Yazýya baþlarken, Baþbakan Erdoðan ile Leyla Zana’nýn el sýkýþýrken çekilen fotoðraflarýna uzun uzun baktým. Kürtler tarihleri boyunca hep güven duyacaklarý dostlar arayýp durdular. Onlarý haklý mücadelelerinde yalnýz býrakmayacak, haklý mücadelelerini teslim edecek, yanýnda güvenle durulabilecek dostlar.
Hep yenilgi, hep hayal kýrýklýðý..
Leyla Zana ve Baþbakan Erdoðan’ýn el sýkýþtýðý fotoðraf karesi, Kürtler’in tarih boyunca uðradýklarý ihanetlerden, yenilgilerden çýkmýþ bir halk olarak sýrtlarýný dayamak istedikleri, dostluðuna güven duyabilecekleri bir liderin artýk tarih sahnesinde olduðunun bir kez daha tescilidir.
Kürt meselesi, yüzyýl boyunca, her birinin birer Kürt sorunu olan devletlerin birbirlerine karþý kullandýklarý bir kart, bir silah olmanýn ötesine geçemedi.
Þimdi her þey bambaþka.
Molla Barzani’nin Carter’a mektubu
Çok fazla sorun olduðu aþikar ama artýk Kürtlerin ve Türklerin siyasi, tarihi ve kültürel iliþkilerinde geri dönülemez bir sürece girildiðini kimse görmezlikten gelmemelidir.
Diyarbakýr’ý kimin yöneteceði bahsi, ayrý bir bahistir, çok da önemli deðildir, bunun için daha fazla kan akýtmaya niyetli olanlar, bunun için hala pusu kuranlar, pusuya yatanlar var ve olacaktýr; ama bugün, Leyla Zana’nýn yüz ifadesine, Erdoðan’ýn saygýlý ve güven veren vücut diline bakabilen herkesin görebileceði ve geçmiþ zamanlardan farklý olan yegane þey, o fotoðraf karesine yansýyan samimiyet ve karþýlýklý güven duygusundan baþka bir þey deðildir.
Barzani’nin Diyarbakýr ziyaretini yansýtan ve çeþitli anlarda çekilmiþ fotoðraf karelerine bakarken, aklýma Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Baþkaný Mesut Barzani’nin babasý Molla Mustafa Barzani’nin Jimmy Carter’a yazdýðý mektup geldi. O mektubu yeniden okudum. Bir kýsmýný paylaþmak istiyorum:
Sayýn baþkan,
Biz dostlarýmýzýn yardým vaadine güvenerek bir savaþa girdik, fakat ansýzýn savaþ alanýnda kendimizi yalnýz bulduk. Amerikan ve Ýran yardýmýndan yoksun, arkamýzda kapalý bir Ýran sýnýrý ve karþýmýzda durmadan akan son model Sovyet silahlarýyla donanmýþ modern bir ordu.
Kötüleþen ekonomik koþullar, ihanete uðrama duygusunun yarattýðý düþük moral ve bunlarýn yaný sýra, Ýran’da mülteci olarak 250 bin kadýn, çocuk ve yaþlýnýn bulunuþu yüzünden istemeyerek ve acý içinde Ýran’a çekilmekten ve yurdumuzu Baas’a terk etmekten baþka çaremiz yoktu.
Biz düþmanlarýmýz tarafýndan askeri yenilgiye uðratýlmýþ deðildik. Dostlarýmýz tarafýndan yýkýlmýþtýk.
Sayýn Baþkan,
Kürt dramýnýn son perdesi henüz yeni baþlamaktadýr. O ya bir trajediyle bitecek veya sonun yeni bir baþlangýcý olacaktýr.
Kürt halkýnýn bir düþü var, belki sizin Thomas Jefferson’ýnki kadar büyük deðil, ama bir otonomi düþü bu. Halkým otonomi için savaþtý, onun için öldü ve daima onun özlemiyle öldü..
