Bir Ponzi Hikayesi

Þu sýralar bankacýlýk sistemi üzerinden yaþanýlan tartýþmalar bize iki önemli gerçeði gösteriyor. Birincisi devletin ekonomi ile ilgili düzenleyici ve denetleyici kurumlarý yaþadýðýmýz dönemi karþýlayacak donanýmda deðil, ikincisi banka sistemi, kaynaklarýný Türkiye ekonomisini dolayýsýyla kendisini yukarý çekecek ve saðlamlaþtýracak alanlara yönlendirme konusunda hâlâ yetersiz. 

Burada çok ciddi sýkýntýlar var. Þimdi bir katýlým bankasý üzerinden bir tartýþma yürütüyoruz. Bu tartýþma ve bu ‘katýlým’ bankasýnýn durumu bize tam da biten bir bankacýlýk anlayýþýný anlattýðý gibi, biten bir ekonomik modeli de anlatýyor.

Öncelikle þunu söyleyelim; bu katýlým bankasýnýn durumu, ortaklýk yapýsý, iþleyiþi zaten baþýndan beri olmamasý gereken bir durumdu bize göre...

Bu banka, öncelikle faize dayanmayan ve Ýslami bankacýlýðýn kâr ortaklýðý ve katýlým üzerine kurulu anlayýþýný da tam olarak yansýtmadýðý gibi, geleneksel faiz geliri üzerine bina edilmiþ bankacýlýk anlayýþýndan da uzak bir iþleyiþe sahiptir.

Sermaye ve krizin kökeni 

Öncelikle bankalar bir sermaye yapýsý üzerine oturur. Sermaye dinamik iktisadi bir olgudur. Sermaye, paraya ya da mülke dayalý bir olgu deðildir, ekonominin rasyonalitesini öne alan sosyal ve kâr amaçlý iliþkilerin örgütlenmiþ ifadesidir sermaye... Eðer siz sermayeyi örneðin siyasi amaçlý bir örgüt faaliyetinin içine sýkýþtýrmaya kalkarsanýz, bunun dikiþleri bir yerden patlar ve sizi olduðu gibi açýða çýkarýr.

Sermaye kârlý alanlara yatýrým yapmayý arayan bunun için de önündeki bütün engeleri aþan bir nehir gibidir. Ýçinde bulunduðumuz kriz tam da bunun krizidir. Amerikan Merkez Bankasý (Fed), Avrupa Merkez Bankasý (ECB) aslýnda parasal geniþleme yaparak atýl alanlara yatýrým yapacak, reel ekonomiyi canlandýracak sermaye oluþturmaya çalýþýyorlar ama bu olmuyor; çünkü geliþmiþ ülkelerde, teknoloji, emek ve pazar üçgenini yakalayacak yatýrým alanlarý sorunu var ve banka sistemi para yaratýyor ama sermaye yaratamýyor. Geliþmekte olan ülkelerde ise beþeri sermaye (nitelikli emek) hýzla yukarý çýkýyor, teknoloji oluþuyor ve genç nüfusun oluþturduðu büyük bir pazar var. Ama buralarda da sistem, sermayeyi oluþturacak mekanizmalarý, piyasa koþullarýný ortaya çýkaramýyor. Banka sistemi kaynaklarýný, sistem dýþý örgütlenmiþ yapýlara, ekonomi dýþý olarak kullandýrýyor ya da kullanýlmasýna göz yumuyor. 

2001 krizi ve sonrasý 

Türkiye’de 2001 krizi, bu iþleyiþin kýrýlmasýnda dönüm noktasý oldu. Bankacýlýk Kanunu bir kriz kanunu olarak çok önemli yaptýrýmlarla düzenlendi. TMSF gibi bir kurum iþlevlendirildi. Ama 2001 krizinden önceki düzenin kalýntýlarý yaþamaya devam ettiler. 2001 Krizi’nde mafya yapýlarýnýn, üç kaðýtcý kriminal ailelerin bankalarý açýða çýktý ve temizlendi. Bu tarihten sonra banka sisteminde kamu bankalarý hýzla yukarý çýktý ve piyasaya öncülük ettiler ikinci olarak da küresel banka sisteminin, krizden az yara almýþ unsurlarý, Türk Banka Sistemi’ne girdi.

Burada katýlým bankacýlýðý hep gözden kaçan bir alan oldu. Ama özellikle þimdi tartýþtýðýmýz banka, 17 Aralýk darbe giriþimini yapan, siyasi oluþumun güdümünde olduðu için, zaten yukarýda sözünü ettiðimiz sermaye rasyonalitesinden de uzak, devlet içindeki örgütlülük avantajlarýný kullanan ve bu anlamda ‘denetlenemez’ keyfi -piyasa dýþý- 2001 krizi öncesi iþleyiþi devam ettirdi. Bu iþleyiþ, aslýnda ‘katýlým bankacýlýðý’ adý altýnda bir saadet zinciri -ponzi- iþleyiþi idi.

