Hele de son 100 yýldýr, geçmiþ asýrlarýn ikili savaþlar çaðý gitti, dünya savaþlarý çaðý geldi. 1914’de patlak veren Birinci Dünya Savaþý, Avusturya-Macaristan Ýmparatorluðu Veliahdi Franz Ferdinand ve hanýmýnýn 28 Haziran 1914’te, Saraybosna’da bir sýrb þovenisti tarafýndan öldürülmesiyle patlak veren savaþ karþýsýnda, her devlet, yerini almýþ ve en az 30 milyon insanýn hayatýna mal olan savaþ ateþi söndükten sonra kurulan yeni düzen de, en azýndan 60 milyonun hayatýna mal olan Ýkinci Dünya Savaþý’ný getirmiþti.
Bu gibi geliþmeler bazan küçücük kabul edilen hadiselerden, sürtüþmelerden bile ortaya çýkabilir. Bunun son örneðini, ‘BAE’ (Birleþik Arab Emirlikleri) denilen yarým milyon kadar bir nüfusa sahib bir ‘petro-dolar þeyhliði’nin, sionist Ýsrail rejimiyle gizlice bir anlaþma imzalamasý teþkil etmekte..
Bu anlaþmanýn ardýndan da, Trump’un damadý ve onun özellikle de Ortadoðu siyasetindeki en yetkili ismi olan ‘Yahudi’ Jareed Kushner ve yardýmcýlarýyla Ýsrail rejiminin istihbarat örgütünün baþkaný, -Suûdî rejiminin verdiði izinle bu ülkenin hava sahasýndan geçerek- Dubai’ye uçtular. Netenyahu, sýrada baþka arab rejimlerinin de olduðunu söylüyor, isim vermeden..
Hatýrlayalým, ilk kez, 1979 Baharý’nda Enver Sedat Mýsýrý’nýn Ýsrail rejimini resmen tanýdýðý Camp David Andlaþmasý imzalandýðý zaman, bütün arab dünyasý ayaða kalkmýþ, Mýsýr, Arab Birliði’nden atýlmýþ ve Enver Sedat o andlaþmanýn bedelini 5 Ekim 1981 günü öldürülerek ödemiþti. Ama, 10 yýl sonra da, Yâsir Arafat, 1989’da, Ýsrail’in yok edilmesi hedefini terkettiklerini açýklamýþtý. Yol böyle açýldý..
‘BAE’, yüzmilyarlarca dolarýndan ve USA ve Ýsrail gibi iki müttefikinden baþka hiçbir þeyi olmayan gücü yokken, bunun bir bedelinin olduðunu düþünemiyor herhalde..
Evet, burasý beþeriyet tarihinin en stratejik bölgelerinden olan Ortadoðu’dur ve ‘Görelim, meþime-i þeb’den (gecenin karnýndan) daha neler doðacaktýr.’
GELELÝM, ‘DOÐU AKDENÝZ BUHRANI’NA..
Türkiye ve Yunanistan arasýna son yýllarda ortaya çýkan en büyük ve en uzun krizin nereye varacaðýný kestirmek zor..
Türkiye’de de, Yunanistan’da da eller tetikte..
Taraflar bir savaþ çýkmamasý için her tedbiri almýþlar gibi, ama, kazaen veya bir þeytanî manipülasyonla, savaþ ateþi yakýlabilir. Bu arada, her iki tarafda da kitleleri bir olaðanüstü duruma hazýrlayacak þekilde nutuklar, marþlar, yayýnlar.. Taraflar birbirlerine yakýn tarihi hatýrlatýyor. Yunanistan, ‘Taa Ankara önlerine kadar ilerlediðimizi unutmayýn..’ derken; kendilerine Küçük Asya Felaketi dedikleri kaçýþlarý hatýrlatýlýyor.
Gerilim zamanlarýnda hamâsete baþvurmak insanlýk tarihiyle yaþýttýr.
Türkiye kara sularý sýnýrlarý içine kýstýrýlmayý kabul etmeyeceðini dünyaya haklý olarak ilân ederken; gerçekte Birinci ve Ýkinci Dünya Savaþlarý’nýn sonundaki dayatmalarýn pençesinden kurtulmaya çalýþýyor.
