Bir büyük yalan...

Yılmaz Özdil, beklendiği gibi Sözcü Gazetesi’yle anlaşmış. Reklamları dönüyor zaten. 

Her neyse yazarlar ne kadar gazete sattırır kısmını konuşmak için iyi bir örnek bu durum.

Emin Çölaşan giderse, Hürriyet batar diyorlardı.

Sonra Bekir Coşkun giderse Hürriyet batar dediler.

En sonunda da Yılmaz Özdil giderse diye aynı nakaratı tekrar ettiler.

Sonuç mu Hürriyet’in 1 yıl önceki tirajıyla bugün aldığı tiraj arasında uzun boylu bir fark yok.

Diğer gazetelerin tirajı ne kadar inip çıkıyorsa Hürriyet’in tirajı da o kadar inip çıkıyor.

Gazeteyi en çok haber sonra promosyon sattırır.

Şu haberden önemli olduğunu düşünen ekran yorumcularına da bir hatırlatma olsun...

***

Gündem belli, burnumuzun dibinde bir ateş topu var ama herkes bu topa kendi ideolojik çerçevesinden bakıyor.

Programları izliyorum, herkes soru soruyor, anlatıyor da Suriye’de şu an 3 ayrı rejim var.

Birincisi Esad rejimi, diğeri IŞİD bir diğeri de Kürt kantonal bölgeleri...

Resmen yok fiilen var, ülke diyorlar ama devleti yok garip bir durum.

Ankara, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu bu boşluk ortadan kalksın diyorlar, ekranlardan “Sizin derdiniz başka” zaten yorumları geliyor.

Allah aşkına kimsenin aklına “Alfabede harf mi yok bugün IŞİD yok edilse, boşluk dolmadığı ve çatışma ortamı sürdükçe başka gruplar ortaya çıkmaz mı?” diye sormak gelmiyor mu?

Haber programcılarında soru sormak, önce ben neler biliyorum diye göstermek adına uzun bir tirat haline geldi ama tek ve basit bir soru yeterli aslında...

Doğru soru sorulmayınca haber programları da yalan, yalan olmadığı zaman da ego arenasına dönüyor.

***

Altın Portakal haberleri hemen her kanalda var.

Filmi tartışma yaratan Reyan Tuvi’yle Festival Yönetimi arasında mesele kalmadı.

Tartışma, fikir yarıştırma iyidir, hiç itirazım yok.

Ancak bir iki yüzlülüğe de ses çıkartmazsam olmaz.

Doğu Akdeniz’in Cannes’i olarak gösteriliyordu Mustafa Akaydın’a kadar Altın Portakal.

Festivalin canına ot tıkandı, televizyon ödülleri diye bir fiyasko yaşandı kimseden çıt çıkmadı.

Bu köşede ben bir de Mehmet Aslantuğ bu işin kavgasını verdik.

O zaman sesi soluğu çıkmayan en lüks otelde ağırlanınca mutlu olanlar şimdi konuşuyorlar gülüyorum.

Gülüyorum zira dertleri Altın Portakal değil Altın Portakal üzerinden AK Parti’ye çakma fırsatıymış...