersiz bir eser göz kırpar size.

Anadolu Türk Sanatı önemlidir zira Karahanlı, Gazneli ve Büyük Selçuklu sanatından beslenir. Maddi ve manevi kültür mirası ile Anadolu’ya gelen Türkler silinmeyen izler bırakırlar. Prof. Dr. Oktay Aslanapa ve hocam Prof. Dr. Ara Altun, birçok eserinde bu ilimizin sahip olduğu medreselere dair zengin bilgiler verir. Ara Altun, kubbeli medreselerin en görkemli örneklerinin Konya’daki Karatay ve İnce Minareli Medreseler olduğunu yazmıştır. Selçuklu ve Osmanlı uygarlığında medreseler çok önemlidir. Burada İslam hukuku değil pozitif bilimler de öğretilir.

Karatay’ın eşsiz uyumu

Karatay Medresesi’nin, kubbeyi ve duvarları kaplayan çini mozaik süslemelerinin mimari ile uyumu eşsizdir. Yapıya girildiğinde sizi etkileyen bir unsur da bu uyumun meydana getirdiği mekan faktörü olur. Prof. Dr. Oktay Aslanapa’ya göre “eyvanla kaynaşan kubbe, meydana getirdiği mekan birliği ile büyük  Osmanlı cami mimarisine hazırlık olur”

“Çini Eserleri Müzesi” olarak kullanılmakta olan Karatay Medresesi’nin restorasyonu bitmek üzere. Selçuklu Sultanı 2.Keykavus devri eseri olan yapı, banisi Emir Celaleddin Karatay tarafından 1251 yılında yaptırılır.

İri geometrik yıldızların firuze ve lacivert rengiyle buluşması şiir gibidir. Aslında bu eserin yazıları da yazı sanatının en görkemli örneklerini barındırır.

Eserin tümü muhteşemdir ama özellikle dış kapı tablo gibidir.  Dış kapıda saçak altında olan yapı yazısı Selçuklu sülüsü. Tevbe suresinden, “Allah, iyilik yapanların sevabını kat’iyen zayi etmez” ayeti yazıyor. Kapının sağ ve solunda ise yapı sahibinin duası olarak Neml Suresi’nden “Rabbim! Bana ilham et de bana ve ebeveynime ihsan buyurduğun nimetine şükredeyim ve Sen’in razı olacağın bir iş yapayım” yazmakta. Karatay Medresesi’nde Anadolu Selçuklu devrinin nadide örnekleri bulunur. Yapı, 1955 yılında müze olur. Selçuklu duvar çinilerinden Kubad-Abad çinilerine, Beylikler Devri çinilerinden Osmanlı dönemi çinilerini görmek için mutlaka bu eseri ziyaret etmelisiniz.

Sonsuzluğun türküsü

Tıpkı Karatay Medresesi gibi, İnce Minareli Medrese de süslemeleriyle sonsuzluğun türküsünü söyler. Medrese, Selçuklu mimarisinin tipik örneğidir. Günümüzde Taş ve Ahşap Eserleri Müzesissss olarak hizmet veren eser de Selçuklu Sultanı 2.Keykavus devri yapısıdır. Mimarı Kölüg bin Abdullah olan eser, hadis ilmi için yaptırılır. Selçuklu devri kapalı avlu medreseleri grubunda olan yapı, tek eyvanlıdır. Külliyedir ve çok gösterişlidir. Günümüze ulaşamayan cami sağ tarafta bulunurdu. Cami ile medrese arasında ise minare yükselir. Yapıya adını veren minare aslında iki şereflidir ancak 1901 yılında düşen yıldırım nedeniyle birinci şerefeden sonrası yıkılır. “Fransız gotiğinden beri en asil sanatı gösterdiği” söylenen yapının minaresi, sırlı renkli tuğla mozaiklerle renklendirilmiş.

Portal yani ana kapı bezemeleri gerek devrinin gerekse günümüzün en güzel uygulamalarındandır. Sülüs kabartma yazı ile Fetih ve Yasin surelerini yazılı olduğu portalin iki tarafında yarısı gömme balık pulu motifleriyle süslü üçer sütünce bulunur.

Muhteşem cephe ve süslemeler daha girişte insanı büyüler. Buradan geçilen çapraz tonozlu mekan dışardan kendini hissettirmez. Burada sergilenen görseller yapının tüm serüvenini anlatır. Karatay Medresesi’ne göre daha sade bir kubbenin örttüğü orta mekan, böylesi coşkulu girişe tezat oluşturur. Kubbede ve oda kapıları üzerinde kufi yazıyla El mülkü-lillah ve Ayetel Kürsü yazılıdır.