‘Mektup’ kamuoyunun bilgisine girdikten ve içeriði herkes tarafýndan öðrenildikten sonra zihinlerin karýþmýþ olmamasý imkânsýz... Fethullah Gülen Hocaefendi’nin imzasýný taþýyan mektup herhangi bir pazarlýk içermiyor; sulh ve sükûnun avdeti için herhangi bir þart da ileri sürmüyor... Bütün beklediði, hassasiyetlerin dikkate alýnmasý; onda da biçim ve yöntemi muhataplara býrakýyor...
Pazarlýk da yok, þart da...
Ýyi de, mektubun kaleme alýnýþý üzerinden henüz birkaç gün geçmiþken, 25 Aralýk’ta, yeni bir gözaltý furyasý yaþatýlmak istenmesini, bir savcýnýn kendini ortaya atarak hükümeti köþeye sýkýþtýrmaya çalýþmasýný, onun bu gayretine Câmia ile irtibatý bilinen gazeteler ve televizyon kanallarýyla kalemlerin destek çýkmasýný nasýl açýklayabiliriz?
Dün, gördük, o giriþim bir kez daha canlandýrýldý.
Bir çok kiþi, Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn mektuptan ‘pazarlýk’ kokusu almasýný sonradan yaþanan bu giriþimlere baðlýyor... Çok yakýn bildiði kiþilere ve ailesinin fertlerine kadar uzanan, çok uzun yýllardýr ülke ekonomisine katkýda bulunmuþ ‘dindar’ kimliði belirgin iþadamlarýnýn varlýklarýnýn dondurulmasý ve gözaltýna alýnmak istenmesi, mektuba baþta ‘olumlu’ yaklaþmýþ Baþbakan Erdoðan’ý farklý bir deðerlendirme yapmaya sevk etmiþ olabilirmiþ...
Öyle veya böyle; ortada bir çeliþki olduðu açýk...
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kendi imzasýný taþýyan ‘mektup’ ile verdiði mesaj, birkaç gün sonraki savcý-yargýç-medya çýkýþýyla bir baþka yönden de ters düþüyor: Kendilerine yönelik suçlamalarý haksýz bulan mektupta, baþka cemaatler de olaðanüstü saygýlý ifadelerle anýlýyor ve yarýn onlarýn da benzer suçlamalara muhatap olabileceðine dikkat çekiliyor...
Engellenmeseydi 25 Aralýk’ta gözaltýna alýnacaklar arasýnda, Fethullah Gülen’in ‘olaðanüstü saygýlý’ ifadelerle ismini andýðý bir baþka cemaatin öndegelenleri de yer alýyor halbuki...
Gerçekten tuhaf bir çeliþki bu...
Tayyip Erdoðan’ýn bu bâriz çeliþkiden etkilenerek uzatýlan samimi dostluk elini sýkmakta tereddüt ettiðine inananlar var. Mektup bir ‘taktik’ onlara göre, sonraki çýkýþ da o taktiðin bir adým ilerisi...
Çeliþki bu kadarla da sýnýrlý deðil. Baþbakan Erdoðan’ýn Dolmabahçe’de deþifre etmesinden önce mektubun varlýðýný öðrendiði anlaþýlan ‘Câmia mensubu’ kimlikli bazýlarýnýn verdiði tepkiler de çok tuhaftý. Câmia adýna yapýldýðýna inanýlan operasyonlarda ön planda görünen o kiþilerin tepkileri, Câmia’nýn resmi temsilcileri tarafýndan genellikle “Onlarýn bizimle iliþkisi yok” inkârýyla karþýlanýyor.
Baþbakan Erdoðan’ýn Dolmabahçe toplantýsýnda ‘yalan’ ve ‘takiye’ yakýþtýrmasý yapmasýna yol açan tavýrlardan söz ediyorum. Câmia adýna gönderilen mektubun beklenen cevabý almamasýna üzülmeleri gerekirken, ayný kiþilerin, sevinçten havaya uçtuklarý fark ediliyor...
Neden böyle oluyor?
Kuþkum, hükümet sözcülerinin aðzýna ‘paralel devlet’ olarak yerleþmiþ, varlýðýný 17 Aralýk’tan bu yana birkaç kez belli etmiþ yapýlaþmanýn mantýkla açýklanmasý imkânsýz davranýþlarýyla ilgili: Acaba bildiðimiz Câmia içerisinde baþýna buyruk baþka bir Câmia mý var? Uzatýldýðýný iþitir iþitmez dostluk elini havada býrakmak için harekete geçenler o ‘paralel yapý’dan olmasýn?
Þimdilik sadece dar bir çevrenin paylaþtýðý bir kuþku bu; ama dikkatle üzerinde durulmasý gereken bir kuþku...