Þule Yüksel Þenler'in hasta yataðýnda biz evlatlarýndan hayr dua beklediðini söyleyerek baþlayalým yazýya. Onun 70'lerde kaleme aldýðý yazýlarýný redakte ederek kitaplaþtýrmak nasip olmuþtu geçtiðimiz yýllarda. Bu benim için her zaman saygýyla andýðým bir Ýslam aydýnýnýn gazetecilik yönüne dair bir yolculuktu. 68 Kuþaðý’nýn kadýn öncülerinden Þule Yüksel Þenler’in, “Bize Ne oldu?” adlý kitabýyla birlikte yeniden konuþmaya baþlamýþtýk Cumhuriyetin dindar kýzlarýný.
Ýslami kadýn hareketliliðinde, 40 yýl önce 40 yýl sonra sarkacýnda neler olmuþtur? Mütedeyyin kadýnlar, günlük yaþamlarýndan düþünce ajandalarýna kadar nasýl bir yürüyüþün içinden aktýlar... Ýdeal olan ile popüler olan arasýnda giderek derinleþen yarýlma bizleri nasýl etkiliyor... Þule Yüksel’i ve kýyafetini, mercek önüne koyan neydi? Bugün için bile statükonun en kýrýlgan konusu olarak tecrübe ettiðimiz tesettür üzerinden gerçekleþen tabulaþmýþ yasak, niçin bu kadar kuvvetliydi? Bu günkü serbestiyet ve tesettüre dair yeni nesilin taþýdýðý can sýkýntýsý nasýl bir paradokstu... Devrimlerle kadýn bedeni arasýndaki enteresan yapýþýklýk, hem örtüsüz hem de örtülü kadýnlar adýna nasýl bir simge ezberciliðine yol açmýþtý? Tüm bu sorularý, Þule Yüksel’in yazý masasýndan bugüne bakarak güncelleme yapmak, heyecan verici bir deneyimdi doðrusunu isterseniz...
Þule Yüksel de, týpký Necip Fazýl Kýsakürek gibi, söylevcidir. Onlar inandýklarý davanýn sesi, avazýydýlar. Durun kalabalýklar! Nidasýyla insanlarý düþünmeye davet ederlerdi...
Yazmak ve kadýn olmak arasýndaki iliþkiyi de çok düþündüm Þule Yüksel'in gazeteciliðini gözden geçirirken. Þule Yüksel, þayet yazý yazan ve konuþan bir kadýn olmasaydý, biz onu muhtemelen tanýyor olmayabilirdik. Onu etkin bir kadýn haline getiren süreç, destekçileri ve muhalifleri ile birlikte düþünüldüðünde, sorduðu sorular, kurduðu cümleler ve cesur konuþmalarýydý kuþkusuz. Florya’daki ilk evinde yaþlanmýþ bir büyükanne olsaydý mesela, hiçbir sorun çýkmayabilirdi. Çünkü o tipik bir Ýstanbul Hanýmefendisidir. Oysa, yazdýðý yazýlarýyla, kendini kürsüden kürsüye taþýyan heyecanlý hitabetiyle, soluðu çoðu kez mahkeme kapýlarýnda aldýðý bir hayatý sürdürmeyi tercih etti... Onun hayatýnýn özeti, “tercih etmek” kavramýnýn üzerinde oturur... Þule Yüksel’in sistem eleþtirisi yaptýðý halde, yýkýcý deðil fakat dönüþtürücü ve sistemin içinde kalarak onu insan onuruna has geniþletmeyi, insanileþtirmeyi hedefler. Þule Yüksel, Türkiye’cidir, “bu ülke” düþünü kurar...
‘Bize ne oldu’ Bu bir Þule Yüksel sorusudur.
Þule Yüksel’in, “manevi” olana, ruha, tinsele, iç duyarlýlýða, psikolojiye has yaptýðý vurgular, bugünün reflektif ve temel hak/hürriyetler üzerinden devam ettirdiðimiz liberal söylemiyle kýyaslandýðýnda... Kendimi ve çaðdaþým kadýn yazarlarý, daha seküler bulduðumu itiraf etmeliyim. Yazýlarý, Bediüzzaman ve Alexis Carrel etkisini haizdir. Ýmani hakikatler, ahiret bilgisi, insan ruhu, iç huzur ve tinsel dinginlik gibi konular, yeni nesil için maalesef duygusal mevzular... Ama bugün için nasýl da güncel ihtiyaç olduðu önümüzde... Þule Yüksel’in “maneviyat” temalý yazýlarý, 90'larda bizlere geleneksel gelirdi ve saygýlý bir unutkanlýkla aný defterlerimizde dururdu. Ama ben o defterleri 20 yýl sonra yeniden açma ihtiyacý ile dopdoluyum. Kendi yazý masamý karýþtýrýp düzenlerken beni çarpan; gelenekten kopukluðumuzdur, paramparçalýðýmýz!
“Bize ne Oldu” adlý kitapta Eþref Edip gibi son Osmanlý/ ilk Cumhuriyet aydýný ile iki muhalif olarak mektuplaþmalarý yer alýyor. Sebil'ül Reþad gibi devasa bir edebi/siyasi birikimin, o dönemde baþý örtülü, genç bir kadýn yazarý bu derecede ciddiye almasý çok anlamlý...
Þule Haným’ýn gazete köþesi yazarken bile aslýnda edebiyat zevkini, hikayeciliðini asla ýskalamamýþ bir kalem olduðunu görmek de ayrýca bir ibret dersi...
Þule Ablacým, inþallah bir an iyileþirsin, inþallah yanaklarýnda yeniden güller açar...