Bir gün, Rabbim ömür verir de görürsem

Bayram günündeyiz ya, hele yaþ da biraz kemale ermiþ, memleketin son 50 yýlýna tanýklýk da varsa, “nostalji rüzgarlarý” ense kökünüzde esmeye baþlýyor...

Sene, 1966... Diyarbakýr Maarif Koleji’ne, bir yýllýðýna leyli meccani (daimi yatýlý) okumaya gidiyorum. 

“Kurtalan Ekspresi” gençler için rahmetli Barýþ Manço’ya eþlik eden orkestranýn adý olabilir ama, aslýnda, 2 gece üç günde Diyarbakýr’a “varabilen” tren olduðunu  hatýrlatmak lazým...

Yolculuk, “kuþetli” diye bilinen, oturduðunuz koltuklarýn gece yataða dönüþtüðü kompartýmanlarda yapýlýrdý.

Kiþi baþýna yýllýk geliri 300 Dolar olan fakir bir ülkeydik ve o günün çocuklarý için yaþamýn neler getireceðini babalarýmýzýn da tahmin edebildiðini sanmýyorum... Fakirlik, trendeki “sýnýflarý” yaratmýþtý!.. “Birinci sýnýf”ýn kompartýmaný dört kiþilikti ve bordo koltuklarý vardý... “Ýkinci sýnýf” babamýn tercih ettiði kuþetliydi, 6 kiþi birlikte yolculuk ederdik, koltuklarý yeþildi... “Üçüncü sýnýf” açýlýp yatak olan deri koltuklara sahip deðildi, sekiz kiþi, tahta, bugün benzerlerini kent parklarýnda gördüðümüz tarzda bir bankýn üzerinde seyahat ederlerdi...

Kurtalan Ekspresi’nde “restoran” yoktu... Katarýn son vagonunda kapýsýnýn üzerinde “büfet” yazan minik bir bakkal bulunurdu. Yolculukta ekmek, su gibi acil ihtiyaçlar oradan karþýlanýrdý...

Eðer bugünün gençlerine ana-babalarý hala, “yola çýkýyorsun, dur, sana biraz yolluk hazýrlayayým” diyorlarsa, bilsinler, o günlerin hatýralarýdýr bu iþgüzarlýðý yaptýran...

3 gün sürecek bir tren yolculuðuna evde özenle hazýrlanmýþ yolluk sepetiyle çýkmak zorundaydýnýz... Annemin, o sepeti hazýrlarken babamla benim ihtiyacýmýzdan çok fazla yiyeceði koyduðunu, “o trende çok fakir insan vardýr, bak Adnan, bu ikinci söðüþ tavuðu onlar için koyuyorum” dediðini, babam Neþet Adnan beyin de “kuru köfte ve yumurtadan da yedekleme yap, ben ihtiyacý olana veririm” diye cevapladýðýný dün gibi hatýrlýyorum...

Kurtalan Ekspresi Ankara’ya vardýðýnda yaklaþýk bir saat durur, vagonlarda sert bir sarsýntý ile lokomotif deðiþtirirdi. O dönem yalnýz Ýstanbul-Ankara arasýnda çalýþan dizel lokomotif yerini buharlýya býrakýrdý...

Buharlý lokomotifle yolculuðun en hassas konusu, tünel geçiþlerinde uyanýk olmaktýr!.. Eðer zamanýnda fark etmezseniz, açýk olan pencereden kompartýmana kömür dumanýnýn dolmasý kaçýnýlmazdý!.. Bu nedenle, gece kuþetler açýlýp birbirine tanýmayan altý kiþi ayný kompartýmanda uykuya geçtiðinde camlarý kapalý tutmak zorundaydýnýz.

Kiþi baþýna yýllýk gelirini 10 bin Dolar’ýn üzerine çýkarmýþ, önümüzdeki 10 yýl içinde de 25 bin Dolar’ý hedeflemiþ bir ülkenin gençleri için hayli uzak anýlar bunlar... 1967 yýlýnýn þubat ayýnda karla kaplý uçsuz bucaksýz coðrafyanýn içinde yol alan buharlý lokomotifin çektiði trende sömestr tatiline giden o çocuðun trenin yanýnda uluyarak koþan aç kurt sürüsüne ekmek attýðý an kadar uzak...

YHT milattýr

Eþim, 24 TV’deki Moderatör Gece’de Yüksek Hýzlý Tren’in (YHT) açýlýþý haberini sunarken ses tonumdan çok duygulandýðýmý anlamýþ, aslýnda haberi sunan, 1966 yýlýnýn bir eylül gününde Haydarpaþa’dan Kurtalan Ekspresi’ne binen o çocuktu!..

Tayyip Bey’le ayný yaþtayýz, bu nedenle o törende taþýdýðý duygularý çok iyi anlayabiliyorum... Ýkimiz de, kuþetlinin “ikinci sýnýfýndan” gelen, son 50 yýlýn bütün badirelerini atlatmýþ bir kuþaðýn üyeleriyiz...

18 yaþýnda bir gençtim ve annemle babamýn, 29 Ekim 1973 günü en güzel elbiselerini giyip büyük bir heyecanla Boðaziçi Köprüsü’nün açýlýþýna gidiþlerini unutamam. Ben, evde oturmayý tercih etmiþtim, onlarýn, arkadaþlarýyla köprüden yürüyerek Avrupa yakasýna geçiþlerine, Karaköy’de dostlarýyla kutlama yemeði yemelerine, geç saatlerde eve gurur ve neþe içinde dönüþlerine de pek anlam verememiþtim... Þimdi onlarý çok iyi anlýyorum... Önüne bin bir türlü engel çýkarýlan “fakir ve yalnýz bir ülkenin” baþarý öyküsüne ortak olmuþlardý!..

YHT’yi selamlýyorum!..

Bir gün, Rabbim ömür verir de görürsem, YHT’nin Ankara-Diyarbakýr hattý açýldýðýnda tek baþýma ve anýlarýmla yüklü olarak, bugün hala çocukluðumun görüntüsüyle duran Diyarbakýr Garý’nýn muhtemelen yenilenmiþ binasýnda bulunacaðým.

Biliyorum, o gün, 1966 yýlýnýn bir eylül günü Kurtalan Ekspresi’nden Diyarbakýr’a  inen o çocuðun gözlerinde iki damla yaþ olacak...

Hepinize hayýrlý bayramlar diliyorum...