Bir gölge gibi silinmesin!

1990’dan beri kültür ve sanat haberciliğinin içindeyim. Muhabir ve editör olarak geçen 29 yılda, ilk defa olarak, geçen yıl TÜYAP’tan (37. Uluslar arası İstanbul Kitap Fuarı) bir davet almıştım. O güne kadar TÜYAP ile yolum hiç kesişmediği için küçük bir şaşkınlık yaşadım; ancak, kısa sürdü... Zira davetin asıl sahibi TÜYAP değil, organizasyona isim listesi veren yazar Selim İleri’ydi... İleri, geçen yıl TÜYAP’ın ‘Onur Yazarı’ olarak seçildiğinde, kendisi için güzel bir ödül töreni düzenlenmiş ve ünlü yazar ‘Benim her kesimden arkadaşım ve okurum var’ diyerek TÜYAP’a bir liste sunmuştu. O listede ‘şu kesim bu kesim’ gözetmeyen bir kadirşinaslık söz konusuydu. Her görüşten yazar, çizer, sanatçı, gazeteci bir arada, aynı sofradaydı. Aradaki bağ, Selim İleri... İleri’nin yeni kitabı ‘Bir Gölge Gibi Silineceksin’ elime ulaşınca o akşamı hatırladım. 

Everest’ten çıkan 304 sayfalık kitabın yapraklarını çevirdikçe, İleri’nin 30-35 yıllık hatıra defterini aralamış gibi oldum. Onca yıl, kıyıda köşede kalmış okuma notları, hatıralar, yüzleşmeler, hesaplaşmalar ve yazıklanışlar… Bütün bunları okurken, geçmiş ile bugün arasında köprü olmuş bir yazarın kaleminden bir edebiyat panoramasına da şahitlik etmiş oluyorsunuz. Asaf Halet’ten Nezihe Meriç’e, Sabahattin Ali’den bugün adı sanı unutulmuş yazarlara, Reşat Nuri’den Attila İlhan’a bir dolu okuma notları, yeniden değerlendirişler... Hikayeden şiire, romandan tiyatroya, sinemaya dair yaşanmışlıklar, anılar, pasajlar… 

Kitap bitince fark ettim, ne çok satırın altını çimişim. Kalemim yanımda olmadığında sayfanın ucunu bükmüşüm… Demek ki benim için ‘not zengini’ bir kitap olmuş. 

123. sayfada Malik Aksel’in 1959’da basılan ‘İstanbul Mimarisinde Kuş Evleri’ adlı kitabından söz ediyor İleri. Ressam-yazar Aksel, kuş evlerinin anlamını can acısıyla ifade etmeye çalışmış: “Türk sanatının bir özelliği de dağ gibi büyük eserlerin yanında gözle görülemeyecek küçük eserlerin bulunuşudur. Bir pirinç tanesinin üzerine ‘Euzübesmele’ ne ise, dev eserlerin duvarları üzerine bir karış büyüklüğünde kapıları, pencereleri, kafesleri, şehnişleri ile birlikte kuş köşkleri yapmak da böyledir.” Yazar İleri’nin haklı serzenişi ise iç burkuyor: ‘Kuş evleri yalnızca bizim mimarimizde varken, bu olgu artık kimseyi ilgilendirmiyor. Gökdelen çağı silip süpürmüş.’

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun ağabeyi, yazar ve çevirmenSabahattin Eyüboğlu’nun ölümünden sonra yayınlanan ‘Sanat Üzerine Denemeler’inden alıntılanan şu satırlar (gelenekle nasıl bağ kuracağını bilemeyen) günümüz sanatçısına yol gösterici nitelikte değil mi? “En sağlam yenilik eski temaları yeni duygularla dolduran yeniliktir.”

1938’de yazmış Eyüboğlu “Sanatta en büyük ustalık, eski sazdan yeni sesler çıkarmaktadır.”

Selim İleri’nin kitaba neden ‘Bir Gölge Gibi Silineceksin’ adını verdiğini en çarpıcı şekilde açıklayan satırlar 251. sayfada: Kaygılanarak algıladığım bir şey var: Bir ömür boyu beni alıp götürmüş yazınsal birikim bugün bir avuç kişiyi ilgilendiriyor, ya da, onları bile ilgilendirmiyor. Bugünün karmaşasında koskoca bir edebiyat –yalnızca yenilikçi edebiyatımız yeter!- diri diri toprak altına gömülüyor.

Sahi, geçmişin birikimlerini diri diri toprağa gömmenin kültürel bağlamda bizi nasıl bir sefalete düşürdüğünü görmüyor muyuz? 

Bir gölge gibi silinmemek için edebiyatımızın yaşayan hafızası, kadirşinas Selim İleri uyarıyor bizi.