Cizre’de bir din adamý bana çok deðerli bir yazýlý metin verdi. Gönlüm bu metni okuyup bir kenara atmaya razý olmayýnca, okurlarýmla paylaþmaya karar verdim.
Kürt meselesi ve bugün olup bitenler baðlamýnda, Türkiye ya yepyeni referanslara sahip olacak, ya da korkarým ki bölünme derinleþecek ve bizzat Kürt toplumu içinde ayrýþma hýz kazanacak. Bu din adamýnýn gözlemleri kanaatime göre Türkiye’nin sahip olmasý gereken yeni referanslarý hatýrlatmasý bakýmýndan da son derece önemli. Metin çok uzun, ama ben özetlemekle yetineceðim, hem de üç gün boyunca:
***
“Âlem-i Ýslam çok zor bir dönemden geçiyor. Kadim fitne dönemlerinden belki daha beter bir dönem. Nerede Müslüman varsa orada ah u eninler var. Müslüman’ýn kaný ve gözyaþlarý akýyor. Binlerce kardeþimiz ülkemize iltica ettiler… Cenabý hak bizi bu kötülüklerden kurtararak aziz kýlsýn..
“Ülkemiz, bölgemiz ve þehirlerimiz zor zamanlardan geçiyor. Cizre’nin merkez nüfusu 135 bin civarýnda ve yaklaþýk 100 bin kardeþimiz, vatandaþýmýz kendi evlerini, kendi yurtlarýný terk ederek baþka þehirlere göç ettiler. Kimi bir akrabasýna sýðýndý, kimi ev kiraladý, kimi köyüne döndü. Köylerimizdeki her bir evde 4-5 aile kalmakta, her bir odasýnda bir aile barýnmaktadýr. Þehirlerde güvenli mahallerde her bir evde 30-40 insan kalmaktadýr. Halkýmýz göç eden akrabalarýna, tanýdýklarýna kapýlarýný açtý.
“Aileler ve çocuklar zarar gördü. Arada sivil insanlar da öldü, yakýnlarýnýn baþý saðolsun. Evleri yýkýldý harabeye döndü. Nice camiler, mabetler, içinde ibadet edilmez hale geldi. Allah’ýn evleri hedef alýndý. Camilerimizden, cemaatlerimizden olduk. Birçok camide ezan okuyamadýðýmýz zamanlar oldu. Kuran kurslarýný kapatmak zorunda kalýk. Eðitim-öðretime ara verdik.
***
“Cizre, tarihte dünyaya ilim saçan alimleri yetiþtiren bir merkez, medreselerin merkezi, ilim menbaý olmuþtur. Diyarbakýr dediðimiz zaman Halid Bin Velid, Hz. Ömer gelir aklýmýza, Selahaddin Eyyübiler gelir aklýmýza. Silvan ve Nusaybin Ýslam tarihinde ayrý ayrý önemlere sahip iki þehir.
“Ýslam buralardan Anadolu’ya girmiþtir. O zaman Cezire olarak bilinen bugünkü Cizre, bütün bu bölgelerin önemli merkezlerinden biridir. Hz. Nuh babamýzýn memleketi, insanlýðýn ikinci defa yayýldýðý yer, teknolojinin piri Ebu’l Ýz el –Cezeri’nin Ýbnu’l Esir’in memleketi, tasavvuf pirlerinin yaþadýðý memleket Þeyh Seyda, Þeyh Muhammad Kadri’nin memleketi.
“Herkesin özeleþtiri yapmasý gerekir. Din adamý olarak bizim de özeleþtiri yapmamýz gerekir. Sadece maddi yýkýma uðramadýk. Bu sürecin manevi yýkýmý çok daha fazla oldu. Dini, namusu, ilmi ile meþhur olan Cizre’de din ve dine ait o güzel hasletlerden uzaklaþtýk. Bu büyük felaket karþýsýnda, ölümler ve yýkýmlar karþýsýnda kafamýzý iki elimiz arasýna almamýz gerekir. Nerede sorumluluðumuz ve yanlýþlarýmýz var, nerede güzelliðimiz var. Gediklerimiz kusurlarýmýz neler oldu?
***
“Belki de, büyük manevi tahribatlar ve fýrtýnalar karþýsýnda biz de etkilendik, þaþýrdýk veya o vahamet karþýsýnda korkuyla sessizliðe büründük..
“Bizler Ýslam’ýn temsilcileriyiz, Kürt, Arap ve Türk olabiliriz ama Türkçü de Kürtçü de olamayýz. Ümmetçiyiz, Muhammedi’yiz, milletimizi ve coðrafyamýzý seviyoruz.
“Millet olarak, Türk, Kürt, Arap, Müslüman olarak anne baba olarak özeleþtiri yapmalýyýz.
“Silah ve korku sayesinde toplumun ayaklarý baþ, baþlarý ayak oldu. Son 3-4 yýldýr silahlarýn þehirlere inmesiyle bunu aþikar gördük. Silahlar, ideolojiler siyasi ihtilaflar önem kazandý.
***
“Yaþlý bir adamýn hendek kazan 14 yaþýndaki bir çocuða, ‘oðlum burayý kazma’ diyemeyecek hale geldiðini, çocuk ve gençlerin zafer iþareti yaptýktan sonra dokunulmaz hale geldiðini, anne babalarý kendi çocuklarýna dahi bu meselede bir þey söyleyemez hale geldiðini gördük.
“Barýþ dedik, 15 yaþýndaki çocuðun eline silah verdik. Silahý sýrtýna aldýðýnda, namlunun ucu yere deðiyordu.
