Ferudun Niğdelioğlu
Ferudun Niğdelioğlu
Tüm Yazıları

Bir maçtan fazlası

Geldi çattı Fenerbahçe-Galatasaray derbisi. Herkes nefesini tuttu, cumartesi gününü sabırsızlıkla bekliyor. Maçın favorisi ev sahipliği avantajını da arkasına alan Fenerbahçe. Dünyanın faal en kariyerli 5 antrenöründen biri olan Mourinho Fenerbahçe'nin başında. Takım yeni sezona girerken baştan aşağı yeniledi. Seçim döneminde şampiyonluk sözü vermeye bile gerek kalmayacak bir takım kuracağının sözünü veren Ali Koç ve ekibi için bu maç, her ne kadar 6. hafta maçı olsa da bıçak sırtı bir müsabaka. Diğer tarafta son iki yılın şampiyonu Galatasaray ve takımın başında şampiyon hoca Okan Buruk var. Galatasaray bu sezon geçen sezondan biraz farklı. Kimilerine göre kötü yönetilmiş kadro mühendisliği ile takım eski gücünün gerisine düşmüş. Osimhen transferi taraftarı mest etmiş, lige 5'te 5 ile başlanmış olsa da Galatasaray'da kazan kaynıyor, hatta taşmış vaziyette.

Karaborsa bilet, illegal bahis sitesi reklamı, futbolcularla harcama limitlerini doldurmak amacıyla yapılan sözleşmeler Galatasaray'ın başını ağrıtan konular. Bu konular önümüzdeki günlerde daha da konuşulur olacak. Niye mi? Çünkü Fenerbahçe bütün bu konuları kapsayan resmi müracaatları yaptı. Galatasaray'ı çetin bir hesap verme dönemi bekliyor. Galatasaray Divan Kurulu Başkanı dahil tüm üst düzey yönetimin dengesi bu yüzden bozuk. Kimsenin ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Kulüp içi muhalefet Galatasaray'da artık açıktan harekete geçmiş durumda. Çanlar Dursun Özbek için çalıyor. Derbi maçta alınacak olası bir mağlubiyet, Galatasaray'ı olağanüstü seçime götürür. Bu açıdan Galatasaray bakımından da maç bıçak sırtı.

Anlayacağınız o ki karşılaşmanın mağlup tarafı bir maçtan daha fazlasını kaybedecek. Diyebilirsiniz ki, "Lig uzun bir maraton, kaybedilen maçın telafisi olacaktır." Doğrudur. Lig uzun bir maratondur ve yaşanan kayıpları telafi etme imkanı vardır. Ama kaybını telafi edecek takımın ayakta kalabilmesi şartıyla bu mümkün olabilir. İki takımdan biri mağlubiyet halinde ayağa kalkmamak üzere yere düşmeye çok yakın. Bu açıdan tarihi bir maça şahitlik edeceğiz. Mağlup takım için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

YAĞMA HASAN'IN BÖREĞİ!

Hafta başında, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün sahibi olduğu, Ankara İncek'teki tesisler için Iğdır FK Başkanı Cantürk Alagöz'ün 280 milyon lira ödediğine ilişkin haberler yayınlandı. 32 dönüm arazi karşılığında yaklaşık 8 milyon dolar bedel ödenmiş. Satış bedeli bana göre çok düşük. Konuya ilişkin konuştuğum uzmanlar, arazinin değerinin olası bir imar değişikliği halinde birkaç milyar TL olabileceğini, mevcut haliyle de arazinin minimum 20 milyon dolar edebileceğini belirtiyorlar. Bildiğiniz gibi Fenerbahçe Spor Kulübü Nisan 2021'de de Milenyum Park Evlerinde bulunan 8 villa ve Suadiye'deki bir apartman dairesinden oluşan gayrimenkullerini paket halinde 36 milyon TL'ye satmıştı. Milenyum Park Evlerinde bulunan villaların her birinin bugünkü satış fiyatları 57 milyon TL. Yani sadece 8 villanın bugünkü değerleri 456 milyon TL. Suadiye'deki apartman dairesini de katarsanız 500 milyon değerindeki gayrimenkuller sadece 36 milyon TL'ye satılmış.