Yarým asýrdan fazla bir zamandýr, halkým bütün güvenini, umudunu bana baðladý. Þimdi ben bu umudu size devrediyorum..
9 Þubat 1977 Mustafa Barzani Kürdistan Demokrat Partisi Baþkaný.
Sýrt dayanacak, eli sýkýlacak lider
Barzani, bu mektubunda, halkýnýn çýkarlarý ve geleceði için, ABD liderine adeta yalvarýyor ve halkýnýn ona duyduðu güveni, Jimmy Carter’a devrettiðini ilan ediyordu. Kürtler Cezayir’de, 1975 yýlýnda, Ýran ve Irak arasýnda imzalanan bir anlaþmayla ihanete uðradýlar. Mücadele daðýlmýþ Kürt halkýnýn dostlarýna duyduðu güven bir defa daha ihanetle sonuçlanmýþtý.
O yýllardan bugüne Kürtler, komþusu olduklarý, bir arada yaþadýklarý halklarda, hep güven ve dostluk aradýlar.
Diyarbakýr buluþmasýný bu güvenin ve dostluðun ilan edildiði bir buluþma olarak anlamak mümkündür.
Mustafa Barzani’nin oðlu, Mesut Barzani babasýnýn Jimmy Carter’a yazdýðý mektuptan yaklaþýk yarým asýr sonra Kürdistan Bölgesel Yönetiminin Baþkaný olarak Diyarbakýr’ý ziyaret ediyor.
Kürtler’in þimdi sýrtlarýný Erbil’den, Afrin ve Kamýþlo’dan ta Ýstanbul’a, Marmara ve Akdeniz’e kadar dayayabilecekleri bir halk, bir ülke bu ülkenin güvenle elini sýkabilecekleri bir lideri var:
Recep Tayyip Erdoðan..
Barzani’nin Diyarbakýr ziyareti genellikle çözüm süreci üzerinden yorumlanýyor ve tarihi buluþmanýn çözüme sunacaðý katkýlardan söz ediliyor. Ama bu yorum bence oldukça yetersiz bir yorumdur.
Hükümetin hedefinde sadece çözüm süreci yok. Hükümet yüzyýldýr Kürtlere çok zarar vermiþ iç çatýþmalarý sona erdirmeye katkýda bulunmak, Kürtler arasý iç barýþýn inþasýnda rol oynamak ve çeþitli Kürt partileri arasýndaki siyasi rekabeti çatýþmadan kurtarýp normalleþtirmek istiyor.
Türkiye büyük bir ülke ve büyük oynuyor.
Kürtleri kendi aralarýnda barýþmaya zorluyor.
Mesut Barzani’nin geçen sene AK parti Kongresine davet edilmesi bu politikanýn ilk adýmýydý. Riskliydi tabi. Ama Baþbakan Erdoðan Türkiye’yi 2023’lere hatta ikinci bin yýla taþýrken, Kürt-Türk siyasi ittifakýnýn temelleri yeniden ve yepyeni bir ufukla inþa ediliyor.
Türkiye bugün, Kürtler’in birbirleriyle savaþmasýný deðil, barýþmasýný isteyen yeryüzündeki ender ülkelerden biridir.
Kürtler ve Türkler, dünyada iki halkýn kaynaþmasý sonucu oluþan ortak bir etnisiteye doðru yol alýyor.
Ýstanbul en büyük Kürt þehri olarak, yüzyýllar öncesinde olduðu gibi, bugün artýk sýnýrlarýn kolaylýkla aþýldýðý ve gümrük duvarlarýnýn olmadýðý yeni küresel dünyada, kýrk milyon Kürdün cazibe merkezi haline geliyor.
Siyasi liderliðin Kürt tarafýnda Mesut Barzani ve Abdullah Öcalan, Türk tarafýnda ise Tayyip Erdoðan var..
Federe Kürdistan Bölgesinde yaþayan nüfusun dört katý bir Kürt Nüfus Türkiye’de yaþýyor.
