CHP’nin alýngan sözcüsü Faik Öztrak, gazetecilerin “HDP’yle ittifak yapacak mýsýnýz?” sorusuna her tarafa yontulabilir bir cevap vermiþti.
Þöyle demiþti: “Þu an biz kiminle neyi nasýl kazanacaðýmýza bakýyoruz, bu konular gündemimizde yok. Yerel seçimlerde bir tek hedefimiz var, en iyiyi bulmak ve en iyi belediye baþkanýný çýkarmak...”
Bu ne demektir?
Ýttifak yapacak mýsýnýz, yapmayacak mýsýnýz?
CHP’yi korumaya ant içmiþ meslektaþlarýmýz, buradan, “Hayýr, olmayacak... PKK’yý Meclis’e taþýma cürümünün aðýr töhmetini taþýyan CHP böyle bir þeye yanaþmaz, HDP’yle yeni bir ittifak mümkün deðil” sonucunu çýkarmýþlardý.
Ben tam tersini düþünüyordum.
Ne düþündüðümü de yazmýþtým.
Bu ittifak olacaktý.
Çünkü Kýlýçdaroðlu CHP’si, PKK’yý Meclis’e taþýma cürümünü “cürüm” olarak görmüyor... Çünkü “görev” uyarýnca PKK’yý Meclis’e taþýdý... “Görevlendiren” iradenin aðýr tarassudu devam ettiði sürece (ki, ediyor), “Hayýr, HDP’yle ortak hareket edemeyiz” deme þanslarý bulunmuyor.
Kaldý ki, Faik Öztrak’ýn aðzýna bakarak “hayýr” ya da “evet” cevabý vermek yanýltýcý olur... Çünkü bu iþler, “Bu konular gündemimizde yok” diye kývranan Faik Öztrak’ýn boyunu aþýyor.
Hem gündemlerinde olmayacak, hem de kiminle neyi, nasýl kazanacaklarýna bakacaklar...
Bu ne demek oluyor?
Kiminle neyi, nasýl kazanacaklarýna baktýklarýna, yani öncelikleri “kazanmak” olduðuna göre, demek ki “kazandýrýcý” unsur saydýklarý HDP’yle ittifak yapacaklar.
Bunlarý yazmýþtým...
Ýki gün sonra, CHP’nin alýngan sözcüsü Faik Öztrak çýktý, bu satýrlarýn yazarýna gönderme yaparak, herhangi bir ittifak arayýþý içinde olmadýklarýný “altýný çizerek” (bir de altýný çizerler) anlattý.
Sonra ne mi oldu?
Önce HDP sözcüsü çýktý, “CHP-HDP birlikteliðini” güzelleyen açýklamalar yaptý.
Sözcü, doðrudan ittifaký iþaret etmiyordu ama CHP’nin demokratik iþleyiþ içindeki rolünü güzelliyordu.
Sonra CHP’li Sezgin Tanrýkulu el aldý ve þunlarý söyledi: “En geniþ zeminde ittifak yapabileceðimiz bir program sunacaðýz, kurumsal olmasa da HDP'yle mutlaka görüþmeler oluyor.”
Bu “mutlaka görüþmeler oluyor” ifadesinin nereden kaynaklandýðý belli…
Neredeyse her açýklamasýnda CHP’yle ittifaký savunan terör örgütü liderlerinden Mustafa Karasu yeni bir “sufle” yollamýþ, HDP’nin üstleneceði yeni rolün altýný çizmiþti. (Diyorum ya, hep de altýný çizerler.)
Þöyle demiþti Karasu: “HDP projesi ayný zamanda demokratik ittifak geliþtirme projesidir.”
Demek ki neymiþ?
HDP “sosyolojik zorunluluðun” ortaya çýkardýðý bir parti deðilmiþ... Hatta bir parti de deðilmiþ... Bir projeymiþ... “Ýstenmeyeni engellemeye” kurgulanmýþ ve “anti-siyaset” temelinde yürüyen projenin tamamlayýcý aparatýymýþ.
Karasu böyle der de, Kemal Kýlýçdaroðlu geri kalýr mý?
O da Ýngiltere seyahatinde (“Ýttifak yapacak mýsýnýz?” sorusu üzerine) þu “açýklayýcý” bilgileri verdi: “Demokrasiden yana olan bütün partilerle iþbirliði yapýyoruz. Ýyi Parti de olabilir, Saadet Partisi de olabilir, HDP de olabilir.”
Nitekim oldu.
Gizli ittifak görüþmesi yaparken bir otelde basýldýlar.
Kýlýçdaroðlu’nun riyasetinde gerçekleþtirilen görüþmeye, HDP siyasetinin güçlü ismi Ahmet Türk ve kimliði bilinmeyen bir basýn patronu katýldý.
Ben en çok o basýn patronunu merak ediyorum.
Göðüslerini gere gere, “demokrasiden yana olan bütün partilerle iþbirliði yapmaya hazýrýz” diyorlar da, toplantýlarýný neden gizli mahfillerde yapýyorlar?
O basýn patronu kim?
Neden ismini karartýyorlar?