Benim kafama takılan soru; Fenerbahçe'nin gayrimenkullerini satış fiyatından ziyade bu gayrimenkulleri neden sattığı. Gerçekten de Fenerbahçe durup dururken neden bin bir zorlukla edindiği gayrimenkullerini satıyor? Nedenini bilen lütfen açıklasın. Sezon başında Krunic için kullanılan zorunlu satın alma bedeli 8 milyon euro idi. Bu futbolcu bedelsiz olarak Olimpiyakos'a transfer edildi. Fenerbahçe'nin sahibi olduğu canım İncek Tesisleri'nin satış bedeli de 8 milyon dolar.

Böyle bir har vurup harman savurma örneği daha var mıdır? Yok pahasına gayrimenkulünü sat, parayı taraftarın tabiri ile çöp Krunic'e bas.

Milenyum Park Evleri satıldığında Fenerbahçe Genel Kurul üyeleri yangın yapmışlardı. Oysaki genel kurulda kendileri satış yetkisini oybirliği ile Ali Koç ve yönetim kuruluna vermişlerdi. Ardından da yapılan hiçbir genel kurulda Ali Koç'a hesap soran çıkmadı. "Kardeşim sen neden durup dururken Fenerbahçe'nin gayrimenkullerini sattın?" demedi. Diyemedi. Tıpkı Fenerbahçe Üniversitesi yok pahasına bir hastane grubuna devredilirken olduğu gibi. Fenerbahçe Koleji için ufak bir çatırtı olduysa da o konu da kapandı gitti. Sırada salon var. Yakında kokusu çıkacaktır diyeyim. Fazlasını demeyeyim.

KASTINIZ MI VAR?

Son Genel Kurulda Aziz Yıldırım kendisini paraladı. "Sınırsız, denetimsiz, keyfi kullanmaya müsait, gayrimenkul satış yetkisini, seçilecek yeni yönetime vermeyin" diye. Yıldırım "Ben seçilirsem böyle bir yetki istemiyorum. Verilse de asla kullanmayacağım" dedi. Fenerbahçe Genel Kurul üyeleri ise bu sırada kendilerini "gitme sana muhtacım" şarkısına kaptırmışlardı. Aziz Yıldırım'ın uyarılarını dinlemediler, duymak dahi istemediler.

Hani Ali Koç, Hamdi Akın, Acun Ilıcalı, Hakan Safi, Nezih Barut, Şenol Şenkaya, Nedim Keçeli, Esin Güral, Hüseyin Bozkurt, Cenk Öztanık ile Fenerbahçe Spor Kulübü yönetim kurulu zenginler topluluğu olmuştu? Bu kadar güçlü bir yönetim kurulu değil Türkiye'de, dünyada yoktu. Para sorunu olmayacaktı. Bu zengin yöneticiler milyon dolarları Fenerbahçe Spor Kulübü'ne sınırsız bir şekilde akıtacaklardı. Ne demişler, seçimde söylenen sözler seçimde kalır. O sözler de o günlerde kaldı. Seçim bitti. Verilen sözler çoktan unutuldu. Kimse elini cebine atmadığından Aziz Yıldırım'dan miras kalanlar haraç mezat harcanmaya devam ediyor. Bir an için Ali Koç, Aziz Yıldırım'ın hatırasını Fenerbahçe'den söküp atmak için Aziz Yıldırım'ın gözü gibi baktığı taşınmazları satıyor diye düşünmüyor değilim. Kardeşim tamam hatıra matıra tanıma sil. Sil de sen de bir karış bir gayrimenkulü Fenerbahçe'ye kazandır bir zahmet. Rakip takımlar, ellerindeki gayrimenkullerini projelendirip değerlendirirken, yeni edindikleri gayrimenkuller ile güçlenirken sen elindekileri yok pahasına satıyorsun. İnsanın içi yanar içi! Ama nafile elden gelen bu kadar.