Ýnsanoðlu denildiðinde bedenlerinin benzerliðine deðil, ''aynýlýðýna'' vurgu yapýlýr ve farklý bir canlý türü olarak tasnif ediliriz. Kastedilen þey, bedenlerimizin týpa týp aynýlýðýdýr. Söz gelimi aslan veya attan farklý bir bedene sahip olduðumuz için bize insanoðlu denilmektedir. Atlar ya da aslanlar harika yaratýklar olabilirler; ama kesinlikle bizden daha dar görüþlü canlýlardýr. Bedenleri karmaþýk üretim ve iletiþim süreçlerine elveriþli olmadýðý için, duygusal varoluþlarý bakýmýndan bizden daha sýnýrlýdýrlar. Yereldirler ve yerel varoluþ biçimleri içinde gayet güzel idare ederler. Az çok sadece duyular dünyasýna mahkum olduklarý için, mesela 15 Temmuz sabahý uyanýp akþama bir darbe yapmaya kalkýþmazlar. Kendileri için yararlý olan bir þeyi elde etmek için yalan söyleyemezler ve birbirlerinin baþýna bomba yaðdýrarak birbirlerini top-yekün imha etmeyi düþünmezler. Bu türden soyut þeyler yapmaya pek meraklý deðildirler. Yeme, içme, uyuma ve üreme gibi somut bir alanda hayat döngülerini tamamlarlar.
Bizi diðer canlý türlerinden ayrýþtýran bedenimiz ayný zamanda etik, ahlak ve erdemli olmak gibi, ulvi deðerlerimize de ev sahipliði yapar. Birlikte yaþamak için, bu hayatý kolaylaþtýran bütün insani deðerlerin kaynaðýnda maddi bedenimiz yatar. Bedenimiz olmadan bütün bu yüce deðerlerin var olmasý mümkün olamazdý. Bedenlerimizin varlýðý ve aynýlýðý, türümüzü deðerli kýlan yegane olgudur.
Bir bedene sahip olduðumuz için haklarýmýz vardýr. Bir bedene sahip olduðumuz için hepimiz eþitiz. Anayasamýzdaki ’’bütün vatandaþlar eþit bireylerdir’’ hükmünün kaynaðý, dayanaðý budur. Ýnsan haklarý evrensel beyannamesinin ilk maddesi o nedenle eþitliðe vurgu yapar.
Eþit bireyler olarak karþýlýklý ilk ve en önemli sorumluluðumuz ve ayný zamanda yasal yükümlülüðümüz, birbirimizin bedenlerini olabildiðince uzun sürede hayatta tutmaktýr.
Ýþte bu çabanýn bireysel toplam kültürüne genel olarak etik deriz. Bu bakýþ açýsýnýn somut pratiðine de ahlak denir. Her bedenin özgürce geliþip serpilmesine imkan tanýmak ve desteklemek, hem etiðin hem de ahlakýn temelidir.
Bazý insan bedenlerinin sevgimize ve þefkatimize, merhametimize layýk olmadýðý düþüncesi, kimi büyük insanlýk suçlarý dýþýnda tam bir safsatadýr. Varlýðýmýz deðerlidir ve her tür sevgi ve merhamete layýktýr.
Bütün diðer insanlarla ayný beden yapýsýna sahip olduðumuz için özü itibariyle hepimiz evrensel varlýklarýz. Kimilerimizin evrensel kimilerimizin yerel olduðu fikri, bu bakýmdan kültürel ýrkçýlýktan baþka bir þey deðildir. Zaten kategorik olarak birbirimizi ayrýþtýran ve aramýzdaki eþitsizliði belirginleþtiren tek olgu, daha doðrusu bu potansiyele sahip tek olgu kültürdür. Bunu ne devrimcilik saðlayabilir ne de muhafazakarlýk. Ne siyaset bu kapasiteye sahiptir ne de ideoloji. Total kültürel deðerlerimizin þekillendirdiði bu gayri insani algýyý ancak yine, yeni bir kültürün imkan ve kuvvetiyle ortadan kaldýrabiliriz.
Tabii ki, ihtiyaçlarýmýzýn, arzularýmýzýn ve acýlarýmýzýn her zaman bir parça kültürel ‘’özgünlük’’ unsuru içerdiði doðrudur. Ama maddi bedenlerimiz prensip olarak kendi türümüzde olanlar için bir duygusal yakýnlýk hissetme kapasitesine sahiptir, hatta buna mecburdur. Ahlaki deðerler iþte bu duygudaþlýk kapasitesi üstüne kuruludur ve bu kapasitenin de üstüne bina edildiði yer karþýlýklý baðýmlýlýklarýmýzdýr.
Biz birbirimize muhtaç varlýklarýz. O nedenle birbirimize deðerler atfederiz. Birbirimiz için taþýdýðýmýz deðerler, karþýlýklý olarak hayatlarýmýzýn temelini oluþturur. Öteki var olmadan bizim var olmamýz imkansýzdýr. Anlamsýzdýr. Ötekinin varlýðýna ve haklarýna nurlu gözlerle bakmak, sevgiyle bakmak, þefkatle bakmak, olabilecek en erdemli davranýþtýr. En ahlaklý duruþtur.