TBMM Darbeleri Araþtýrma Komisyonu geçtiðimiz hafta boyunca hem 28 Þubat’a direnen gazetecileri hem de darbecilerle iþbirliði yapan yazarlarý, basýn patronlarýný ve yöneticilerini dinledi.
Açýkçasý hepimiz, dinlenen isimlerden özellikle askerlerle fiili iþbirliði içinde olan, fikren destekleyen ya da dönemin þartlarý gereði ayný fotoðraf karesi içinde yer alan isimlerin neler söyleyeceðini çok merak ediyorduk.
Bazý gazete patronlarý, o dönemde attýklarý manþetlerle gazetecilik iþlevini yerine getirdiklerini, manþetlerde askerin bir dahlinin olmadýðýný ve de demokrasi dýþý her þeye karþý olduklarýný söylediler. Kýsacasý, -görmedik- duymadýk-bilmiyoruz diyerek gönül rahatlýðý içinde evlerine döndüler.
Hatta, dönemin siyasi iktidarýnýn gerektiði gibi dik duramadýðýný hatýrlatarak, bir bakýma darbenin sorumlusu olarak onlarý ilan ettiler. Nitekim, dönemin TÝSK Baþkaný Refik Baydur, o günkü iktidarý suçlayarak, “Hata yaptýðýmýzý düþünmüyoruz, piþman deðiliz, bugün olsa yine yaparýz”diyerek, bugün de ayný darbeci ruhu taþýdýklarýný açýkça ortaya koydu.
***
Bu kadar basit midir yani...
Mesela, ünlü Andýç’ý kim yayýnlattý ya da ellerine kimler tutuþturdu?
Cevabý yok...
Ali Kalkancýlarý, Fadime Þahinleri‘paket program’ halinde kimlerden aldýlar? Onun da cevabý yok...
Peki, ya tanklara palet olan yüz karasý manþetler ne olacak?
“Gerekirse silah bile kullanýrýz”, “Ettiðini buldu”, “Ya uy ya çek git...”
Þimdi, kim bu utanç baþlýklarýnýn gazetecilik olduðunu söylüyorsa, lütfen bir adým öne çýksýn. Bu eli kýrbaçlý, kabadayý kýlýklý adamlarýn kaç kuruþluk gazeteci olduklarýný görmek istiyoruz.
Darbecilerle ayný yataða girip, millete kýrbaç sallayanlar adam gibi ortaya çýkýp, “Evet, biz yanlýþ yaptýk, rütbelerin cazibesine kapýlýp millet iradesine ve demokrasiye tuzak kurduk, çok piþmanýz” demelerini bekliyoruz.
Eðer, komisyonda söyledikleri gibi bu manþetlerin atýlmasýnda askerlerin bir rolü yoksa, o zaman durum daha da vahim demektir. Çünkü bunun anlamý, askerlerin hiçbir müdahalesi olmadan, biz kendi isteðimizle bilerek ve isteyerek postmodern bir darbenin gerçekleþmesi için, insanlarýn hayatlarýný karartan manþetler attýk, demokrasiye tuzak kurduk, andýçlar planladýk demektir ki, iþte bu bir insanlýk suçudur.
Komisyonda konuþan basýn patronlarýnýn, yöneticilerin ve gazetecilerin neredeyse kendilerini maðdur göstermeye çalýþan ifadeleri bir gerçeði ortaya çýkardý ki, ilk fýrsatta ayný darbeci refleksi göstermekten asla tereddüt etmeyeceklerdir.
Ayrýca unutmayalým ki, daha çok yakýn bir zamanda yani 2008 yýlýnda, Türkiye’nin en büyük ve iktidar partisi olan AK Parti ile ilgili kapatma davasý açýldýðýnda, 28 Þubat’ýn aktif gazeteci ve yazarlarý, sanki hiçbir þey olmamýþ gibi yine benzer darbeci refleksleri sergilemiþlerdi.
Artýk þunu biliyoruz, darbecilerle organik bað içinde olan gazete patronlarý, yöneticileri ve yazarlarý kesinlikle yargýlanmalý ve hukuki anlamda hesap vermelidirler. Çünkü, suç ortaðý olanlar kanun önünde sorumludur.
Hemen söyleyelim, darbecilerle gönül baðý içinde olan, fikren destekleyen ve dönemin ruhuyla darbe rüzgarýna kapýlarak bir þekilde maðduriyetlerin sorumlusu olan bütün gazetecilerin bu millete bir ‘özür’ bir borcu vardýr.