Dünya medyasý onu, kýsaca, BHL olarak yazýyor, çünkü ismi biraz uzun: BernardHenry Levy. Fransa’nýn, “yeni filozoflar” akýmýnda yetiþtirdiði en önemli beyinlerden biri olarak anýlýyor. 1948’de Cezayir’de zengin bir Yahudi ailenin oðlu olarak dünyaya geldi. Cezayir’in karýþýk olduðu günlerdi, doðumundan kýsa bir süre sonra aile Paris’te taþýnmayý tercih etti. Zengin bir babanýn evladýydý, aðzýnda gümüþ kaþýkla doðmuþtu, geçim sýkýntýsýnýn zorlu yollarýnda koþmak zorunda deðildi, kendini felsefeye verdi, iyi okullarda okudu, iyi hocalardan dersler aldý. 1968’te üniversiteden mezun olmuþtu, 1977’de Fransa’nýn en önemli filozoflarýndan biri ilan edildi!.. Serüvenci bir ruhu da vardý, savaþ muhabirlikleri falan yaptý, bu arada Soðuk Savaþ yýllarýnda Sovyetler Birliði’nin ve izlediði Marksist yönetim tarzýnýn çürümüþ bir yapý olduðunu söylemeyi de unutmadý.
BHL, özellikle 2011 yýlýndan bu yana, Arap dünyasýnda yükselen demokrasi mücadelesine karþý yürüttüðü kampanya ile dikkat çekti.
Þimdi ortada yanýtý aranan bir soru var: Bu “filozof”, Fransa’nýn övünebileceði bir düþünce insaný mý, yoksa, Ýsrail’in allayýp-pullayýp ortalýða sürdüðü bir kýþkýrtýcý mý?
Askeri seven bir filozof
Ailesinin Cezayir asýllý olmasý, belli ki, ona köklerini unutturmamýþ. Oradaki safý belli. Yazýlarýnda ve TV konuþmalarýnda, Ýslami Kurtuluþ Cephesi’nin, (FIS) 1991 yýlýnda yapýlan seçimin ilk turunda zaferle çýkmasýndan sonra Cezayir ordusunun müdahale etme fikrini destekliyor. Ona göre, FIS’in Cezayir’deki iktidarý yeni bir dini oligarþinin doðmasýna neden olacaktý, bu nedenle ordu darbe yaptý. Sonuç; 10 yýl süren iç savaþ ve 100 bin ölü...
“Filozof” açýsýndan belli ki, siyasi hedeflere yürünürken ölen insanlarýn sayýsýnýn pek önemi yok. Onu, Libya’da Muammer Kaddafi’ye karþý yürütülen savaþýn cephesinde de gördük. Yaptýðý açýklama, Bingazi’deki direniþçiler savaþý kazanýrsa yeni yönetimin Ýsrail’i tanýyacaðý yönündeydi. Ortalýk birbirine girdi, þimdi artýk Libya’ya giremiyor ama Libya’da yaþananlarý hepimiz biliyoruz.
Ýsrail’i destekliyorum
Yine 2011’de ortalýk karýþýkken çýktýðý Aljazeera’da þunu açýklýkla söylemiþti: “Evet, bir Fransýzým, ama öncelikle bir Yahudiyim ve Ýsrail’i destekliyorum.”
Bu yapýsý, onu, ayný yýl yapýlan, “Arap Baharý ve Ýsrail” baþlýklý bir panelde, yanýnda, günümüzün Ýsrail Adalet Bakaný Tzipi Livni ile birlikte þu sözlere yöneltti: “Müslüman Kardeþler Mýsýr’da kazansalar bile kazanmýþ olmayacaklar. Açýk fikrimi öðrenmek istiyorsanýz, yeni bir Ýslami oligarþinin ordu tarafýndan yýkýlmasýný desteklerim.”
2009 yýlýnda Ýsrail saldýrýsý altýndaki Gazze’ye, Ýsrail’in elit komandolarýnýn korumasýnda þöyle bir girip, dünyaya, “Gazze bir Saraybosna veya Grozni (Çeçenistan) deðil. Ýsrail buraya çok dikkatli müdahale ediyor” diye rapor vermesi unutulmadý. Bu gezisi sýrasýnda Ýsrail Ýstihbaratý Shin-Bet’in Baþkaný Youval Diskin ile yaptýðý uzun söyleþi de...
Aslýnda bu, kendisini yakýndan izleyenler için þaþýrtýcý deðildi. 2002 yýlýndaki Ýkinci Filistin Ýntifada’sý sýrasýnda Ýsrail ordusunun operasyon odasýna girmesine izin verilen tek yabancý olduðu zaten biliniyordu.
Evet, Ýsrail’in kendisidir
BHL, bildiðiniz filozoflar veya savaþ muhabirlerinden deðildir. O, “baþka birþey”dir... Onun söyledikleri, “kiþisel kaný” gibi görünür ama aslýnda Ýsrail’in genel stratejisinin net olarak dýþa vurumudur. O, kendini biliyor. Batý’nýn entellektüel mahfellerinde belki de hiç hak etmediði yeri, soy baðýyla baðlý olduðu bir devletin çýkarlarý doðrultusunda pervasýzca kullanabiliyor.
Aslýnda bu yapýsýyla, gazeteciler, siyaset bilimciler ve diplomatlar açýsýndan çok iyi bir kaynak. Onun sayesinde, Ortadoðu’nun belirleyici gücünün geliþen bir olay karþýsýnda ne düþündüðünü, ne tür önlemler geliþtirdiðini ve yakýn gelecekte neler yapabileceðini anlayabiliyoruz.
Mesela, Huffington Post’ta, 4 Haziran 2013’ta yer alan yazýsýnýn baþlýðýnýn “Türk Baharý’na doðru...” olduðunu biliyoruz. Ne anlýyoruz?.. “Birileri”nin, Arap Baharý ile yetinmeyip bir de Türk Baharý yaratarak çýkacak kaostan nemalanmak istediklerini...
Belli ki, Levy, savunduklarý doðrultusunda ölüme mahkum edilen antik çað filozofu Sokrates gibi baldýran zehrini içecek bilge kiþiliðe sahip deðil. Onu daha çok, engizisyon mahkemesinden canýný kurtarmak için “dünya düzdür” diyen Galile’nin karakterine benzetiyorum.
Büyük olasýlýkla, o da doðrularý biliyor ama dili baþka konuþuyor...