Bir kalkışmanın daha taşları döşeniyor

Aslında seçim sonrası ilk yazıda genel bir değerlendirme yapmak gerekiyordu. 

Ancak acil bir durum var. 

Seçim sonrasında daha önce yaşanmamış fakat bizim Gezi kalkışmasından, 17/25 Aralık yargı operasyonlarından bildiğimiz şeyler oluyor. 

İlk sonuçlara göre seçimi önde bitiren aday, hele sonuçlar birbirine çok yakın ise kendini Belediye Başkanı ilan etmez. Sürecin tamamlanmasını bekler, mazbatasını alır, belediye başkanı olur. 

Ne görüyoruz? İstanbul’da Ekrem İmamoğlu, mazbatasını almadan Ankara’ya gidiyor. Komutanlığın itirazına rağmen Anıtkabir’i ziyaretinde özel deftere “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı” olarak imza atıyor. 

Arada çok az oy farkı var. Belgeli ciddi itirazlar var. Bir şeylerin üstünü örtmek ister gibi bu acele neyin nesi? 

Mansur Yavaş, yine itirazların sonucunu beklemeden, mazbatasını almadan Ankara’yı, “Büyükşehir Belediye Başkanı” olarak afişlerle donatıyor. 

Bu işte gerçekten bir gariplik var diye şüphelerimiz artarken, tam da 17/25 Aralık yargı operasyonlarını, MHP’yi kurultaylara zorlama kumpaslarını hatırlatan bir şey oluyor. 

İstanbul İl Seçim Kurulu, yapılan itirazlar üzerine başlayan yeniden oy saymayı, CHP’nin itirazı üzerine durduran bir karar alıyor. 

YSK, dün gece yarısı olağanüstü toplanarak İstanbul İl Seçim Kurulu’nun kararını iptal ediyor. Hem de “seçim hukukuna aykırı bir karar” verildiğinin altını çizerek… Ve geçersiz oyların sayımına devam ediliyor. 

Yargıda FETÖ hala bitmedi mi, sorusunun akıllara bir çengel gibi takıldığı vahim bir durumla karşı karşıyayız. 

Ortada, organize oy hırsızlığı ve hile yöntemiyle seçmen iradesinin engellenmesi gibi bir vaka var. Nitekim yeniden yapılan sayımlarda önemli değişiklikler oluyor. 

Karşımızda münferit değil, pek çok sandıkta aynı usulsüzlük, hırsızlıklar var. Karşımızda bildik bir organizasyon var. 

Birçok sandıkta AK Parti’ye yüzlerce oy verilmesine rağmen sandık birleştirme tutanaklarına sıfır oy yazıldığı tespit edildi.  

AK Parti’ye verilen binlerce oy tutanaklara geçirilirken, kasıtlı olarak satır kaydırılarak başka adaylara yazıldığı belirlendi.  

AK Parti’ye verilen oyların geçersiz saymak için akıl almaz gerekçelere başvurulduğu anlaşıldı. 

Belgelenmiş bu hilelere, hırsızlıklara seyirci mi kalınsın? Milli iradenin tecelli etmesinin takipçisi olunmasın mı? 

Daha önceki seçimlerde CHP itirazlar yapmış ve mesela Yalova’da itiraz sonucu seçimi kazanmıştı. 

Şimdi oyların yeniden sayılmasına neden itiraz ediyor? CHP’yi ne ürkütüyor? 

Yoksa CHP kaybettiğini biliyor ve insanları tıpkı Gezi kalkışmasında olduğu gibi tahrik ederek sokağa dökme senaryosunda başrolü mü oynuyor? 

Yetmedi. 

Bir de tam bu hengâmede Amerika yine tıpkı Gezi olayları sırasındaki gibi devreye giriyor. 

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Robert Palladino, basın toplantısında; "(İstanbul ve Ankara’daki) İtirazlara ilişkin haberleri gördük. Meşrû sonuçların kabul edilmesi demokrasinin önemli unsularından biridir” diyor. 

Türkiye’deki seçimin meşrûiyet kaynağı Amerika mı? 

Hani 31 Mart sadece belediye seçimiydi? İstanbul ve Ankara’nın belediye başkanının kim olacağı Washington’u neden ilgilendiriyor? 

İlgilendiriyor çünkü bu Amerika, Suriye’de PKK’ya 23 bin tır silah veren Amerika’dır. 

Bu Amerika, 15 Temmuz FETÖ ihanetinin arkasındaki Amerika’dır. 

Kumpas çok açık. Bu filmi son 6 yıldır kaç defa gördük. 

31 Mart’ın sonucu, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin tartışmaya açılmasını önledi. Cumhur İttifakı’nın yüzde 52’lik zaferi, hazırlanan tezgâhı bozdu. 

Pes etmeyecekler. 

Erdoğansız Türkiye için bir kalkışmanın daha taşlarını döşüyorlar…