Charles Ponzi ve Saadet Zinciri

Ýtalyan göçmeni uyanýk Amerikalý Charles Ponzi’nin hikayesi bilinir. Ponzi, 1920’de 15 milyon dolarý -ki bu para o tarihte ABD milli gelirinin binde ikisi civarýndaydý- yüksek faizle (yüzde 100) deðerlendireceði sözü vererek yatýrýmcýlardan toplamýþtý. Ponzi, vadesi gelen ödemeleri sisteme yeni girenlerin parasý ile yapýyor ama kendi parasýný kesinlikle bu zincire sokmuyordu. Ponzi’nin sistemi beþ ay ayakta kalabildi. Ama Ponzi’nin saadet zinciri çöktüðünde geride kalan iki þey vardý. Birincisi binlerce maðdur ikincisi de finans literatürüne giren ‘Ponzi saadet zinciri ya da Ponzi yapýsý’ terimi. Ponzi’nin saadet zincirini son büyük Keynesyen iktisatçý olan Hyman Minsky (1919-1996) kendi hipotezi için kullanmýþ ve Minsky’nin ‘Finansal Ýstikrarsýzlýk Hipotezi’nde Ponzi yapýlar anahtar olmuþtur. Minsky’e göre, kapitalist ekonominin büyüme dönemlerinde finansal yapýlar istikrarlý sistemden istikrarsýz sisteme doðru evirilirler. Yani finansal yapýlar büyüme döneminde, hedge (korunmuþ ve görece küçük) ölçeklerden spekülatif (büyük ama güvensiz) ölçeklere geçerler. Ama bu spekülatif ölçekler krizle birlikte ‘Ponzi’ (sürdürülemez düzeyde borçlu ve riskli, þiþirilmiþ deðerler taþýyan) yapýlara dönüþür. Minsky, bu durum karþýsýnda, Keynesyen bir iktisatçý olarak, kamunun müdahalesini ve kamusal regülasyonlarý önerir. 2008 Krizi’nde Minsky, haklý çýktý. ABD Sermaye Piyasasý Kurumu (SEC) Goldman Sachs’ý dolandýrýcýkla suçladý; kanýtlarý da saðlamdý. Kanýtlar nasýl saðlam olmasýn ki, zaten kriz öncesi mortgage sektörü milli gelirin yüzde 60’ýna ulaþmýþtý. Ve bu büyüklüðün önemli bir bölümü, Minsky’nin tespit ettiði gibi, Ponzi yapýlardan oluþuyordu. Ýþte bu Ponzi yapýlarý da Goldman Sachs gibi büyük yatýrým bankalarý çeviriyordu. SEC’in raporuna göre Goldman Sachs, zarar etmesi kesin gözüyle bakýlan bir mortgage yatýrým ürünü olan Abacus’a ait bilgileri gizledi ve çarpýttý. Goldman Sachs bu üründe sürekli satýþ pozisyonu alarak kâr ederken, yatýrýmcýlar da bankanýn ettiði kâr kadar kaybettiler. Ýþin ilginci SEC bu tespiti yaptýktan sonra bile, Goldman Sachs kâr etmeye devam etti. Yatýrým bankasý, SEC’in raporundan sonra 2010’un ilk çeyreðinde 3.29 milyar dolar kâr etmiþti. Lehman batarken de, Basel kriterlerini saðlýyordu. Demek ki, kârlýlýk önemli deðil, Ponzi olup olmamak önemli...

Ponzi’den kurtulmak

Þimdi ABD’de SEC’in yaptýðýný bizim denetleme ve düzenleme kurumlarýmýz sözünü ettiðimiz bu banka için yapabilirler mi? Þunu görmüyorlar mý; bu yapý týpký Ponzi gibi, siyasi amaçla -ve belki de baskýyla- topladýðý paralarý þu sýralar kendisinden çýkýþlarý karþýlamak için kullanýyor ama sisteme kesinlikle kendi içinden doðduðu örgütsel yapýnýn sermayesini (!) sokmuyor. Bu tam bir Ponzi iþleyiþidir. Yani Ponzi’de yüksek faiz vaadi vardý, burada da ‘ biz sizin iþinizi devlette çözeriz; elimizin altýnda’ vaadi var.

O zaman sonuç: Birincisi Minsky’nin de dediði gibi, kamusal düzenleme önemlidir ve bu kesinlikle piyasa dýþý bir yol deðildir; tam aksine piyasayý iþleten bir düzenlemedir ve baþta BDDK olmak üzere, tüm düzenleme ve denetleme kurumlarýmýz kadro ve anlayýþ devrimi yaþamalýdýr. Ýkincisi, devlet, hemen ama hemen, bu þüpheli Ponzi yapýsýna el koymalý ve TMSF’ye devretmelidir.