Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

Bir halkın kalbindeki ölçülere dayanmayan bir yargı düzeninden adâlet beklemek mi?

Dış siyasetteki büyük problemler, Suriye, Irak, İran derken, Libya kaosunun yeni bir süreçe girmesi ve Amerikan Başkanı Trump’ın azledilmesini isteyen Demokrat’ların başlattığı yargılama merhalesinin başlatılması, sadece Türkiye’yi değil, bütün dünyayı da derinden meşgul ederken.. İç siyasette ve hele de yargı sistemimizde, toplumu içten çürütecek - çökertecek çapta büyük bir bozukluk olduğunun ve bu durumun her zamankinden daha da tehlikeli boyutlara erdiğinin son bir örneğiyle karşılaştık..

***

Evet, 15 Temmuz 2016 Darbe Hıyaneti’nde Genelkurmay’ın önemli bir bölümünün başında bulunan bir ‘korgeneral’in bir Ağır Ceza Mahkemesi tarafından -eski idâm cezası yerine getirilmiş olan- ’ağırlaştırılmış müebbed / ömür boyu’ hapis cezasına çarptırılmasından sonra, sanık kişinin Temyiz / Yargıtay öncesi bir kanunî itiraz makamı olan bir İstinaf Makkemesi’ne gitmesi ve bu mahkemenin de o eski korgenerali bütün o suçlamalardan beraet ettirmesi ve tahliyesine karar vermesiyle ortaya çıkan tablo, içinde bulunan durumun, yargıda işlerin fecaat çapında olduğunu en açık şekliyle ortaya koymuştur.

Gerçi, savcılık, beraet ve tahliye kararına derhal itiraz ederek sanığın güçlükle de olsa tutuklanmasını sağladı, ama, tersi de olabilir, adam buharlaşabilirdi.

Ortada açık bir tutarsızlık olduğu şüphe götürmez bir durum.. Bir mahkeme hangi belge ve bilgilere dayanarak müebbed/ ömür boyu hapis cezası veriyor, ve o mahkemenin kararını inceleyen bir üst mahkeme nasıl oluyor da, o mahkeme kararını yok sayıp, beraet kararı verebiliyor.

***

Şimdi, o beraet kararı veren mahkemenin üyeleri HSK tarafından, ilk tedbir olarak başka mahkemelere gönderildi. Ancak, önceki mahkemenin üyelerinin durumu da aynı şekilde incelenmeli değil midir? Birbirine, siyah ve beyaz’ın zıdlığı derecesinde aykırı kararlar verebilen yargıçların başka yerlere gönderilmeleri çözüm müdür? Onların başka vatandaşlar hakkında da benzer hükümler inşa edebilecekleri ihtimali, üzerinde dehşetle durulması gereken bir durum değil midir?

Ve bu, sadece bir örnek… Bunu ülkenin bütün yargı sistemine teşmil ediniz.. Devlet denilen üstyapı kurumunun üzerinde durduğu en temel üç sütundan birisi kabul edilen yargı gücünün içinde bulunduğu durumun fecaati o zaman daha iyi anlaşılır.

O yargıçların da FETÖ denilen örgütle bağlantıları tesbit edilmiş olmalı ki, Başkan Erdoğan da bu bağlantıdan söz etti, açık olarak..

BAŞTAN BOZUK OLAN, ZAMANLA TAMAMİYLE DÜZELTİLEMEZ!’

Adâlet mekanizmasının temelden bozuk oluşunun tarihi yeni değil.. Baştan bozuk olan, zamanla tamamiyle düzeltilemez..

Bizde ‘kemalist hukuk devrimi’ anlatılırken, önceki dönemin mahkemeleri arasındaki tutarsızlıklar delil gösterilirdi. Belki onlarda da vardı, ama hukuk adına kurulan düzen, şimdi daha bir facia boyunda..

Herşeyden önce şu kabul edilmeli ki, halkın kalbindeki inanç değerlerine dayanmayan ‘yabancı değerler sisteminden imbiklenmiş dayatma kanunlar ve hukuk anlayışları’ ile esasen adâletli bir yargı düzeni oluşturulamaz.

***

Bunu bizim halkımızın bir veciz deyiminden anlayabiliriz.. ‘Şeriatin kestiği parmak acımaz..

Acımaz olur mu!. Ferdî planda acır, ama, içtimaî planda, o ceza, toplum vicdanını yaralamamışsa ve hattâ rahatlatmışsa, o sosyal bünyedeki adâlet duygusunun ve beklentisinin bir karşılığı olarak sağlıklı çalışan bir yargı kurumundan söz edilebilir. Asıl olan, cezalandırmada adâletin yerini bulduğu kanaatinin mâşerî vicdanda yer etmesidir.

KAYNAŞLI BELEDİYE BAŞKANI DA KENDİSİNİ SEÇENLERİN HASSASİYETİNİ DİLE GETİRMİŞ..

Düzce-Kaynaşlı Belediye Başkanı Birol Şahin’in ‘sporcu kızların giyimleri’ konusunda dile getirdiği görüşleri, kamuoyunda olumlu- olumsuz farklı tepkiler aldı. Üyesi olarak seçildiği MHP üst yönetimini de kızdırdı.. Ona parti içi disiplin cezası verdiler.

Kaynaşlı Belediye Başkanı'nın son tavrını alkışlayan bazıları ise, MHP’yi eleştirirken, esasen o Başkan’ın da yanlış yerde durduğunu hatırlatmayı ihmal etmediler.

Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, gerçek şudur ki, B. Şahin, taa evvelden beri, aslî kimlik olarak İslamî şahsiyetiyle bilinen birisi.. . Ve Kaynaşlı halkı da, o civarda, İslâmî şuûr seviyesi açısından oldukça olumlu bir durumda..

Ancak, son seçimlerde, iktidar partisi, önceki Başkan'ı tekrar aday göstermek istedi. O da temiz bir insandı, ama, herhalde halkın beklediği derecede faal değildi. Yine de o arkadaşta ısrar edilince, bu duruma kızan ilçe halkından birçok kimse, Birol bey'in, iktidar partisiyle ittifak yapan MHP'ten aday olmasını istediler. Böylece o ittifak cephesi de zayıflatılmamış olacaktı. Yoksa, MHP’nin Kaynaşlı'da etkin bir halk tabanı yoktu.

Seçime öyle gidildi ve geçen dönemdeki ‘başkan’da ısrar edilmesine karşı bu arkadaşı daha tercihe lâyık gören halk da reyini Birol Şahin lehinde kullandı.

O da, nerede olursa olsun, kalbî değerlerini esas alacağını gösterdi..

Mes’ele bundan ibarettir