Güney Kore’de Türkiye söz konusu olduðunda, iki ülkenin kardeþ olduklarý bilgisi kulaðýnýza çalýnýrken sevinebilirsiniz. Ama bu benzeþmenin, bir Kore gazetesinde “darbecilikte bile kardeþ” manþetini hak edecek kadar farklý bir derinliðinin olduðunu da öðrenmek zorunda kalýrsýnýz.
1946 ve sonrasýnda cari parlamenter sistemle yoluna devam edip demokrasiye dümen kýran Türkiye’nin ekonomisi ABD’nin yardýmýyla hýzla geliþirken, ayný ABD’nin yardýmý, 1948 Anayasasýyla baþkanlýk sistemini esas alan Güney Kore’nin ekonomik çöküþünü engellemiyor. Ama her iki ülkede de 1961’ýn Mayýs’ýnda askeri darbeler gerçekleþiyor. Güney Koreli generaller bizimkilerden bir yýl geç davranýyor. Bizimkilerin baþarýlarýný yeni bir Anayasayla taçlandýrmasýný mý bekliyor, yoksa her iki ülkenin siyasal sistemleriyle doðrudan ilgili bir ABD ortak paydasý mý böyle olmasýný öngörüyor, bunu bilemiyoruz.
Her iki ülkedeki diðer bir ortak payda da komünizm tehlikesi...
Evren ve Doo-Hwan ‘kardeþliði’
Her iki ülke siyasal sistemlerini devam ettiriyor. Türkiye demokratik iradeyi iþ yapamaz hale getiren vesayet altýndaki parlamenter sistemle 19 yýlda iflasa sürükleniyor. Güney Kore baþkanlýk sistemiyle dünyanýn gýpta edeceði ekonomik sýçramalar gerçekleþtiriyor.
1980’e yaklaþtýðýmýzda her iki ülkede yine eþ zamanlý darbeler gerçekleþiyor. 12 Aralýk 1979’da Koreli generaller darbe yapýyor, yani bizimkilerden erken davranýyor. Ama ardýndan ülkede baþlayan ciddi protestolar katliam derecesinde sert önlemlerle bastýrýlýyor. Ülkenin yeniden kendini toparlamasý zaman alýyor. Bizim generaller ise þartlarýn olgunlaþmasýný bekleyip daha akýllý davranýyor. Ürettikleri anayasa ile askeri vesayetin mükemmelleþtirildiði bir parlamenter sistem tesis ederken, diðer yandan siyasetin ekonomi politikalarýndaki hareket alanýný geniþletiyor ve ekonomik liberalizmi esas alýyorlar. Bu arada darbe kardeþliði Kenan Evren’in Ziya Ül-Hak’ýn ardýndan ülküdaþý Chun Doo-Hwan’ý 1982’de ziyaretiyle pekiþmiþ oluyor.
Türkiye’de 80’li yýllarda ekonomik hamle gerçekleþtiriyor. Ama bu hamle siyaseti kontrol ve bloke edebilen vesayet sistemi nedeniyle 1993 itibariyle duvara toslarken, Kore’de baþkanlýk sistemi bütünüyle demokratikleþtiriliyor ve 1987’de anayasanýn köklü deðiþikliklerle yeniden yazýlýyor. 1987’den bu yana Güney Kore artýk dünyanýn 10. ekonomik devi ve Türkiye’nin ancak her þey yolunda giderse gerçekleþtirmeyi hayal ettiði 2023 ihracat rakamlarýna çoktan ulaþmýþ durumda...
Halihazýr anayasal düzen çok ilginç. Baþkanlýk sistemi esas alýnmýþ. Baþkan 5 yýllýðýna ve bir defalýðýna seçiliyor ve yürütmenin tartýþmasýz sahibi. Diðer yandan bir baþbakan var, ama esamesi okunmuyor. Kural olarak dýþarýdan atanan baþbakan ve bakanlar, parlamentoda yasama faaliyetlerine katýlmayýp, sadece idarenin iþleyiþi hakkýnda bilgi verme ve sorularý cevaplama amaçlý olarak bulunuyorlar. Bir nevi Baþkan namýna günah keçisi rolünde.
