Bir bakış açısı

Ekonomi genel olarak parayla ifade edilen büyüklüklerle incelenir. Bunun yanlış olduğunu değil yetersiz olduğunu ve sorunları çözmemize yetmeyeceğini düşünüyorum. Yıllar önce oluşturduğum bir görüşü ve çözüm yollarını tekrarlamak istiyorum. İnsanların ihtiyaçları üst üste yığılmış küpler gibidir. Eğer en alttakini devirirseniz hepsi yıkılır ve en alttaki küpün gıda maddeleri olduğunu yazmıştım. Bu söz herkesin bildiği bir şeydi, amacım ekonomiyi maddi yönden planlamak, parayı belirleyici değil bir araç olarak görmekti.

İnsanların temel ihtiyacı gıda idi ve bu küplerin en altındakiydi. Bu yetersiz olunca diğer mallar satın alınmaz ve gıda maddelerin önünde yığılınırdı. Bu nedenle önce bunun sağlanması ve güvenilir bir tedarik sürecine bağlı olması gerekirdi. Ülkemiz tarım ülkesi olmasına rağmen iki engel bu konuda ön planda olmamızı engelliyordu. Birincisi ölümde miras olarak dağıtıldığında toprağı işleyen insan sayısı çoğalıyordu ve üretim planlanamıyordu. Ülkemizdeki neredeyse bütün topraklar ekonomik açıdan verimli işletilecek düzeyin çok altındaydı. Bunu engellemenin yolu topraklardaki sahipliği anonim şirket benzeri bir yapıya kavuşturmaktı. Böylece miras yoluyla veya satışla topraklar parçalanamayacak sadece hisse senetleri devredilecekti. Bunun için hukuki düzenlemeden daha çok kişileri bunu tercihe yönlendirecek tedbirler alınmalıydı. Mesela toprağın satışında veya devredilmesinde satan kişinin alacağı para kredi olarak verilebilir ve alan kurum borçlandırılırdı. Bu kredilerin enflasyona neden olmaması için şehre göç edenler konut alımına yönlendirilir ve bugünkü erişilemez büyüklükteki konutların yerine çeşitli şehirlerde konutlar yapılır ve köyden göç edenlere satılırdı. Bu şehirlerde, bugünkü konut yatırımlarından farklı sonuçlar yaratırdı. Bugün konut maliyeti içinde büyük yer tutan arsa maliyetleri azalır. Maliyet daha çok işçilikten doğacağı ve bu gelirler özellikle gıda maddelerine harcanacağı için eğer tarım yeterli ise bir sorun çıkmayacaktı. Köyden şehre göç edenler için şöyle bir benzetme yapıyordum. Bu kişiler sadece ev eşyalarıyla gelmezler görünmeyen şey yiyecekleridir ve bu sırtlarında olan ama görünmeyen bir yük gibidir. Çünkü köyde yedikleri orada tüketilmez. Köyde kalanlar nispeten zengin olduklarından onların zaten karınları toktur. Gelenler köyde yediklerini şehre getirirler ama bunun farkına varmazlar.

Böylece ülke anonim tarım şirketlerinden oluşan bir tarım sektörüne sahip olur. Devlet bunlara üretim konusunda yardımcı olur ve ihracatını sağlar. Bu durum bölgesel hale gelir ve ülkemiz bölgeyi dahi besler.

Biz her şeyi dışarıdan öğreniriz. Günümüzde zenginlerin özel hayatı bile gazetelerde geniş yer tutar. Beraber yaşadıkları kadınlar hatta bundan olan çocukları, nerede yemek yedikleri ve benzeri her şey gazeteler yoluyla yansıtılır. Türk müziği can çekişmekte onun yerine dekolte kıyafetlerin öne çıkarıldığı yani, gösterişin şarkıdan önemli olduğu pop müzik dinlenmektedir. Biz henüz kendi başımıza ne bilimsel bir bilgi ne de yaşam tarzını belirleyen bir alt yapı hazırlayamadık. Küpleri üstten alta dizmek yerine alttan üste doğru gidelim. Artık teknoloji ve yaşam tarzı dışarıdan gelmesin, biz üretelim.