Bir ‘gazeteci’nin ardından...



Bazıları rüyasız ve hülyasız olabilir, ama gerçek gazeteci rüyası için yaşar...


Geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Amerikalı gazeteci Anthony Lewis (d. 1927) 11 Eylül (2001) ikiz kuleler saldırısından üç ay sonra kendisini emekliye ayırdığında, gazetesi New York Times’a (NYT) verdiği mülâkatta, “Kendimi köprüden aşağı atmak yerine neden yazı yazıyorum biliyor musun?” diye sorup cevabı da kendi vermiş: “Akıllı ve mantıklı insanlara hitap etmenin değer taşıdığına inanıyorum da ondan...”


Lewisuzun gazetecilik hayatı boyunca özgürlüklerden yana tavır aldı, yapılan yanlışlıklara göz yummadı.


Vietnam Savaşı sırasında yaptıkları yüzünden ülkesi ABD için “Yeryüzünün en tehlikeli ve en tahrip edici gücü” diye yazmıştı Lewis; zaman zaman sertleşen kaleminden nasibini alanlardan Henry Kissinger, onun için, “O zaten her zaman yanlıştadır” demişti.


Yıllar sonra, 2007’de, Kissinger hakkında görüşünü “İnsanoğluna çok zararlı şeyler yaptı” diye yineleyecekti Lewis...


50 yılı aşan profesyonel hayatının neredeyse bütününü NYT’ta geçirmiş Lewis Musevi asıllıydı; keskin kalemiyle herkesin hakkını korumayı görev bildiğinin okuru olarak tanığıyım. “Bu benim bildiğim Amerika değil” diye haykırdığı bir yazıda, Ramallah doğumlu, üç yaşındayken ABD’ye gelmiş ve vatandaş olmuş Filistinli bir genç kadına polisin kötü muamelesine isyan ettiğini gayet iyi hatırlıyorum.


Kaleminin iki taraflı keskinliği etkili olmasını da sağlıyordu.


Ölümü arkasından Tony Geraghty’nin yazdığı olay da önemli: Tony Blair’in başbakan olduğu dönemde ‘The Irish War’ (İrlanda Savaşı) adıyla bir kitap yazmış Geraghty; içinde ‘gizli’ bir belgeye de yer veriyormuş... “Belge ‘gizli’ olmasına gizliydi, ama ulusal güvenliği tehlikeye sokmuyordu” diyor... Yine de evi basılmış, saatlerce aranmış ve ardından tutuklanmış...


Anthony Lewisolaya ayırdığı yazısında Geraghty’nin başına geleni özetledikten sonra, “Bu Çin’de mi, yoksa Singapur’da mı oldu sanıyorsunuz. Hayır, Tony Blair’in İngiltere’sinde yaşandı; Blair hükümetinin otoriter yönünü dışa vuran küçük pis sırrı açığa çıkardığı için yaşandı” hüküm cümlesine de yer verdi.


Sonuç? Sonucu başı belâda yazarın kaleminden okuyalım: “Bir veya iki hafta sonra, savcılık takipsizlik kararı verdi. Davanın görülmesini arzu ettiğim için savcılığa neden böyle yaptıklarını sordum; kimse bir şey söyleyemedi. Bu da bir ‘devlet sırrı’ imiş…”


Belli ki, Lewis’in Okyanus ötesinden yaptığı uyarı etkili olmuş... Hiç değilse Geraghty bugün öyle düşünüyor...


NYT’ta 11 Eylül olaylarından üç ay sonra emekli olurken yazdığı son yazı da, George W. Bush yönetimine “Aman ha, yanlış yapmayın” öğütleriyle doluydu. Hükümetlerin bazen hukukun arkasından dolanma ihtiyacı duyduğunu bildiği ve bunu da çok tehlikeli bulduğu için... “Esas zor olan, 11 Eylül’den sonra başgösteren kırılgan hislerin bizlerin hukuka bağlılığımızı zedeleyip zedelemeyeceği sorusudur” diyor son yazısında Lewis...


Geçmişte kendisinden alıntılar yaptığım bir meslektaştı; Anthony Lewis’in kaybına üzülenler arasında ben de varım.