Pakistan’dan Türkiye’ye uzanan coðrafyada su, doðal kaynak ve denize çýkýþ mücadelesi var. Yapýlan fedakarlýklar tarihten geliyor.
Pakistan’da büyük kuraklýk var. Ülkenin su kaynaklarý azalýyor ve 210 milyonluk nüfusuyla dünyanýn 5. kalabalýk ülkesi, susuzlukla yüz yüze... Nükleer silahlara sahip bir ülkenin içecek suyu kalmazsa ne olur?
21. yüzyýl, en temel kaynaklarýn yok olmaya baþladýðý bir zaman. Siyasi çekiþmelerin yerini, doðal kaynaklara ulaþma, açýk denize çýkýþ yollarýný koruma çabasýnýn aldýðý senaryo bir yüzyýldayýz... Film senaryosu olacak her konunun gerçek dünyada bir yansýmasý var. Bu yüzden düþünmek gerekiyor: Nükleer silahlara sahip iki komþu ülke Pakistan ve Hindistan, nehirleri ortak kullanýyorlarsa, kapýda da kuraklýk varsa, ne olur?
Geçen hafta Türkiye, Irak’ýn talebi üzerine Dicle üzerinden daha çok su býrakmaya ve Basra’ya su ulaþmasýný saðlamaya karar verdi... Fýrat ve Dicle’nin buluþtuðu Basra’da su yok. Akan su, Basra’ya ulaþmýyor. Çünkü Türkiye ne kadar su býrakýrsa býraksýn, su Irak’ta buharlaþýyor ya da heba oluyor. Yýllardýr konuþulan Fýrat-Dicle su senaryolarý, artýk gerçeklik. Petrol üzerinde egemenlik, baðýmsýzlýk hayali kuranlarýn suyu yok.
Pakistan bu duruma adým adým geldi. 1990’da suyu azalmaya baþladý virajýný döndü. 2005’te su kýtlaþtý. Bu gidiþle 2025’te net kuraklýk baþlayacak ve su kalmayacak. Su kaynaklarý zaten kýttý, iklim deðiþikliði ile daha da kurudu. Pakistan’ýn su kavgasý büyük. Pakistan þimdi tek damla suyun ziyan olmamasý için çalýþýyor. Devlet Baþkaný Arif Alvi “Çiftçiler geleneksel yüzeysel sulama yerine, damla sulama yapýlsýn. Çok su isteyen ürünlerden, az su isteyen tarým ürünlerine geçilsin” diye çaðrý yaptý. Yani mýsýr ya da pirinç ekmeyin- demek... Bunlar temel gýdalar. Ülkeler artýk istedikleri tarým ürününü üretemiyor, eldeki suya göre tarým planlamak zorundalar. Ayný sorun Mýsýr’da da var. Nil, Mýsýr’a yetmiyor.
Bu ortamda Pakistan’da Kalabagh barajýnýn yapýmý 30 yýldýr tartýþýlýyor. Ýndus nehri üzerinde Pencab eyaleti içinde bu barajýn yapýlmasý ya da yapýlmamasý için ülke yýllardýr çatýþma içinde. Barajýn altýndaki Sind eyaleti “Bize gelen su azalacak” diye itiraz ediyor. Yukarýdaki Hayber bölgesi “Bizde sellere neden olur” diyor. Eyaletler birbirine girmiþ, demeçler, yasa tasarýlarý, protestolar, yabancý parmaðý arayan teoriler... Sonuç: Pakistan’ýn bir damla suya ihtiyacý var, ancak herkesi vuracak kuraklýða karþý ortak çýkar daha belirlenememiþ. Su, zaman ve imkanlar böyle israf oluyor.
Ve yeni Baþbakan Ýmran Khan, yeni hükümet icraatý olarak iki büyük baraj inþaatý için baðýþlarla, halktan para toplayarak 14 milyar dolar bulmaya çalýþýyor. Finansçýlar, bunun imkansýz bir proje olduðunu, baðýþla baraj yapýlamayacaðýný, bu kadar çok paranýn baðýþla toplanamayacaðýný söylemekteler.
Khan’ýn hesabýna göre nüfusun 200 milyonu ülke içinde, 7-9 milyonu da ülke dýþýnda... Yurt dýþýndakilerden biner dolar toplamayý umuyor. Yurt dýþýndaki Pakistanlýlar geçen yol memlekete 20 milyar dolar yollamýþ... Ýç nüfusun dörtte biri ise günlük 1 dolar 25 cent olan yoksulluk sýnýrýnýn altýnda. Baþka hesaba göre kalan nüfusun kiþi baþýna geliri 1700 dolar civarýnda. Bu kiþilerden de adam baþý 42 dolar gelirse, bu para toplanýr. Bu evdeki hesap... Çarþý ise farklý.
Baðýþ kampanyasý, milli duygularý harekete geçirmek için yararlý olabilir, ancak barajlarý fizibilite ve finansmanla yapmak daha faydalý. Üstelik Pakistan hala kuraklýða karþý ‘büyük baraj projeleri mi, yoksa daha ucuz yerel sulama çözümleri mi iyi ?’ tartýþmasýný sonuca baðlamadý. Bazen biri, bazen diðeri faydalý. Ölçüp bakmak, evdeki hesaplarý çarþýya göre yapmak lazým.
Türk-Yunan meseleleri, iki komþu ülkenin doðal kaynaklara ulaþma ve su yollarýna çýkýþý saðlama çekiþmesidir. Kýbrýs açýklarýnda ýsýnan gaz sorunu, yarýn da Ege’de görülecektir. Siyaseten Türk-Yunan meselesi, Haç-Hilal düzleminde seyretmektedir. Pakistan-Hindistan meseleleri, benzer biçimde Hilal-Om/Swastika düzlemindedir. Stratejik olarak Yunanistan’ýn derdi, çevresine kalabalýk toplayýp Türkiye’ye üstünlük kurmak ve baþ baþa kalýrsa kaybedeceði bir çatýþmaya girmemektir.
