Bir kadın, bir anne ve bir bakan

Haysiyet cellatlarına moron demek hakaret sayılır mı? Ben çok ciddiyim. Bu soruyu uzman hukukçulara soruyorum. Moron dediğim anda bu "moron" hakaret davası açar diye korkuyorum; çünkü hakaret davasını karşılayacak param yok. Haberci kisvesi altında ekranlarda boy gösteren bu züppelerin, her değer ve kutsalı reyting uğruna, hiç acımadan her şeyi babalarının bozuk parası gibi harcadıklarını biliyorum. Bana hakaret ettiler diyerek ağlaya ağlaya mahkeme kapılarını aşındırdıkları bilinmeyen vaka değil.

Sorum baki; cevabını bekliyorum; çünkü canım fena halde bu züppe bozuntusuna hakaret etmek istiyor. Kendimi zor zaptediyorum. Hem sayın bakanın hem de RTÜK’ün harekete geçeceği ve bunun hesabını soracağını bildiğim halde içimdeki ses “susma” diyor. Susma ve elindeki neşteri şu kahrolası züppelik irinine vur diyor; çünkü bu irin ancak İstanbul Bağcılar lağımlarını hak ediyor.

İftira ağır ahlaki bir suçtur ve sanırım Türk ceza kanununda da bir karşılığı var. İftiranın habercilik adı altında tezgahlanması hafifletici sebep olarak algılanamaz. Tam tersine kamusal alanı bilerek isteyerek kirli emellerine alet ettikleri için, bu suç ağırlaştırılmış hükümlerle daha da caydırıcı hale getirilmelidir.

Basın mensubu olmak, her gün ekranlarda boy göstermek hiç kimseye iftira atma imtiyazı vermez. Tam tersine direk kamusal alana hitap edenler üç kere daha fazla sorumluluk alarak, sadece haberi o da kesin biçimde doğrulanmış haberi paylaşmak gibi bir ahlaki zorunluluğu mesleklerinin temel ilkesi olarak benimsemek zorundadırlar.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın, ByLock üzerinden bir iftiraya kurban edilmek istenmesi, pervasızlığın ne boyutlara ulaştığının işareti olarak okunsa hiç de yanlış olmaz. Üstelik iftara mağduru olan birey önce bir kadın, sonra bir anne ve en sonunda da bir bakan! Demek ki kadın olmak, anne olmak ve bakan olmak züppeleri durduracak bir bariyer değil. Pes doğrusu. Pespayeliğin bu kadar her için fazla.

Basın etiğini, haber ahlakını bir tarafa bırakıyorum; yüreğinde birazcık insan sevgisi olan böyle bir hayasızlığı yapmaz. Bunun adı düşkünlüktür. Bunun adı sefilliktir.

Önce biraz insan olun. Biraz yüreğinizde merhamet olsun. Biraz kadına saygı duyun. Erkek egemen dünyanın en itici verisi kadına dönük kolaycı şiddettir. Şiddet illa da darp yolu ile varlığa kastedilen eylem değildir. Bununla sınırlandırılamaz. İftira atmak, karalamak ve bir insanı kamuoyunda teşhir etmek de birer şiddet türüdür.

Kadın dediğimiz insan cinsi de, babası, kocası ailesinin yanında öncelikle kendine has kişiliği olan, Allah’ın yaratıcı gücünden en çok nasibini almış, erkekler gibi aklıyla değil, kalbiyle düşünen ve karar veren, şifacı yanı insani yanıyla eş değerde olan, Allah’ın kayırdığı varlıklardır. Ve Fatma Betül Sayan Kaya bunlardan biridir. Dişi ve tırnağıyla bu toplumun içinden yetenek ve becerileriyle bakanlık koltuğuna oturmuştur.

Son dönemlerin en başarılı bakanlık pratiklerinden birini sergilediği için bu mesnetsiz iftiraya uğradığını düşünüyorum. Benim isyanımın temelinde de bu algım var.

Sorumu tekrarlıyorum. Morona 'moron' demek bir hakaret suçu mudur?