Bir Ahmet Davutoðlu daha vardý

Halkýn oylarýyla seçilmiþ ilk cumhurbaþkaný olarak bugün yarýn Çankaya Köþkü’ne yerleþmeye hazýrlanan Tayyip Erdoðan’ýn kendisine halef olarak açýkladýðý isim hiç yadýrganmadý. Bu durum Ahmet Davutoðlu ismine kamuoyunca verilen onay sayýlabilir. Zaten Erdoðan için deAhmet Davutoðlu’nun baþbakanlýðý mevcut þartlardaki en rasyonel seçenekti. Ne olursa olsun, siyasette rasyonel seçeneklerden kaçýnamazsýnýz. 

Dýþ politika alanýnda son dönemlerde baþgösteren bazý sýkýntýlar aleyhinde olsa da üç dönemlikler hariç AK Parti’nin meclis grubunda Davutoðlu kadar ideolojik-politik temsil kabiliyeti olan baþka bir lider adayý yoktu. En önemlisi bu... Ayrýca konuþma yeteneði, entelektüel donanýmý, diplomatik ve politik tecrübesi, Erdoðan’la uyumu vs. de yeni baþbakanýn belirlenmesinde etken olmuþtur muhakkak. Ancak bu özelliklerinin de biraz daha güçlendirdiði temsil niteliði baþta geliyor...

AK Parti ideolojisini temsil özelliði Davutoðlu’nun hem tabanda hem de tavanda bu kadar tutulmasýnýn önemli gerekçesi oldu. Parti’nin diðer “prens”leri arasýnda bugüne kadar hep bir adým önde görülmesi de bundandý. 

Öyle ki “Hoca”nýn AK Parti hareketine katýlma þekli bile farklýydý...

Geçenlerde Cumhurbaþkaný Gül yeni baþbakanýn kim olacaðýný açýkladýðý konuþmasýnda Davutoðlu’nu devlet hizmetine ve siyasete kendisinin kazandýrdýðýný övünerek ifade etmiþti. Dolayýsýyla artýk az bilinen bir husus deðil iþin burasý. Ama olayýn ayrýntýlarý oldukça ilginç... Bu konuda Hoca’nýn arkadaþlarýndan dinlediðim bir anekdotu aktaracaðým: Abdullah Bey baþbakan olduðunda Davutoðlu’na dýþ politika danýþmanlýðý önerdi. Ama Hoca baþka sorumluluklarý yüzünden bu görevi istemedi baþlangýçta. Akademik çalýþmalarýnýn yanýnda Bilim ve Sanat Vakfý’ndaki görevleri ve Þehir Üniversitesi’nin kuruluþ hazýrlýklarý bütün vaktini alýyordu. Bu iþlere birlikte baþladýklarý arkadaþlarýný yarý yolda býrakýp Ankara’ya gidemezdi.

Bunun üzerine Gül bir hafta sonu Ýstanbul’a gittiðinde Davutoðlu’nun Bilim ve Sanat Vakfý’ndaki arkadaþlarýyla görüþtü. “Hoca’yý sizden istiyorum” dedi. Gül bu görüþmede Davutoðlu’nun arkadaþlarýna “Ahmet Hoca sadece haftada bir gün Ankara’ya gelecek, geri kalan vakti size ait”diye de söz verdi. Davutoðlu’nun BSV’deki arkadaþlarý bunun mümkün olmayacaðýný bilseler de tevazu gösterip ayaklarýna kadar gelmiþ olan koskoca bir baþbakana hayýr diyecek halleri yoktu. Diðer yandan her ne kadar mevcut vakýf ve üniversite çalýþmalarý için mesaisine ihtiyaç duyuyor olsalar da arkadaþlarýnýn birikiminden devletin de faydalanmasýný istiyorlardý içten içe. “Estaðfurullah. Biz karýþmayýz, Ahmet Bey’in kendisi bilir” cevabýný verdiler Gül’e. Hoca’nýn devlet hizmeti böyle baþladý...

Þahsen de uzun yýllardýr tanýdýðým ve kariyerini ilgiyle takip ettiðim Ahmet Davutoðlu hakkýnda bir iki anekdot daha...

Gençler pek bilmezler: Bir zamanlar bir Ahmet Davutoðlu daha vardý. Yüksek Ýslam Enstitüsü’nde hoca... Ýslam’ýn modern yorumlarýný topa tutan kitabý özellikle gelenekçi çevrelerde çok popülerdi 1980’lerde... O sýrada bazý dergilerde jeopolitik ve siyaset kuramý gibi konularda Ahmet Davutoðlu imzalý yazýlar çýkmaya baþlayýnca ikisini karýþtýranlar oldu. Hatta, çok iyi hatýrlýyorum: Boðaziçi’ndeki meçhul doktora öðrencisi, herkesçe tanýnan bir hoca efendinin imzasýyla yazý yayýmladýðý için ayýplandý! 

Buna mukabil genç Davutoðlu hem dönemin fikir-sanat çevrelerinde hem de akademik dünyada dikkat çekiyordu. Boðaziçili gençlerin de gözdesiydi. Üniversitenin kuzey kampüsünde elinde evrak çantasýyla tek baþýna yürürken uzaktan parmakla gösterilir, “Ýþte double yapan Davutoðlu bu” denirdi. Çünkü Boðaziçi’nde hem iktisat hem de kamu yönetimi ve uluslararasý iliþkiler bölümlerini birlikte okuyarak “double yapan” ilk kiþiydi Davutoðlu.

Davutoðlu sonraki yýllarda ise önce Stratejik Derinlik kitabýyla entelektüeller arasýnda, bilahare AK Parti hükümetlerinde dýþ politika danýþmanlýðýyla daha geniþ çevrelerde hayranlýk topladý. Ama Dýþiþleri Bakaný olduktan bir süre sonra bölgesel þartlar Türk dýþ politikasýnýn aleyhinde deðiþmeye baþlayýnca, bilindiði gibi sert tartýþmalarýn ve eleþtirilerin odaðý oldu.

Kim ne derse desin, Türkiye’nin bölgesinde etkin bir aktör olmaya soyunduðu son on yýl gibi gelecekteki belirsiz bir süre de yine Davutoðlu adý anýlmadan anlatýlamayacak gibi görünüyor. Davutoðlu’nu sevenler de, dýþ politika alanýnda olup biten olumsuz geliþmelerden onu sorumlu tutanlar da bir konuda hemfikir: Gelecekte yazýlacak tarih kitaplarýnda mutlaka “Hoca”nýn adý olacak.

Kitap demiþken... Týpký Demokrat Parti iktidarýnýn ilk dönemlerinde dýþiþleri bakanlýðý koltuðunu iþgal eden büyük tarihçimiz Fuat Köprülü gibi, Davutoðlu’nun da entelektüel meþgalelerden uzak kalmýþ olmasý iþin en olumsuz yaný bence...

Son görüþmelerimizden birinde “Stratejik Derinlik” kitabýnýn çerçevesini tamamlamak üzere “Türkiye’nin Tarihî Derinliði”ni yazmakta olduðunu haber vermiþti. Bu kitabýn birçok bölümünü uzun uçak yolculuklarýnda kendisine ayýrdýðý dar vakitlerde kâðýda geçirdiðini de belirterek... Umarým bu çalýþmasýný tamamlama fýrsatýný bulmuþtur. Yoksa ileriki günlerde bunun için vakit bulmasý çok daha zor olacak görünüyor.