Bir devin uyanışı

Dışişleri Bakanlığı, Beşinci Büyükelçiler Konferansı için bu yıl İzmir’i seçti. ‘EXPO 2020 için elden geleni yapmak gerekir’ diyenlere güzel bir örnek bu seçim.

Türkiye’nin on yıldır uyguladığı aktif dış politika, dünyayı iyi kötü takip eden yerli yabancı herkesin dilinde. TÜSİAD’ın da dilinde. KOBİ’lerin öne çıkması onların hegemonyasını sarsıyor. Ama yine de gerçekçiler. Orta sınıf gerçeğini anlamaya çalışıyorlar. Yayın organları “Görüş”, Aralık sayısında orta sınıfların yükselişini ele almış ve Prof. Fuat Keyman’ın ilginç bir yazısına yer vermiş. “Türkiye’nin geleceğini yeni orta sınıf belirleyecek” başlıklı yazısında Fuat Keyman şöyle diyor: “Türkiye’nin dönüşüm süreci içinde yeni orta sınıfların yaygınlaşıp güçlenmesinin arkasında beş unsurun önemli olduğunu söyleyebiliriz: (a) Türkiye’nin küreselleşme süreci; (b) Türkiye’nin AB’yle bütünleşme süreci; (c) Kentleşme ve Anadolu’nun kentsel dönüşüm süreci; (d) Ak Parti iktidarı ve (e) Türkiye’nin aktif dış politikası.”

Benim sözü getirmek istediğim nokta da tam burası, yani Türkiye’nin aktif dış politikası. Belki biraz sözü uzattım, ama değer. Zaten Star Ege’deki yazılarda imtiyaz kullanmadan büyüyüp gelişen Anadolu orta sınıfından epeyce söz etmiştik. Onlar, koşmadan yarış kazanmaya hiç yeltenmediler.

Çarşamba günü Ankara’da açılışı yapılan konferansın ilk gününde Bakan Yardımcısı Naci Koru, müsteşar Feridun Sinirlioğlu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu konuştular.

Dışişleri Bakan Yardımcısı Büyükelçi Naci Koru, Bakanlığın faaliyetlerini özetledi. Bunları öğrenince Türkiye’nin dış politikada nasıl bu kadar etkin hale geldiğini daha iyi anlıyorsunuz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde başlattığı aktif dış politika, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu dönemlerinde de devam etti.

Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan’ın çizdiği ufukla Dışişleri Bakanlığı önemli işlere imza atmış. Türkiye’nin 2008’de dünyanın 172 yerinde dış temsilciliği varken bu sayı 2012’de 209’a yükselmiş. O kadar önemli ki bu iş, Naci Koru diğer ülkelere ait sayıları da verdi ve ‘hedefimiz kısa zamanda dokuzunculuktan beşinciliğe yükselmek’ dedi. En çok dış temsilciliği olan ülkeler ve sayıları şöyle: Fransa 271, ABD 266, Çin 256, Rusya ve İngiltere 252, İtalya 233, İspanya 220, Almanya 219, Türkiye 209, Japonya 205. Dışarda açtığımız temsilcilik kadar Türkiye’de açılanlar da önemli. Türkiye’deki yabancı temsilcilik sayısı 2000 yılında 148 iken 2012 yılında 240 olmuş.

Aktif dış politikanın ticaretimiz üzerindeki açık etkilerini anlamak için iki örnek verdi BE Koru. Sahraaltı Afrika’ya ihracatımız 2000’de 300 milyon dolar iken, 2011’de 3.6 milyar dolar olmuş. Latin Amerika’ya ihracat ise 2000’deki 300 milyon dolardan 2011’de 2.5 milyar dolara yükselmiş.

Bakanlık bu işleri sınırlı sayıda diplomatla gerçekleştiriyor. Diğer ülkelerle kıyaslayınca bu alanda daha ne kadar çok mesafe almaya ihtiyacımız olduğu net bir şekilde ortaya çıkıyor. Diplomat sayımız 2000’de 1400 kadarmış, 2012’de ancak 2100 olmuş. Oysa ABD 7000, Almanya 6500, İngiltere 5000 kişi ile bu işleri götürüyormuş. BE Koru, gençleri teşvik etmek için Üniversitelerde tanıtım programlarına katıldığını ve sonuçtan çok memnun olduğunu aktardı.

Dışişleri Bakanlığı Diplomasi Akademisi hem Ortadoğu ve Arapça, Balkanlar ve Sırpça-Boşnakça gibi alanlarda yüksek lisans programlarını, hem de yabancı dil programlarını hayata geçiriyor. Arapça, İspanyolca, Rusça, Portekizce, Sırpça, Yunanca, Korece gibi dilleri öğrenen çok sayıda genç diplomatımız var. Bilirsiniz, yıllarca Arap ülkelerine Arapça bilen diplomat göndermekte sıkıntılarımız vardı. Şimdi konu sadece Arap ülkeleriyle de sınırlı kalmadan çözüm yoluna girmiş gözüküyor.

Bakanlığın bilişim alt yapısında sağladığı gelişme de pek çok kuruma örnek olacak nitelikte.

Bu yılki konferansın ana konusu “insani diplomasi” idi. Haftaya Ahmet Davutoğlu ve Tayyip Erdoğan’ın konuşmalarından yola çıkarak “Bir Devin Uyanışı”nı ve “insani diplomasi” kavramını ele almazsam Molla Kasım’a hesap veremem.