“Biji Azadi dedik, bayrama, pikniðe gider gibi, gençleri okullardan ve mahallerden alay þeklinde toplayarak daða çýkardýk, Genç dediklerimiz 11-12 yaþýndaydý, Cizre gençlerinin kanýna girdik.
Nöbet dedik, 70 yaþýndaki adama, 11 yaþýndaki kýza-erkek çocuðuna gece hendek nöbeti tutturduk.
“Özgürlüðe molotoflar yaktýk, hendeklerin içinde özgürlüðü aradýk. Elimizde gençlerin cansýz bedenleri, akan kaný kaldý. Polis ve askerin kaný kaldý.
“Daða çýkmayý bayrama çýkma zannettik. Kýzýnýn ismini namahreme söylemeyen bir milletin kýzlarý daðlara çýktý. Daðlarda silahlarýyla poz verdiler. Bir aile kuramadý, gelinliði deðil, belki bir kefeni bile giyemedi. Ailesi kahroldu, yazýk olmadý mý?
“Devlet özeleþtiri yapmalýdýr. Devletin de birçok hatalarý oldu. Bazen aþikar bazen gizli, devlet de itiraf ediyor. Bu büyük yangýn karþýsýnda, bunca ölüm ve yýkýmda hepimizin payý vardýr. Suçu birbirimize atmamýza gerek yok. Hepimizin bu suçta kusuru, eksikliði var.
***
“Kürt meselesi Türkiye’nin kanayan yarasýdýr. Kürt meselsinin sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceði aþikardýr. Onbinlerce insanýn kaný buna þahittir. Tek baþýna bir güvenlik politikasý geçici bir çözüm olacaðý gibi kalýcý olmayacaktýr. Askeri anlamda zafer kazanýlsa dahi, bu kalýcý bir netice getirmeyecektir. Bu sebeple meselenin farklý bir çözüm yollarýna da baþvurulmalýdýr. Unutulmamalýdýr ki, öldürülen her bir gencin, ciðeri yanan bir annesi, babasý vardýr ve bu ülkenin vatandaþýdýr. Bunlar gökten veya baþka bir ülkeden gelmediler. Hiçbir ülke insaný da kendini Kürtler için feda edecek kadar Kürt sevdalýsý deðildir.
***
"Örgüt her ne kadar fikri, ideolojisi, yöntemleri dertleri ve sevinçleri Marksist ve bizim için münker de olsa, terörist dediðimiz o eli silahlý kýz ve erkeklerin çoðu bu ülkenin vatandaþýdýr. Bunlar bu ülkede doðdu, çoðu bu ülkenin okullarýnda, üniversitelerinde okudu. Bu ülkenin eðitim sisteminden geçtiler. Ölünce yine bu ülkeye gömülüyorlar. Hiçbir anne ve baba, hiçbir kýz kardeþ kapýsýna gelen çocuðunun kardeþinin öldürülmüþ cesedine, ‘Oh oldu, iyi oldu, yanlýþ yola gittin’ demez. Fýtraten insan buna üzülür, ciðeri parçalanýr, velev ki yanlýþ yolda olsun. Ve yine unutulmamalýdýr ki her öldürülen gencin ailesi, duygusal olarak kendini bu tarafa yerleþtirmekte ve devlete karþý duygular beslemektedir.
“Biz Kürtlerle kardeþliði tesis edeceðiz diyen bir devlet, ölen PKK’linin cesedi üzerinden kullandýðý dil ile anne babasýnýn yüreðini yakmamalýdýr ve onlarý PKK saflarýna iterek duygusal bað oluþturmamalýdýr. Gelin yüreklere su serpelim.
“Net söyleyelim: Bu çukur-hendek savaþýnda-oyununda eline silah verilen ve bu þeklide özgürlük savaþçýsý edasý ile katilleþtirilen terörist dediðimiz gençlerin anne ve babasý, bu ilçedeki komþumuz, akrabamýz belki de kardeþimizdir. Ayný camide namaz kýldýðýmýz, adamýn oðlu, mahallemizdeki kadýnýn evladý, askerdeki birinin veya polis olan birinin kardeþi, mahalle arkadaþýdýr. O cenaze ilçemize, köyümüze, camimize kapýmýza geliyor! Ne kadar acýklý ve aklýn kabul etmeyeceði bir durum..
“Devlet bu gençler neden daðlara çýktý, nasýl oldu da ellerine silah aldýlar, bunlarýn terörize edilmesinde benim payým nedir? Neden bu gençlere sahip çýkmadým’ þeklinde özeleþtiri yapmalýdýr.
“Devlet çözüm sürecinde þimdiye kadar yaþananlardan ders çýkararak, çözüm yolunda yolunu deðiþtirerek yoluna devam etmelidir. Muhatap aranmasýna gerek yoktur. Muhatap halkýn vatandaþýn kendisidir. Zaten bu sorunu halka býraksalar çok çabuk çözülür. Halk bu sürece ümit baðlamaktadýr. Devlet bu konuda acýkan çocuklarý avutmak için, kazanda taþ ve su kaynatýp, acýkan ve feryat eden çocuklara, ‘az kaldý sabredin yemeði hazýrlýyorum’ diyen bir annenin konumunda olmamalýdýr. Barýþ aþýný gerçekten kaynatmasý gerekir. Atmamýz gereken adýmlarý yarýna býrakmamamýz gerekir.
“Dünya aydýnlandýðýnda, güneþ yükseldiðinde, biz uykudan yeni uyanan insanlar olmayalým. Öyle bir çözüm geliþtirilmeli ki, beþ on yýl sonra, Ýran veya Irak’taki bir geliþme, Türkiye’de yangýnlar çýkarmamalýdýr."