Bütün bu koþullarda, her iki halkýn tarihinde gerçekleþmekte olan bu dördüncü büyük karþýlaþmanýn tarihsel önemini fark etmeden, Diyarbakýr ziyaretini anlamak mümkün deðildir.
Geç kalmýþ dönüþe sevinin
Ah bir gün uyansak da þu Erdoðan’ýn elini Kürt sorunundan çektiðini görsek diye bitmez tükenmez bir umut içinde yaþayanlar, Öcalan’ýn Diyarbakýr’da mektubunun okunduðu günde olduðu gibi, bu cumartesi günü de, kendilerini bir defa daha yenilgiye uðramýþ ve Erdoðan’dan bir tokat daha yemiþ gibi hissettiler.
Daha üç yaþýndayken Diyarbakýr zindanlarýnda annesiyle beraber hapis yatmýþ, Mesut Barzani’nin ve bunca kahra, bunca belaya ve bunca ihanete raðmen stranlarý kýrk yýldýr Cizre’deki Býrca Belek’ten baþlayarak, Diyarbakýr’ýn kadim surlarýnda ve sokaklarýnda, Hevsel bahçelerinde, kýrklar daðýnda, Dicle’nin ta yakarýþlarýnda yankýlanýp duran ama 37 yýldýr ülkesine dönemeyen Þývan’ýn Barzani’yle beraber ülkesine dönmesini, AK Parti’nin zaferi, Kürtler’in yenilgisi olarak görüyorlar.
Oysa ortada ne bir zafer var ne bir yenilgi.
Barzani saygýn bir Kürt lider, Diyarbakýr onun da yurdu, onun da vataný.
Þývan Perwer’in hikayesi ise epey hazin bir hikaye, 37 yýldýr hasret çekiyor.
Kürt sorunu çözülmediði için Türkiye’ye dönmediði yolundaki haberler gerçeði yansýtmýyor. Þývan’ýn Türkiye’ye dönmesine mani herhangi bir soruþturma filan da yok.
Gerçek þu ki, Þývan PKK’den gelen tepkiler nedeniyle Türkiye’ye dönmeyi göze alamadý.
Görkemli bir dönüþ olmalýydý Þývan’ýn dönüþü. Onun gönlünden geçen buydu. Ama bunun için BDP/PKK’nin rýzasý gerekiyordu. 37 yýl sonra ülkenize dönecek ve halkýnýzýn bir bölümüyle yok yere ve haksýz bir biçimde ‘kavgalý’ görüneceksiniz. Þývan bunu neden istesin? Ýstemediði için, Ruþen Çakýr’a þunu bile söyledi: ‘Öcalan benim için de bir mektup yazsýn beni rahat býraksýnlar.’ Þývan’ý rahat býrakmalarýný saðlayacak o mektubu Öcalan maalesef yazmadý, yazsa iyi olurdu tabi. Mektup yerine bir çift laf etmesi bile yeterdi.
Þimdi, Þývan’ýn Diyarbakýr’a Baþbakan Erdoðan’ýn davetiyle ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Baþkaný Mesut Barzani’yle beraber gelmesine alakasýz anlamlar yüklememek, bu geç kalýnmýþ dönüþe sevinmek gerekir.
Þývan’ý BDP de davet etse gelirdi bunu da unutmamak lazým.
Velhasýlý, 2005’te Baþbakan’ýn Diyarbakýr’ý ziyareti ve yaptýðý konuþmayla baþlayan bir sürecin bir baþka, ama son olmayan buluþmasýna tanýk olduk. O konuþma nelere yol açtýysa, bu buluþmanýn da benzer sonuçlara yol açacaðý kesindir.
Kürtler ve Türkler, Türkiye ve Kürdistan kazandý ve kazanmaya devam edecek..
Þývan’ý da artýk daha sýk duyacak daha sýk dinleyeceðiz, bu da iþin en keyifli yaný..