Hayýr, Tarhan Erdem’in ýsrarla söylediði gibi bir “felakete” gitmiyoruz, ama, uçaðýn yolcularýný kemerlerini baðlamaya zorlayacak bir “türbülans”siyaset radarýnda görülüyor. Böyle olmayabilirdi. Meclis, gerekli anayasal deðiþiklikleri yapar, millet de Cumhurbaþkaný’ný seçmek için sandýk baþýna gittiðinde kime, ne tür bir sistem içinde oy verdiðini bilirdi.
Þu anda ortaya çýkan tablo “fiili” yarý-baþkanlýk sistemidir. “Fiili” deðil de anayasal zeminde birlikte kararlaþtýrýlmýþ bir sistem de olurdu bu... Haþa, bir ayet-i kerimeden söz etmiyoruz ki, sonuçta anayasal sistemleri bizler yazýyor, uygulamaya çalýþýyoruz, baþarýsýz bulduðumuzda deðiþtirip yenisiyle yola devam ederiz. Ama olmadý, geldik, kapýya dayandýk, þimdi, “felaket senaryolarý” devrede!..
Yalçýn Akdoðan haklý, girdiði tüm seçimleri kazanmýþ, her seçimde de oylarýný artýrmýþ Recep Tayyip Erdoðan, tabii ki isterse cumhurbaþkaný olmalýdýr.
Erdoðan, o makama geldiði taktirde, yeni dönemin kodlarýný da belirleyecek siyasi birikime sahiptir. Fakat, bir sistem üzerinde konuþuyoruz, hepimiz faniyiz, baki kalan millet, bu nedenle, seçimin öncesinde olmasa bile, sonrasýnda mutlaka “sistemin adýnýkoymak” durumundayýz. Aksi halde, Türkiye’yi, “parlamenter demokrasi” zeminli, “yarý-baþkanlýk görünümlü”garip, makamlardaki isimler deðiþtikçe, genel seçim sonuçlarý Meclis’i yeniledikçe zorlanan bir siyasi yapýyla baþ baþa býrakma riskimiz yüksektir.
Tarhan Erdem ve onun gibi düþünenler bu durumu Erdoðan’ýn kiþiliðine kilitlemeye meraklýlar, Yalçýn Akdoðan ise Erdoðan’a ve AK Parti’nin kurumsal kimliðine güveniyor. Oysa tartýþtýðýmýz bu ikisi de deðil, “Yeni Türkiye” olarak adlandýrdýðýmýz demokrasi zeminli kavramýn gelecekteki siyasal kurumsallaþmasýndan söz ediyoruz, millet, karþýsýnda elle tutulur bir anayasal yapý görmek isteyecektir.
Zor seçim
Kaldý ki, 30 Mart Seçimi, Erdoðan için Cumhurbaþkanlýðý’nýn yolunu açmýþtýr ama, kendisinin de söylediði gibi o makam, kimsenin cebinde deðildir. O, siyasi birikimiyle rakamlarýn dilini en iyi birleþtiren beyin kimyasýna sahip, cumhurbaþkaný olmak isteyen, meydanlarda gömleðini ýslatmak zorunda. Yalnýz siyaset deðil, millet açýsýndan da bir ilk tecrübeden söz ediyoruz, muhtemel sonuçlarýný alýþýk olduðumuz siyasi analiz metotlarýyla çözmemiz çok zor.
Bütün bu süreçte ortaya çýkmýþ tek gerçek var: Millet, ülkenin darbeler tarihinde, “oligarþik vesayetin” ana komuta merkezi olarak þekillendirilmiþ Çankaya’nýn doðrudan kendi iradesiyle isimlendirilmesini ve orada “millet iradesi”nin tercih ettiði bir portrenin bulunmasýný istiyor. Bunu, Celal Bayar, Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile denedi, iþler istediði gibi gitmedi, Abdullah Gülile iradesini güçlendirdi, þimdi noktayý koymayý hedefliyor.
Diktatörlüðe giden yol mu?
Milletin oyuyla seçilmiþ cumhurbaþkanýna vesayet güçlerinin müdahalesinin mümkün olmadýðýný görüp, “sokak gösterileri senaryolarýna” yaslanmak anlaþýlýr bir iþ deðil. Erdoðan’dan bir “diktatör” çýkar mý? Çýkmaz. Çünkü, böyle bir iþe heveslendiði anda, vesayet güçlerinin ülkenin “gerçek diktatörünü” hemen yaratabileceðini en iyi o biliyor!.. Siyaset serüveninde sýrtýný “seçim sandýðýna” dayamasýnýn ana nedeni de bu... Erdoðan’dan ýsrarla diktatör yaratmaya çalýþanlarýn, özellikle 2007 yýlýndan bu yana, meþru siyasete dönük kumpaslarý hiç dile getirmemeleri de dikkat çekici... Sergilenen bu tutum, yakýn gelecekte de milletin benzer kumpaslarla karþýlaþacaðýnýn iþaretidir...
Tarhan Erdem’in aðzýnda bir bakla var, Cüneyt Özdemir’in sorusunu “söyleyemem” diyerek cevaplamayý tercih etti. Ne bu?..
Felaket senaryosu mu?
Türkiye normal koþullarda bir felakete sürüklenmez ama, belli ki, bir yerlerde felaketsenaryosu yazanlar var. Çözüm sürecini kaþýyarak askeri, 1 Mayýs’ý kullanarak sokaðý hareketlendirmeyi düþünenler olabilir. Hatta “ara rejim hayalleri” içinde umutlanýp, Anadolu’da nabýz turlarýna baþlamayý düþünenler de belki vardýr.
Baþtan söyleyeyim, bu tür senaryolar iþlemez...
Millet artýk ne siyaset dýþý güçlerin, ne de yarýn bir gün, Çankaya’nýn, siyaseti tek taraflý kararlarla yapýlandýrmasýna izin vermez... Ýrade Meclis’tedir...
Deneyen, kaybeder...