Bir kavganın anatomisi

Bir ülke düşünün... Bütçe giderlerinin yüzde 75’ini memur ve emekli maaşları oluşturuyor. Diğer tüm işler geriye kalan yüzde 25’le yapılıyor. Hangi ülke bu diyeceksiniz hatta çoğunuzun aklına Kuzey Kıbrıs gelecek ama değil. Bahsettiğim ülke Yunanistan.

İflas ederse Türkiye’den “tarihi düşmanlık” mantığından yola çıkarak sevinenler olacak ama bu işin bize de ciddi bir faturası olacak. Öncelikle de turizmde.

2014’te krizin ardından gelen ucuzlukla Yunanistan turist sayısını yüzde 24 arttırdı, bizim artış oranımız yüzde 6’da kaldı.

***

Avrupa Birliği ve IMF, Yunanistan’dan memur ve emekli maaşlarını düşürmesini istiyor. Bir de KDV oranlarıyla oynanmasını.

Eğer Atina bu adımı atarsa 7,2 milyar Euro’luk kredi dilimi serbest kalacak.

Aksi takdirde Yunanistan ne memur ve emekli maaşlarını ödeyebilecek ne de IMF’e olan 1,5 milyar dolarlık geri ödemeyi yapabilecek.

Böyle bir durumda Yunanistan kendi para birimi Drahmi’ye dönebilir ama Brüksel için de kötü senaryo, Avrupa Merkez Bankası için de...

Zira böyle bir durumda Yunanistan’a kredi veren Avrupa ülkelerinin bankaları da zora girebilir. Sonuç olarak izlediğimiz kavganın bir ayağı bu ama bir diğer ayak daha var...

***

Para basmak bir ülkenin egemenlik haklarının başında gelir. Yunanistan Euro’dan çıkarsa mali birliği korumak ya da geliştirmek eskisinden çok daha zor olacaktır.

 İngiltere 2017 yılında Avrupa Birliği üyeliğine devam edip etmeme konusunda referanduma gidiyor.

Yunanistan da bu yola sapabilir zira elinde olan tarım ürünlerini ambargo yüzünden Rusya’ya ihraç edemiyor mesela. Tüm bunları alt alta yazmamın sebebine geleyim... 

Türkiye için AB’ye tam üyelik hedefi çok uzun yıllardır yaşamsal öneme sahip bir nokta olarak algılandı.

Sonra Brüksel’in istemezük tavrı heyecanı soğuttu ama siyasetin büyük kısmı için hala ana hedef AB’ye tam üyelik.

Hedef değiştirmek yerine koyduğumuz hedefteki değişiklikleri de gözden geçirmemiz lazım...