Savaþtan ve ihtilaftan gittim, barýþa ve uzlaþmaya döndüm! Türkiye öyle bir ülke ki bir hafta içinde her þey deðiþebilir! Bari Uluslararasý Film Festivali - Bifest dolayýsýyla Ýtalya’daydým geçen hafta... Ben giderken daðlarýnda savaþ süren bir ülkeydi Türkiye... Ýsrail ile ihtilaflýydý Mavi Marmara katliamý yüzünden... Barýþ gelmiþ bir ülkeye döndüm! Abdullah Öcalan’ýn çekilme çaðrýsýný, coþku dolu Newroz kutlamalarýný, o umut dolu haber ve yorumlarý, Ýsrail’in özür dilemesini ve tazminat ödemeyi kabul etmesini okuyarak geri geldim!
Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyeti’ni hukuken tanýmayanlarýn Kýbrýs Cumhuriyeti’nin (bize göre Rum Kesimi) hukuk tanýmayan bankacýlýk sistemi karþýsýnda isyan ettiðine tanýk oldum. Zaten çoktandýr Ada’da çözümü kilitleyen taraf Türkler deðil! Birleþmiþ Milletler ve Avrupa Birliði nazarýnda bile!
Bir gün de bakacaðýz ki Ermenistan ile diplomatik iliþki kurulmuþ, sýnýr kapýlarý açýlmýþ. Diasporanýn þahinleri gelmiþ Ýstanbul’un, Ankara’nýn tellerine konmuþ, güvercin olmuþ. Bizi Suriye ile savaþa sokmak için cambazlýk yapanlarýn ipte yürümek þöyle dursun yerde ayaklarýnýn birbirine dolaþtýðýný da görürüz elbet...
Bu sonuncularda aþýrýya kaçtým, ütopyaya yelken açtým, durayým artýk! Epeydir 2. Dünya Savaþý ve sömürge savaþlarý sonrasýnda tesis ettiði deðerleri koruyamayan, idealistleri yorulan, demokrasisi köhnemeye yüz tutan Avrupa’da, ekonomik kriz nedeniyle sinir krizinin eþiðine gelen Avrupalýlarla dertleþince bugünün Türkiyesi nasýl da dinamik ve enerjik geliyor insana!
Oysa 21 Mart’ta internete korka korka girmiþtim Türkiye’den kötü haber gelir kaygýsýyla... O da ne! Ortalýk sütliman! O akþam haber kanallarýný taradým her þey hala yolunda mý diye... Baþýmý yastýða koyarken hala kuþkuluydum, sabah ola hayrola dedim kendi kendime... Sabah bir baktým memlekette bayram havasý! Orada olup o havayý soluyamadým diye üzüldüm. Vaktiyle yine böyle bir bayram havasý eserken Diyarbakýr’da, yine böyle tarihi bir Newroz kutlamasýna katýlmýþtým... Nasýl bir umut ve neþeyle dönmüþtük meydandan! Aylar sonra iþler fena halde sarpa sarmýþtý. O masmavi gökyüzünün altýnda yine kurþunlar atýlmýþ, mayýnlar patlamýþ, bombalar yaðmýþtý.
Uzakta olduðumdan mý nedir bir türlü içim rahatlamadý. Havaya giremedim. Belki de Ýtalyanlar ve diðer krizdeki Avrupalýlar durmaksýzýn her þeyden yakýndýðý, sistemin çöktüðünü iddia ettiði ve kendi siyasi durumlarýný kýyasýya eleþtirdiði içindir. Hele Ýtalyan filmlerinde nasýl bir bezginlik ve bedbinlik var! Onlarýn git gide kötüleyen bir durumu tarif etmesinden, rayýndan çýkarsa felaket olacak bir hýzlý trende yolculuk edercesine yaþamasýndan etkilendim herhalde. Akdeniz ülkeleri özellikle saðlýk ve eðitim gibi eskiden bizim bakýp bakýp imrendiðimiz temel kamu hizmetlerinden yakýnýyorlar en çok. Eskisi gibi sosyal güvence altýnda olmadýklarýný söylüyor, örnekler veriyorlar. Michael Haneke’nin “Kurdun Günü” adlý filmindeki gibi alýþýk olduðu konfor (güvenlik, yol, su, elektrik) elinden gidince Avrupa uygarlýðýnýn çökeceði bir distopyaya yaklaþýyormuþçasýna dertliler!
Memlekette ise bir sevinç, bir keyif... Artýk kan dökülmeyecek! Ebeveynler çocuklarýný gömmeyecek. Ben de paylaþýyorum bu mutluluðu ama itiraf edeyim ki bir yaným diken üstünde: Bahar geldi mi gerçekten? Acaba birilerini rahatsýz eder mi bu barýþ sarhoþluðumuz? Yarayý kaþýrlar mý? Baþka yaralar açmaya kalkarlar mý? O güzel þarkýdaki olumlu yönlerinin dýþýnda da bir baþkadýr bizim memleketimiz. Sað gösterir sol vurur. Aylardan Mart... Bir fýrtýna çýkar, bir kar yaðar... Bahar dallarýnýn çiçeklerini döker, meyvesiz kalýr aðaçlar. Kalmasýn. Barýþ geldi diye huzuru kaçanlar var, kaçmasýn.