Bir belgenin peşindeyim, haberiniz olsun...

Bendeniz açıklanan belgeler meraklısı değilimdir; esas merakımı çeken henüz gün ışığı görmemiş belgelerdir... Şimdilerde 2004 yılında yapılmış bir Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında görüşülmüş ‘Cemaati Bitirme Planı’ tartışılıyor ya, bana o belge fazla cazip gelmiyor...

Cazip, ama fazla cazip değil...

Hayır, belgenin ‘dandik’ olması, ya da ‘sahih’ olsa bile toplantının hemen sonrasında Uğur Ergan imzasıyla Hürriyet’te ayrıntılarının yayımlanması yüzünden bayat sayılması ve hatta Hürriyet’in şimdilerde habere erişimi engellemesi değil iştahımı kaçıran... Herkesin bilgisi dahiline girmiş bir belgeyi ne yapayım ben...

İktidar “İşte görüyorsunuz, sizin hatırınıza MGK’da nelere katlanıyoruz” diye muhataplarına sunmuş olabilir o belgeyi...

Kimsenin henüz varlığından haberdar olmadığı bir belgenin peşindeyim ben...

Eğer bir yerde elime geçerse yayımlar mıyım, emin olun bilmiyorum. Klasörlerimde kaldığı veya içine tıkıştırdığım bavuldan hiç dışarıya çıkmadığı zamanlarda daha mutlu oluyorum belgelerin...

Meslek hayatımın ilk başlarında aldığım ilke kararıydı, kendi gayretimle erişmediğim, masamın üzerinde buluverdiğim belgeleri kullanmamak... Yaşı yaşımdan ileri, ilkeli bir kıdemli meslek büyüğünün, güvendiği bir kaynak tarafından kendisine ulaştırılmış, onun da doğru olduğu zannıyla yayımladığı, çıktığında büyük gürültü koparmış bir mektup olayını çok yakından izlemiştim...

Gürültü koparan dehşetengiz mektup, yazanı mahçup etmekten başka bir işe yaramadı. Altına atılan imzadan yazıldığı kâğıda ve parti amblemine kadar pek çok yönden ‘sahte’ olduğu anlaşılmıştı çünkü...

Kıdemli meslektaş hayatının en keyifli dönemini yaşıyordu o günlerde; yerel bir gazeteden Türkiye’nin en güçlü ikinci gazetesine birinci sayfadan duyurulan yazılarla katkıda bulunmaya başlayalı fazla olmamıştı...

‘Sahte belge’ yüzünden iştahı kaçtı, ne yapacağını bilemez hale geldi...

Onun çektiklerini meslek hayatımda hiç yaşamadım; ama gürültü koparan bir belge yayınım da olmadı... Hep ‘‘Olmayıversin’’ diyerek bu günlere geldim. Pişman mıyım? Asla...

Peşine düştüğüm belge?

Klasörden çıkma son belgenin ‘Cemaati Bitirme Planı’ olduğunu biliyoruz. MGK’da görüşülmüş; böyle durumlarda hep olduğu üzere bir uygulama planıyla irtibatlanmış da...

Daha önce yargılama getirdiği ve ‘ıslak imza’ cahilliğimizi giderdiği için bilgimiz dahiline giren başka bir projenin yarısına ışık tutuyor o belge... Belge bir bavuldan çıkmış ve bavulla birlikte savcıya ulaştırılmıştı...

Tam adını hatırlıyor musunuz belgenin? Hatırladığım kadarıyla ‘Ak Parti’yi ve Cemaati Bitirme Planı’ gibi bir şeydi adı... Klasörden çıkan yeni belge, tarihi eski olsa da, bavuldan çıkmış olan belgenin yarısını teşkil ediyor...

İşte ben o belgenin diğer yarısının peşindeyim...

Yani ‘Ak Parti’yi Bitirme Planı’nın...

Madem kendileri gibi olmayanları bitirmek için plan yapma zahmetine katlanılabiliyor; son yayımlanan belgeden öğrendiğimiz üzere bunu ya siyasileri zorlayarak, ya da farklı yollara başvurularak hayata geçirmeyi görev bilenler çıkabiliyor... O halde, vaktiyle başına çorap örülmesi düşünülmüş Ak Parti’yi şimdilerde bitirmek için de bir yerlerde birilerinin çalışma yapmış olması lâzım...

Lâzım da, o çalışmanın belgesi nerede?

İngilizce bile olabilir aradığım belge...

Neden böyle düşündüğümün sebebi ortada: Son yayımlanan belgeye göre Cemaat’i bitirmek için bir hazırlık söz konusu; hem de taa 2004’ten beri... Buna şehadet eden belge şu sıralarda yayımlandı, ama o ne, belgenin yayımlanmasıyla birlikte Ak Parti zora girdi...

Bitirilmek istendiği ileri sürülen Cemaat dipdiri... Darbeyi Ak Parti yiyor... Başbakan, her vesileyle, ‘‘Önümüzdeki dört ay bize her şeyi yapacaklar’’ deyip duruyor...

Acaba peşinde olduğum belgeyi gördü de ondan mı, yoksa o da benim gibi akıl yürüterek mi varlığından kuşkulanıyor?

Nerede o belge, nerede?