Bir baþkanlýk propagandasý: Seni baþkan yaptýrmayacaðýz

Hem Çözüm Süreci hem Baþkanlýk Sistemi hem de partilerin alacaklarý pozisyon itibariyle oldukça bol mesajlý bir hafta geçirdik. Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan’ýn “Artýk Kürt sorunu yoktur” sözü ile baþlayan taze gündem Dolmabahçe’de verilen görüntüyü yanlýþ bulduðunu ifade etmesiyle birlikte bir “Hükümet-Cumhurbaþkaný çatýþmasý” olarak yorumlandý. Konu pek tabi dallanýp budaklanmadan suhulete irca etti ancak tabii ki kamuoyuna yansýyan bu manzara çok kiþiye “Baþkanlýk Sistemi olsa böyle mi olurdu” dedirtti. Nitekim Cumhurbaþkaný da aslýnda sözünün bir yerinde buna deðinmiþti. Belli ki siyasi kariyerini riske ederek baþlattýðý bu süreçte daha aktif olmak istiyor; yoksa birilerinin yorumladýðý gibi çözüm sürecini sabote etmek deðil derdi. 

Cumhurbaþkaný çok belli ki 7 Haziran seçimlerinin Anayasayý deðiþtirecek ve Baþkanlýk Sistemini getirecek bir meclis çoðunluðuyla neticelenmesini istiyor. Önünden akan coþkun ýrmaðý görmekten aciz zevat ise “ama bu tarafsýzlýk ilkesine mani, anayasanýn Cumhurbaþkanýna tanýdýðý yetkileri aþýyor” vs. gibi 2007’deki referandumdan ve 10 Aðustos’taki seçimlerden bihaber konuþup duruyor.

Cumhurbaþkaný Erdoðan ise haklý olarak “ben bunu vaat ederek 10 Aðustos’ta oy istedim ve halk beni yüzde 52 ile birinci turda cumhurbaþkaný seçti, siz neyden bahsediyorsunuz” diyor.

Bunun Türkçesi; 7 Haziran seçimlerine AK Parti Yeni Anayasa ve Baþkanlýk Sistemi vaadiyle girecek. Muhalefete ise her zamanki gibi statükoyu muhafaza etme vaadi düþecek.

Bu AK Parti için 13 yýllýk dönüþtürücü iktidarýnýn en kritik virajý demek. Çünkü bu son deðiþim ile Türkiye yeniden o eski karanlýk günlerine dönme ihtimalini tamamen bertaraf etmiþ olacak.

***

AK Parti’nin dönüþtürücü misyonunun üç temel dinamiði vardý; birincisi AK Parti kadrolarýnýn içinden geldiði sosyolojinin dönüþtürücü gücü; ikincisi, diðer siyasi aktörlerin ise statükoyu temsil ediyor olmalarý; üçüncüsü ise bizatihi Recep Tayyip Erdoðan figürü oldu.

Son beþ yýldýr Türkiye siyasetinin ana eksenini Erdoðan karþýtlýðý belirliyor. Bu hem içeride hem dýþarýda böyle. Bu yüzden de Erdoðan’ýn siyasi liderliði sadece Türkiye için deðil giderek bütün Ýslam dünyasý için ilham kaynaðý oldu. Bugün bile, yani Erdoðan düþmanlýðýnýn uluslararasý bir mahiyet kazandýðý bugün bile durum böyle.

Hal böyle iken Çözüm Sürecinin sadece Türkiye için deðil bölgemiz için de bir barýþ projesi olduðu muhakkak. Böyle bir vasatta, HDP’nin Selahattin Demirtaþ’ýn þahsýnda mütemadiyen kaybeden CHP-MHP muhalefetinin dilini tedarik etmesi, deneme yanýlma yöntemiyle bile öðrenemediðini gösteriyor.

Erdoðan karþýtlýðý büyüten deðil kurutan bir muhalefet biçimi. CHP’de bu kronikleþti. Öyle ki CHP artýk bu cendereden çýkamýyor ve pro-aktif olamýyor. Þimdi ayný söylemi Selahattin Demirtaþbenimsiyor ve Abdullah Öcalan’ýn “baþkanlýk sistemini destekleyebiliriz sözünün hilafýna “Seni asla baþkan yaptýrmayacaðýz” diye bayrak açmýþ CHP’nin de önünde koþuyor.

***

Belli ki Gezi’de iyice gün yüzüne çýkan “Erdoðan nefretinin” ekmeðini yiyerek barajý aþmayý umuyor. Ancak CHP ile ayný söylemi benimseyen bir HDP’nin muhafazakar Kürtlerden oy almasý pek mümkün gözükmüyor. Gezi’nin lokomotifi olan sol-Alevi kesim ile muhafazakar Kürtleri ayný anda kendine ram edecek bir siyasi deha ile karþý karþýya olduðumuzu düþünen burjuva solcularýmýzýn ipiyle kuyuya inmek ise Demirtaþ’ýn yaptýðý en büyük hata.

Diyarbakýr’da tabanýna hitap etmeyip Ýstanbul’daki Nevruz’da sahne alan Demirtaþ an itibariyle Baþkanlýk Sistemi propagandasý yapýyor. Seçimin startýný herkesten önce Demirtaþ vermiþ oldu. Demirtaþ “Seni baþkan yaptýrmayacaðýz” diyerek Erdoðan’ý birinci turda Cumhurbaþkanlýðýna taþýyan ruhu diriltecek nefesi vermiþ oldu. Bundan sonrasý Ak Parti’nin hünerine kalmýþ...