Yunanistan bu aralar Rusya’ya ‘Ortodoks kardeþlik ve Sosyalist Siriza dayanýþmasý’ havalarý okurken, ABD’ye de ’Türkiye’yi sevme, beni sev’ danslarý yapmaktadýr. Yunan Savunma Bakaný Kammenos önceki gün Pentagon’a gidip, “Mevcut üsleri geniþletmekle kalmayýn, Yunanistan’da üç yeni üs daha kurun” dedi.
ABD Girit’te Suda Bay üssünü geniþletmeye çalýþýyor. NATO kullanýmý olan deniz üssünün kimseye fazla zararý yok. Ýncirlik’e alternatif iddiasý, Yunan medya þiþirmesidir. Üs kurulmasý önerilen yerler: Volos ya da Osmanlý adýyla Golos, Larissa ya da Þehri Fener ve Dedeaðaç... Golos ve Fener, Ege boyunca uzanýyor. Dedeaðaç ise hem Batý Trakya demek, hem de doðrudan Çanakkale Boðazýna bakýyor.
Bu cömert teklife ABD Savunma Bakaný Mattis’in gülümsediðini tahmin ediyoruz. ‘Türkiye’den bu kadar mý korkuyorlar?’ diye düþünmüþtür. ‘Kammenos’un bu kadar davetiye yetkisi var mý’ diye de sonradan danýþmanlarýna sormuþtur.
Washington’un bol oksijenli havasýndan olsa gerek, Kammenos Pentagon’da Akdeniz için kendi çapýnda bazý ittifaklar da önermiþ. Mesela Yunanistan-Güney Kýbrýs-Ýsrail yakýnlýðýna ABD’nin de ortak olmasýný istemiþ... Ayrýca Mýsýr-Ürdün-BAE ve Lübnan’ý kapsayan Güney Ekseni kurulmasýný önermiþ. Eksenin Kuzeyine de Arnavutluk, Bulgaristan, Sýrbistan ve Yeni Makedonya’yý koymuþ.
Kammenos coðrafya çalýþmýþ, ancak tarih ve strateji bilmediði anlaþýlýyor. Güneyde ABD ekseni kurma hayalini Kuzeyde Rusya ekseni ile dengelemiþ, farkýnda deðil... Zaten Makedonya konusunda yetki dýþý laflar ettiði için Çipras’tan ve Dýþiþlerinden azar yedi. Üs davetiyesinden de Çipras’ýn haberi olduðunu sanmýyoruz. Hele Kuzey ve Güney Eksenleri, tam evlere þenlik. Böyle eksenlerin hep bir merkezi vardýr. Orasý da ABD üsleriyle donanmýþ Yunanistan olmalý. Ama hakkýný vermek lazým, en azýndan Polonya gibi “Üs verelim, ayrýca para da verelim” dememiþ... Çünkü para yok.
Pakistan’ýn baðýþlarla baraj yapmaya çalýþmasý, Osmanlý Ýmparatorluðu’nun 1913’te Ýngiltere’den savaþ gemisi satýn alma çabasýna benziyor. Osmanlý da fedakar halktan toplanan, diþten týrnaktan artan ve vatan için feda edilen baðýþlarla savaþ gemisi almaya çalýþmýþtý.
Balkan Savaþý’ndan sonra Avrupa’daki ülkeler birer ikiþer savaþ gemisi edinmeye baþlamýþ, Osmanlý Ýmparatorluðu da zamana uymak için savaþ gemisi arayýþýna çýkmýþtý. 1906’dan beri Avrupa’da donanma yarýþý vardý. Gemi yapým merkezleri Ýngiltere ve Almanya idi. Ýngiltere’ye 1911’de zýrhlý sipariþi verildi. Sultan Reþad’ýn hatýrasýna, adýna Reþadiye dendi. 1912’de de, bir baþka zýrhlýya talip olundu. Bu da, ilk Sultan Osman’ýn adýný taþýyacaktý.
Gemilerin yapýmý 1914’te bitecekti... Hazinede para yoktu. Osmanlý devleti Donanma Cemiyeti çabasýyla kumbaralarla para toplamaya çalýþýyordu. 1914 Yazýnda Rauf Bey, Londra’da, gemilerin teslimini bekliyordu ve Ýngiltere’nin teslimatý geciktirmeye baþladýðýný fark etmiþti. Avrupa’nýn büyükleri son 2 yýldýr büyük savaþ için silahlanýyordu. Ýngiltere’nin hedefi de Osmanlý idi.
28 Haziran’da Avusturya veliaht prensi Saraybosna’da öldürüldü ve Dünya Savaþý’nýn yolu açýldý. Osmanlý, gemileri kurtarma çabasýndaydý. Son taksitler de acele ödendi. Ancak 1 Aðustos’ta savaþ baþladý. Sultan Osman, 2 Aðustos’ta teslim edilecekti. Teslim zamanýndan yarým saat önce Ýngiltere’nin gemiye el koyduðu bilinir. Ayný þekilde Reþadiye’ye de el kondu. Gasp, Churchill’in marifetidir... Ödenen paralar da geri verilmedi ve sonra Ýngiltere,‘1. Dünya Savaþý tazminatý’ diye hesabý kapattý. Sonra çok az bir paranýn 1930’larda iade edildiði söylenir ama artýk iadenin önemi kalmamýþtýr. Alacaðýmýz sabittir. Mahsuplaþma bir baþka tarihe, bir baþka dönemece ertelenmiþtir.