Bir musibet bin nasihat!

Ýnsan yetiþtirmek, en zor ve en önemli iþimiz. Ailede baþlýyor eðitim ama tek baþýna ne ailenin ne de örgün eðitim-öðretim kurumlarýnýn üstesinden gelebileceði bir iþten bahsediyoruz. Bu yüzden toplumun, kendi inanç ve felsefi yaklaþýmlarýna göre çocuklarýn eðitim sürecini destekleyecek yapýlar oluþturmasý kaçýnýlmaz.

Bu yapýlarýn toplumu ifsat edecek, toplum için tehdit oluþturabilecek zeminlere dönüþmesine engel olacak kontrol mekanizmalarýnýn geliþtirilmesi de son derece önemli.

Ama hepsinden önemlisi çocuklarýmýzýn fiziken ve ruhen zarar görmeden bu süreçleri tamamlayabilmesi. 

***

Allah insandan yaratýlanlarýn en þereflisi olarak da söz eder, insanýn aþaðýlarýn en aþaðýsýna inebileceðini de söyler.

Eþref-i mahlukat- esfele safilin; bu geniþ sarkaç imtihan edildiðimiz alaný iþaret ediyor. Ýnsanoðlunun imtihanýnýn en hassas noktasýný ise bize emanet edilen çocuklarýmýz oluþturuyor. Biyolojik anne-babasý olduðumuz çocuklardan bahsetmiyorum. Ýnsanlýðýmýza, komþuluðumuza, öðretmenliðimize emanet edilen, onlarla karþýlaþtýðýmýz her yerde bize emanet edilen çocuklardan...

En büyük imtihanýmýz, bizden sonra bu dünyayý býrakacaðýmýz nesillerle ilgili sorumluluðumuz.

Bu aðýr yükün altýnda, tartýlarýn en hassasýyla hareket etmemiz gerekirken maalesef öyle vahim olaylara þahit oluyoruz ki insanlýðýmýzdan utanýyoruz.

Hedef dindar nesil mi?

Son bir haftadýr hararetle tartýþýlan bir konu bu imtihaný yeniden tüm yönleriyle önümüze koydu.

Aralarýnda 9 yaþýnda bir yavrunun dahi olduðu 10 kadar çocuðun, baþlarýnda eðitmen olarak bulunma imkaný elde etmiþ bir sapýk tarafýndan tacize uðradýðý ile ilgili haberi tartýþýyoruz.

Ve ne yazýk ki gündeme geldiði andan beri meselenin esasýný ýskalýyoruz. Bize toplum olarak yüklediði ödevleri, buradan çýkarmamýz gereken dersleri deðil de bir karalama kampanyasýna dönüþtürülen yönünü konuþuyoruz bu vahim olayýn.

***

Sapýk ruhlar için masum ve savunmasýz yavrularýn olduðu ortamlar cazip yerlerdir. Bu ortamlarý onlardan uzak tutabilmek için azami tedbirlerin alýnmasý gerektiði bir gerçek. Yetiþtirme yurtlarý, okullar, yatýlý bulunulan kurslar vs. azami titizliði gerektiren ortamlar. Çocuklarýn toplu olarak kaldýðý mekanlar, kendilerinden büyük kiþilerin kötü niyetli olabilme ihtimallerine karþý deðil sadece, çocuklarýn kendi aralarýndaki etkileþim açýsýndan da son derece dikkatle tanzim edilmeli.

Bunlarý konuþmamýz gerekirken, hükümete yakýnlýðý ve dindar nesil yetiþtirmek gibi bir amaçla hareket ettiði düþünülen Ensar Vakfý, söz konusu suçun birinci derece faili gibi gösteriliyor. Ýngilizce hashtaglar açýlarak vakfa yönelik bir karalama kampanyasý baþlatýlýyor. Dahasý, “Bu Ensar Vakfý’nýn iþlediði tek suç deðil” denilerek vakfýn sistematik olarak böyle fiiller gerçekleþtirdiði ima ediliyor.

Bu yaklaþýmý sergileyenlerin derdinin o masum çocuklar olmadýðý apaçýk ortada.

***

Bu olayýn bir karalama kampanyasýna dönüþtürülmesi tam da sorunu ýskalamamýzýn zeminini oluþturuyor.

Asýl öne çýkartýlmasý gereken, vakfýn konuyla ilgili açýklamasý, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlýðý ile Ensar Vakfý’nýn maðdur ailelerin yanýnda davaya müdahil olmasý iken karalama kampanyasýyla mücadele etmek gibi nahoþ bir tablo oluþuyor.

Koca bir camianýn, her gönüllüsünde infial yaratacak bir olayla özdeþleþtirilmeye çalýþýlmasý besbelli ki art niyetli bir tavýr. Yine de olayýn getirildiði þu aþama için söylenecek sözler, çýkartýlacak dersler vardýr.

Bu kadar hassas bir konuda kýrk düþünüp bir söylemek durumundayýz.

Çocuklara musallat olmak gibi, söz konusu olduðunda toplumun kahir ekseriyetinin “idam cezasý geri gelsin” demeye baþladýðý olaylarda, kurum yýpratma kampanyasýnýn esiri olmamak, meseleyi hukuki ve pedagojik yönleriyle ve toplum vicdanýnýn teskin edecek þekilde ele almak durumundayýz.