Bir ‘gücetapar'ın, ‘gücetaparlık' sisteminin hışmına uğraması..

Amerikan Başkanları’nın Abraham Lincoln gibi 1-2’si müstesnâ, hemen herbirisi de ‘gücetapar’ kimselerdi; ama, Harry Truman herhalde ilk atom bombasını kullanan Başkan olarak, o ‘gücetaparlık’ta emsalsizdi.

Başkanlıktaki son demlerini beklemediği şekilde problemlerle tamamlamakta olan Trump da, ötekilerden geri kalmamak istercesine bir ‘gücetapar’ idi ve amma, şimdi, o tapındığı ‘gücetaparlık’ sisteminin dişlileri arasında ezilmek üzere..

Siyaset, sadece ‘insan toplumunu idare etmek’ mânâsına gelmiyor. Osmanlı tarihiyle ilgilenenler, bir savaş durumu anlatılırken, ‘ O gün yaman siyaset oldu..’ gibi notla karşılaşınca, binlerce askerin öldüğünü bu ‘siyaset’ sözünden anlarlar.

Ama, iktidarlarını yitiren en güçlü yöneticilerin bile, hattâ nasıl korkunç âkıbetlerle karşılaştıkları da bir ayrı ‘siyaset cilvesi’dir.

400 sene öncelerde, 1622’de, isyancı yeniçeriler tarafından Saray’ından alınıp, üryan vaziyette, bir uyuz ata bindirilen Sultan Genç Osman’ın yeniçeriler ve halk kitlelerinin, dünkü Sultanlarının çıplak bedenine ellerindeki sopalarla hattâ hayasızca eziyetleri ve onun, ‘Dün Padişahınız idim. Bugün bu haldeyim. Bu dünya size de kalmaz.. N’olur, yapmayın..’ diye yalvarmasına rağmen, Yedikule Zindanları’na götürülüp boğularak öldürülüşünü göz önüne getirebiliriz.

İkinci Dünya Savaşı’nın son demlerinde artık yenildiği anlaşılan İtalya’nın, on yıllar boyu halkı arkasından koşturan ‘Duçe / Lider’i, Benito Mussolini ve ‘metres’i Clara’nın Nisan-1945’de öldürülüşü ve cesedlerinin Milano’da, kitlelerin çılgın gösterileri arasında bir elektrik direğine ayaklarından asılarak teşhir edilişi ve kitlelerin, onların cesedlerine bile korkunç saldırılar da ‘siyasetin acı bir cilvesi..’

Kezâ, İkinci Dünya Savaşı’nda mağlub olan Almanya’nın Führer’i /lideri Adolf Hitler, düşmanlarının eline geçmemek için, hanımı Eva’yla birlikte intihar ettikten sonra, Hitler’in yerine geçen Hermann Göring başta olmak üzere, en ünlü alman komutanlarının ve sivil yönetici kadrosunun Nürnberg’de kurulan Amerikan Mahkemesi’nde ve Japonya’da da, (İmparator Hiro Hito hariç) Başbakan Hideki Tojo ve bütün en üst askerî ve sivil yöneticilerinin, Tokyo’da kurulan Amerikan Mahkemesince ‘galibin adaleti’ adına idâmları..

Bu da siyasetin bir cilvesiydi. Çünkü, onlar galip gelseydi, aynı şekilde davranacaklardı.

Kezâ, 1950-60 arası 10 yıl boyunca Türkiye’ye büyük hizmetler yapan ve milletin sevdiği bir siyasetçi olan Başvekil Adnan Menderes’in, ‘27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi’yle devrildikten sonra, uyduruk bir mahkemede akıl almaz zulüm ve ahlâksızlıklarla yargılanıp darağacına götürülüşü..

Romanya’da Nikolai Çavuşesku’nun 27 yıllık bir komünist diktatörlükten sonra, 1989’’un son günlerinde patlak veren bir halk hareketiyle iktidardan düşüşü ve 5 dakikalık bir yargılama sonunda hanımı Elena’yla birlikte kurşuna diziliş sahneleri..

Ya da, Libya’da darbeyle iktidara gelip, 42 yıl saltanat süren Muammer Ghaddafî’nin, Amerika ve Fransa bombardımanlarına karşı bir kanalizasyon tüneli içinde gizlenirken, 2011 Baharı’nda yerli muhaliflerince yakalanıp en ahlâksız usullerle öldürülüşü..

Irak’da, 35 yıllık hâkimiyetinde, iç muhaliflerinden yüzbinlere bile en acımasız usûllerle katliâm uygulamış olan Saddam Huseyn’in, hem de yıllarca hizmet ettiği Amerikalılar eliyle, 2003 yılında, bir yargılamadan sona idâm edilişi..

Bunlar bir birkaç örnek..

Şimdi.. Washington’da Capitol diye anılan Kongre binası önünde, Trump’ın başkanlığını kurtarmak ümidiyle daveti üzerine, 6 Ocak gecesi yığışan yüzbinlerin Kongre’yi basması dünyayı şoke etti.

Bu şaşkınlık daha da devam edeceğe benziyor.

Amerika’da darbe olmaz, çünkü Amerika’da Amerikan Büyükelçiliği yoktur’ ironisine, ‘CoronaVirus salgınının seyahat kısıtlamaları yüzünden başka ülkelere gidemeyen Amerikalılar, bu sene kendi ülkelerinde darbe yaptılar.’ esprisi de eklenmiş oldu, dünyada..

İlgi çekici olan ise, tarafdarlarına, ‘Artık eve dönün.. Sizi seviyorum. Çok özelsiniz. Bu geceyi ebediyete kadar unutmayınız.’ diyen Trump’ın, o sırada, aile efradıyla birlikte, göstericileri ekranlardan zevkle seyrettiğinin ve aile ferdlerinin de sevinçle raksettikleri bir video görüntüsünün ortaya çıkması Trump’ı daha da zorlayacağa benziyor.

Nitekim, Trump, daha sonra, ‘Kongre binasını basanlar bedelini ödeyeceklerdir’ demeye kalkıştı. Ama, düne kadar gücün zirvesinde olan Trump, şimdi, o güç sisteminin dişlileri arasında ezilmek üzere..

Daha da ilginç olan ise, başka ülkelerde sosyal düzenlerin korunması için alınan tedbirleri bile, hemen ‘ifade özgürlüğünün ihlali’ gibi laflarla suçlayan Amerikan sisteminin bugün, bütün sosyal medya mecralarını, ‘şiddeti tırmandırabileceği’ iddiasıyla Trump’ın yüzüne kapatmış olması..

Ama, bu acaib tedbirlerin, kızgın ‘Trumpist’ kitleleri meydanlara tekrar çıkarabileceği endişesi de yok değil..

Trump bundan sonra, tamamen batar mı veya yeniden çıkar mı, onu gelecek zaman görecek..