Ekranlarda, son 'Ýran- Ýsrail sürtüþmesi' etrafýnda sohbet edenlerin, kendi hayalhanelerinde ürettikleri, Ýran'la Amerika ve Ýsrail arasýnda üçlü bir 'danýþýklý dövüþ' senaryolarýný topluma 'gerçek' imiþçesine takdim etme tuhaflýklarýndan hedefin ne olduðu üzerinde durulmalý deðil mi?
45-46 sene önce bu günlerde, Ýran'da milyonlar aylarca ayakta, en önde, çadurlu -çarþaflý hanýmlar'ýn hançerelerinden yükselen 'Allah'u Ekber!' sadâlarý dünyayý sarsýyor, hakezâ, 'Lâ Þiîyye- Lâ Sunniyye, Vahdet-i Ýslâmiyye..' (Þiîlik- sünnîlik yok, sadece Ýslâmî vahdet/ birlikvar!' nidalarý da yükseliyordu. Þah ve ordusu ise, 1,5 yýl süren o gösterilerde, binlerce insaný öldürüyorlardý ve toplam kurbanlarýn sayýsý 100 bini geçmiþti. Þahlýk rejiminin devrilmesinden hemen sonra, 'Tahran'daki Ýsrail Büyükelçiliði de, 'Filistin Kurtuluþ Teþkilatý 'El-Feth'eFilistin Elçiliði olarak tahsis ediliyordu.
Ama, Ýslâm Ýnkýlabý Hareketi, Saddam Iraký'nýn âni saldýrganlýðýyla baþlayan ve 1980-88 arasýnda 8 yýl süren ve iki taraftan 1 milyondan fazla insaný yutan, korkunç 'Ýran-Irak Savaþý' ve içerde de Amerikancý Marksist gruplarýn bitmeyen bombalý suikasdleri ve diðer silahlý karýþýklýklarla boðuþuyor ve o Ýnkýlab Hareketi'nin en etkili isimlerihayattan koparýlýyordu. Amerika ve müttefikleri ise, o Ýnkýlab Hareketini, ya 'Ýran coðrafyasýna mahsus', ya da 'Þia mezhebi'yle sýnýrlý bir çizgi'de tutmaya çalýþýyordu.
Ama, ulemâ kesiminden Muhammed Huseynî Beheþtî , Huseyn Ali Muntezerî ve hattâ Hâþimî Refsencanî gibi, mezhebî konularda itidal sahibi seçkin isimler, hayattan çekildikten sonra.. Emperial odaklarýn istekleri yönünde geliþmeler daha bir görülmeye baþlandý.
Böylece, her mezheb, kendilerini 'gerçek Ýslâm' olarak görmekte daha bir ýsrarlý oldular. Ama, Tayyib Erdoðan'ýn bir Tahran ziyaretinde medya mensuplarýnýn bu konudaki sorusuna cevap verirken, 'Benim dinimin adý Þiîlik veya Sünnîlik deðildir; benim dinimin adý Ýslâm'dýr..' demesi, Ýran halkýndan nicelerinin hâlâ da unutamadýðý bir hakikat parýltýsý idi.
Ne var ki, Ýran'ýn özellikle Suriye, Yemen ve Afganistan gibi coðrafyalarda mezhebçi bir siyaset izlediði, genelde dünya Müslümanlarýnýn büyük ekseriyeti arasýnda sancýlý bir genel kabul halinde.. Ve 45 yýl öncelerde dünya Müslümanlarýna verdiði cihanþumûl bir Ýslâm mesajý yerine, bugün yazýk ki, belli bir coðrafya ve belli bir mezhebî anlayýþla sýnýrladý kendisini..
*
Bu konuyu niye mi hatýrlatmaya çalýþýyorum?
Sünnî Müslümanlarýn inancýnda, 'Ehl-i Kýble olaný tekfir yoktur.'
85 milyonluk Ýran'da, evet yüzde 80-85'lik bir kesim, Þah Ýsmail zamanýndan beri, yani 500 yýldýr, Ýslam'ýn 12 Ýmam Þiasý denilen bir mezhebî yorumu üzerindedir. Ýran halkýnýn Ýslâm hakkýndaki bilgisi de, bizim halkýmýz arasýndaki bilgi seviyesinden daha ileride deðildir.
*
Ama, þimdi hayatta olmayan bazý isimlerden kalan videolardaki cerbezeli konuþmalara bakýlýrsa, 'Ýran, Ýslam tarihi boyunca Müslümanlara hep müþkülat çýkarmýþ' imiþ.. Kaldý ki, Milâdî-635'lerden, Hz. Ömer zamanýndan 1520'lere kadar 900 yýl boyunca, Ýran'da Þiîlik hâkim deðildive sadece Selçuklular'ýn asýl vatanýnýn Ýran coðrafyasý olduðundan bile, o gibi iddialarýn yersizliði anlaþýlabilir.
*
Böyleyken, son 'Ýran-Ýsrail' geriliminde, Ýsrail'e kimlerin ve nasýl sahib çýktýklarý ve Ýran'ýn yüzlerce ÝHA ve balistik füzelerinin Ýsrail'e varmadan, Irak, Suriye ve Ürdün üzerinde, Amerika, Ýngiltere ve Fransa tarafýndan vurulduklarý ortada iken ve o devletlerin þimdi, Ýsrail'in Ýran'a yeni saldýrýlarý için bütün o ülkelerin hava sahalarýný açýk tutacaðý; bize bir þeyler anlatmýyor mu?
Evet, bazýlarýnýn hâlâ, Ýran'la 'Ýsrail ve Amerika'nýn bir oyun ve 'danýþýklý dövüþ' içinde olduðunu iddia edebilmelerini ve dahasý, Ýran, 'Ýsrail, Amerika ve Avrupa' tarafýndan ve topyekûn bir saldýrýya mâruz kalsa; birileri sevineceklermiþ gibi bir tavýr sergileyeceklerini nasýl deðerlendirmeli?
*
Hristiyanlýk dünyasý, 2 bin yýl lânetli olarak gördüðü ve dýþladýðý Yahudilerle geçmiþ asýrlarýn düþmanlýklarýný unutup, Siyonist Ýsrail rejimini Müslüman coðrafyasýnýn kalbine, bir zehirli hançer olarak saplamýþken, Amerika Baþkaný Biden'ýn, açýkça, 'Amerika olarak varlýðýmýzý Ýsrail'in güvenliðine adamýþýzdýr..' deyiþini ve 'Burada Ýsrail adýna bir devlet kurulmamýþ olaydý bile, biz burada böyle bir devleti yine kurardýk..' demesini düþünmeli deðil miyiz?
Böyleyken ve yeni bir Dünya Savaþý'na yol açmasý tehlikesi bile taþýyan hassas bir zaman diliminde, Müslümanlarýn, geçmiþ asýrlardaki mezhebî farklýlýklarýnýn acý hâtýralarýndan sýyrýlýp, bugünü, Müslümanca deðerlendirmeye yönelmeleri gerekmez mi?