Tam bir ademi merkeziyetçi sistem hakim. Valiler seçimle iþbaþýna geliyor. Ama baþkanlýk sisteminde alýþkýn olduðumuz iki meclisli sistem yok. Üstelik meclis mümkün olduðu kadar bölgecilik saikleriyle siyasal iradeyi bloke etmesin ve ülkenin tamamýný temsil etsin diye, aðýrlýklý olarak dar bölge usulüyle seçilen milletvekillerinden oluþmakta. Yalnýzca yüzde 15’lik bir oran en az yüzde 3 oy almýþ partiler arasýnda paylaþýlmakta. Bu nedenle baþkan ile parlamento arasýnda siyasal kriz ihtimali zayýflatýlmýþ oluyor.
Koreli parlamenterler “Baþkanlýk sistemi tercihi ile Kore’nin ekonomik performansý arasýnda iliþki var mý?” þeklindeki sorumuza, “Elbette, hatta bu nedenle görev süresi 4+4 olmalý” diye cevap veriyorlar.
Kore AYM’si ve demokratikleþme
Anayasa Mahkemesi de 1987 reformuyla, demokratikleþmenin kurucu unsuru olarak inþa edilmiþ. 9 üyenin tamamý Devlet Baþkaný tarafýndan atanýyor. 3’ü doðrudan, üçü meclisin, üçü de yüksek yargýçlarýn seçimini onaylama suretiyle, dolaylý olarak... Mahkeme baþkaný da yine devlet baþkaný tarafýndan Meclisin onayýyla atanýyor.
1987 yýlýndan bu yana Mahkeme demokratikleþme, çoðulcu kültürün oluþumu ve özgürlüklerin geniþlemesi doðrultusunda hayati bir rol üstleniyor. Homojen Kore toplumunda çeþitliliði destekliyor, farklýlýklarýn özgürce kendini ifade etmesine imkan saðlýyor.
Mahkeme’deki sunumu izleyince, Türkiye Anayasa Mahkemesinin kuruluþ hikayesini ve yargýsal performansýný düþünmemek mümkün deðil.
Kore-Türkiye kardeþlik öyküsü ikisi de çakma, ama bir baþkanlýk, öteki de parlamenter olan iki ülkenin öyküsü gibi gözüküyor. Darbecilik ve demokratikleþme çabasýnda kader ortaklýðýna dönüþen kardeþlik hikayesi, iþ ekonomiye ve siyasal sistem modeline gelince farklýlaþýyor. Birinde ekonomik rasyonalite, iþlevsellik ve pragmatizm belirleyici iken, diðerinde yani bizde, ideoloji, romantizm, teorik tutarlýlýk ve güvensizlik üzerine kurulu bir denetim belirleyici. Bu siyasal sistem tercihi tek baþýna her þeyi açýklamayabilir belki. Ancak görünen o ki, Koreliler etkin, hýzlý ve iþlevselliði saðlanmýþ bir siyasal sistem modelinin ekonomik geliþmenin ve dünyada söz sahibi olmanýn þartý olduðuna inanýyorlar. Bunda da tamamen haksýz deðiller.
Koreliler Kore savaþý sýrasýnda Türkler’den “Abe bir ekmek versene be!” sözünü öðrenmiþlerdi. 2002’de de belki biraz futbol. Baþkent Seul’de kurulan Kore-Türkiye Ýþadamlarý Derneði (KOTUBA) ve bize evsahipliði yapan Ýstanbul Kültür Merkezinin düzenlediði “Türkiye-Güney Kore 2. Demokratikleþme Çalýþtayý” benzeri baþarýlý etkinlikler sayesinde daha fazla þey öðrenecekler.
Ama Türkiye’nin (‘Kuzey’ deðil, ‘Güney’) Kore’den öðrenmesi gereken çok ama çok þeyi var; bu kesin...
Artýlarý ve eksileriyle...
Bir Not:
Umarým saygýn köþe “yazar”ý Ahmet Hakan, bu yazýdan “Osman Can, þimdi de Kuzey Kore’ci oldu!” þeklinde yaratýcý sonuçlar çýkarmaz; pazartesi Akþam Gazetesi’nde yayýnlanan röportajýma yaklaþtýðý gibi, yazmadan önce “okur”.