Fransa ise, ‘Doðu Akdeniz’de ben de varým..’ havasýnda.. Macron, 1 ay sonra, dün yine Lübnan’daydý. Fiilen, Yunanistan ve Güney Kýbrýs da zâten avucunda.. Mýsýr, BAE ve Suûdî rejimi de Yunanistan’ýn yanýnda.. Ýsrail rejiminin yeri zâten belii..
Esasen, milâdî-18. Yüzyýl’ýn ortalarýndan itibaren ‘Antik Yunan’ medeniyeti, Avrupalý devlet adamlarýný, yazarlarý, þair ve filozoflarý bir tutku halinde ‘helenizm’ dalgasýnýn manyetik alanýna çekmiþ ve Avrupa’yý derinden etkilemiþti.
Yunanistan’ýn Osmanlý hâkimiyetinden kurtarýlýp, bir Yunanistan devleti oluþturulmasý fikri o döneme aid olup, 1821-30 arasý Mora Ýsyaný öyle baþlatýlmýþ, 1829’da Ýngiltere, Fransa ve Rusya’nýn Osmanlý Donanmasý’ný bir baskýnla Navarin’de yakmasýyla noktalanmýþ ve ‘antik Yunan’dan 1500 yýl sonralarda yeni bir Yunan Devleti ortaya çýkmýþtý.
1897’de Yunanistan’ýn Osmanlý’ya saldýrtýlmasýnýn arkasýnda da bütün Avrupa vardý ve Osmanlý ordusunun 1 ay içinde Atina’ya dayanmasý karþýsýnda, bütün Avrupa Osmanlý karþýsýna dikilmiþti.
1911-13’deki Balkan Savaþlarý’nda, baþta Yunanistan olmak üzere bütün Hristiyan etnik unsurlarýn Osmanlý aleyhinde birleþmesini saðlayanlar da yine ‘Duvel-i Muazzama’ denilen büyük ve güçlü devletler idi.
Birinci Dünya Savaþý’nda Osmanlý’nýn bulunduðu cenah aðýr þekilde yenilince, Yunan’ý Anadolu’ya saldýrtanlar da baþta Ýngiltere, yine Avrupalý güçler idi.
Bu durum henüz de devam ediyor.
Bugün de, Türkiye’nin karþýsýnda, sadece Yunanistan deðil, tefekkür, duygu ve inanç birliðinde Yunanistan’la bütünleþmiþ bütün emperial-þeytanî güçler ve onlarýn Müslüman coðrafyalarýndaki kuklalarý olan Mýsýr, BAE, Suûd vs.. rejimleri..
Bugün, Ýngiltere -þimdilik- seyirci.. Fransa Baþkaný Macron ise, Yunanistan’ýn hâmiliðinde en atak konumda.. Almanya Þansölyesi Merkel, açýkça ‘AB ülkelerinin Yunanistan’ýn yanýnda olacaðýný’ söylüyor, inisiyatifin bütünüyle Fransa’nýn eline geçmemesini de gözetiyor olmalý ki, ‘haklý olduklarý noktalarda..’ diyerek diplomatik ihtiyat parantezini de açýyor.
Merkel’in bu ihtiyatlý tutumunda, Almanya’nýn, dev ekonomisine raðmen, savunmasý en zayýf Avrupa ülkesi durumunda olduðunun etkisi var. Bir savaþ halinde, hele de NATO’nun USA’dan sonraki en büyük ordusuna sahib olan Türkiye’yi kendi savunmasýndan uzaklaþtýrmamak için, Türkiye’ye de bir göz kýrpýyor gibi..
Türkiye de savaþ delisi deðil elbette ve dialog’a, müzakere masasýna da çaðýrýyor karþý tarafý..
Konu, Doðu Akdeniz’deki deniz yataklarý veya kýta sahanlýðý tartýþmalarýnýn ötesinde..
Devlet olarak ortaya çýkmak büyük bedeller ister. Güçsüz devletlerin baþkalarýnýn lûtfuna muhtaç olmasý kaçýnýlmazdýr. Zayýflýðýný hissettiren, daha aðýr bedeller öder. Devletler için, en büyük mücadele, hayatiyetlerini sürdürme mücadelesidir. Bu mücadeleyi kendi öz hayatî güçleriyle veremeyen devletler, en aðýr ihtimalleri baþtan göze almak zorundadýrlar. Aksi halde, büyük hayal kýrýklýðý ve facialar kaçýnýlmazdýr.