Bir de bakmýþsýnýz, yerler deðiþmiþ...

Beyaz Saray sözcüsü Josh Earnest, dün, “Uluslararasý normlarýn korunmasý uluslararasý toplumun önceliðidir. Türkiye ile savunma anlaþmamýz var; müttefikimiz Türkiye’yi mutlaka savunuruz” demiþ...

NATO genel sekreteri Randers Fogh Rasmussen de, NATO sözleþmesinin dördüncü ve beþinci maddelerini hatýrlatarak, örgütün Türkiye’yi saldýrýlara karþý savunmak görevinden söz etmiþti; Almanya ve Hollanda’nýn tam da bu amaçla Patriot füzelerini Suriye sýnýrýmýza gönderdiklerini hatýrlatarak...

Saðolsunlar, ne diyeyim...

10 bin km uzaktaki ABD ile halký haritada Türkiye’nin yerini bulmakta güçlük çeken Avrupa ülkeleri bizi savunacaklarýna göre hepimiz rahat birer uyku çekebiliriz...

Þaka, þaka... Ülkemizin gerçekten korunmaya muhtaç olduðunu hiç sanmýyorum.

Ýyi de, bizimle þaka yapar gibi savunmamýzý ön-plana çýkartmalarý noktasýna nasýl gelindi?

Ak Parti’nin kendisine sonradan yakýþtýrýlan ‘mezhep hassasiyeti’ ile uzaktan yakýndan iliþkisi bulunmadýðýnýn en çarpýcý örneði, Türkiye-Suriye iliþkilerinin bu iktidar döneminde aldýðý biçimdi. Tayyip Erdoðan ve bakanlarý Beþþar Esad ve bakanlarýyla defalarca ortak toplantý yapmadý mý? Suriye’nin ‘First Ailesi’ tatillerini Erdoðan Ailesi’nin konuðu olarak Türkiye’de geçirmiyor muydu?

Sonrasýný biliyoruz: Arap sokaklarýnda esen demokrasi rüzgârlarý Þam kapýlarýna dayandýðýnda, Batý, Baas rejiminin de gitmesi gerektiðine karar verdi. Hem de acele. Hiç beklemeden. Ankara’nýn, Esad’la aramýz iyi, kendisini çok-partili seçime ve sandýktan kim çýkarsa yönetimi teslime ikna edebiliriz”teklifine kulak asmadan...

Deðiþimin silâh namlusundan geçeceðine inanýyor Batýlý kafa...

Tablo ortada: 100 binden fazla kiþi öldü... Milyonlarca Suriyeli kamplarda yaþýyor; bir o kadarý da baþka ülkelere göç etti... ‘Dünyanýn en uzun süreyle meskûn kenti’ unvanýnýn sahibi Þam baþta olmak üzere herbiri tarih mirasý Suriye kentlerinde taþ taþ üstüne kalmadý... Ýç-savaþ yüzünden etnik köken, din ve mezhep farklýlýklarý ‘Suriyeli’ kimliðinden daha büyük önem kazandý.

Maalesef, Suriye, hangi grup baþarýlý olursa olsun, yönetilemez bir ülke haline dönüþtü.

Kimsenin soruna bu arka-planý göz önünde tutarak yaklaþtýðý yok. Þimdi de, hedefinde Türkiye varmýþ gibi, birbiri ardýna, ülkemizi Suriye’nin saldýrýlarýndan korumayý görev bildiðini açýklama ihtiyacý duyuyor Batý ülkeleri...

Elinde ‘kimyasal silâhlar’ varmýþ Suriye’nin, bunlarý Türkiye’ye karþý da kullanabilirmiþ...

Ayný Batý ülkeleri, Baas rejiminin Guta’da ‘kimyasal silâh’ kullanýp kullanmadýðýný hâlâ sorguluyor... BM denetçilerinin raporunu bekliyorlar... “Evet, kullanýlmýþ” ifadesi bulunsa bile böyle bir kirli iþi kimin yaptýðý bilgisi raporda yer almayacaðý için sorun yine muallakta kalacak...

Gerçekten insanýn aklý almýyor bu çifte standardý...

Rejim deðiþikliðini gerçekleþtirmek için Suriye’de iç-savaþý zorlayanlar, olaylarýn baþlangýcýnda, Beþþar Esad ve Baas Partisi’ni ‘kötü’, onlara muhalefet edenleri ‘iyi’ olarak görüyorlardý; aradan geçen iki yýlýn sonunda kimin ‘kötü’ kimin ‘iyi’ olduðu muðlaklaþtý... Bir süre daha geçsin ‘kötü’ ile ‘iyi’ yer deðiþtirirse þaþýrmayýn...

Türkiye’nin ‘savunma’ ihtiyacýndan söz edilmesi bu yolda bir ilk adým sayýlabilir.