Mustafa Nihat Yükselir
Mustafa Nihat Yükselir
Tüm Yazýlarý

Bir dostu kaybetmenin derin acýsýný paylaþmak

Perþembe günü yazý yazmadým.

Ýçimdeki derin acý güncel konularý saðlýklý düþünmemi engelliyor, iyi bir dostu kaybetmenin derin matemi içimi kaplýyordu.

Ýyi bir dostumu kaybettim, hem de 18 yýllýk bir dost.

Alýþtýrarak gitti.

Sürprizi sevmezdi, her zaman olduðu gibi yine temkinli ve tedbirli davrandý.

Önce alýþtýrdý herkesi gideceðine

Sonra çekip gitti.

Sessiz, sakin, maðrur, adýna ebediyet denen mekâna.

Daha kaybediþimin ilk dakikalarda yanýna koþarak gittim.

En kötüsü kaybettiðim dostumun, ölümünü tescillemek bana düþmüþtü.

Nabzýný, kalbini kontrol ederken hala sýcaktý.

Yüzünde kararlý bir duruþ, huzurlu bir bakýþ býrakarak gitmiþti.

Ev halkýna, çocuklarýna, yakýn akrabalarýna haber verdiklerim, herkes aðlamaya baþlamýþtý.

Bana en zor görev; sakin olup aðlamadan herkesi sakinleþtirmek, dostumu son yolculuðuna uðurlama iþlerini yapmak düþtü.

Herkes aðlaþýrken, tekrar tekrar kontrol ettim.

Bir umut yanýlmýþ olabilir miyim diye. Ama maalesef yanýlmamýþtým.

Gözyaþlarýmý içime akýtarak, dostumun son yolculuðu için iþe koyuldum.

Ölüm kâðýdý, mezar yeri, cenazenin yýkanýp kefenlenmesi, defin iþlemleri için gerekli baþvurular, cenaze namazý kýlýnacak cami gibi iþlemleri hýzla bitirdik çocuklarý ile.

Bu iþlemleri yaparken hiç yalnýz kalamadýk hep biri vardý yanýmýzda.

Bir sonraki gün, önce camiye sonra mezarlýða götürülmek üzere dostumu morga býrakýp eve döndük.

Bütün gece telefon trafiði, gelen misafirleri karþýlama, aðlayanlarý teselli etmekle geçti.

Ertesi sabah morgdan dostumu almaya gittiðimde, gergin, tedirgin bir hal vardý üstümde.

Yolun sonunayaklaþmýþtýk. Birkaç saat sonra onunla tamamen vedalaþacaktýk.

Cenaze arabasýna tabutu koyduðumuzda bir kiþinin cenaze arabasýna binmesi gerektiðini söylediler.

Hemen atýldým. Ben geliyorum dedim.

Dostum ile yalnýz kalabileceðimiz bir yirmi dakikalýk yolumuz vardý.

Cenaze arabasýna bindiðimde artýk yalnýzdým. Gözyaþlarýmý saklamam gereken hiç kimse yoktu orada.

Gözyaþlarým arasýnda o yirmi dakikada vedalaþtýk dostumla.

Birlikte gittik, önce cami sonra ebedi ikametgâhýna.

Yanýndan ayrýlýrken kabrinin baþýn da “Hiç kayýnpeder olmadýn bana,oðlumun dedesi, benim en iyi dostumdun, mekânýnýn cennet olsun kadim dostsum Hamdi Baba” diyerek vedalaþtým.

Evet, iþte bu yüzden perþembe günü yazý yazamadým.

Size yazmak istedim bu acýmý, çünkü acýlar paylaþýldýkça azalýr.

Acýmý anlatýrken sizi üzdüm ise affedin.

Bir de kadim dostumdan dualarýnýzý esirgemeyin.

UTANMAK MEZÝYETTÝR AMA HERKESTE YOKTUR.

Ben dostumun kaybýnýn acýsýný yaþarken birkaç gün hiçbir iþ ile ilgilenmedim. Biz acýmýzý yaþarken bu arada sosyal medyada birileri de bize hakaret etme ve iftira atma ile uðraþmýþ. Sonradan baktýðým mesajlardan anladým. 

Mesajlara bakarken bir konu daha dikkatimi çekti. Baþý dumanlý medyanýn Ýngilizce müsveddesinin baþýndaki zatýn attýðý bir tweet ile ilgili yýðýnla mesaj gelmiþ.

Attýðý tweeti okuyunca gözlerime inanamadým.

Kendine gazeteci diyen bu zat, vefateden annesi üzerinden Baþbakan Erdoðan’a hakaret etmiþ.

Yazdýðý tweet’te Baþbakan Erdoðan’a “Bu rezilin muhterem annesi iyi ki bugünleri görmeden vefat etmiþ de nasýl bir evladý olduðunu görme ve kahrolma zulmünden kurtulmuþ…”  diyor.

 Bir insan birine olan nefretini dile getirmek için nasýl olurda ona ‘annesi iyi ki vefat etmiþ’sözlerini sarf eder?

Buna bir gazetecilik faaliyeti, bir politik eleþtiri demek mümkün mü?

Çok sevdiði birini kaybetmiþ biri olarak bu zatýn attýðý bu rezil tweeti okuduðumda,dedemin bir sözü geldi aklýma.

Dedem “Utanmak, meziyettir ama herkeste yoktur. Bu dünya bir sýnav yeri ise bu sýnavýn ilk þartý utanmayý öðrenmektir” derdi.