Bir programýn ardýndan...

Yazýya ‘pop sosyolog’un merak ettiði konuya açýklýk getirerek baþlayayým: Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn BM genel kuruluna katýlmama kararýnda Barack Obama’nýn orada yapacaðý konuþmanýn içeriðini önceden öðrenmesinin herhangi bir rolü yok... Ardýndan çýkan olaylarla birlikte uðursuz filmi kýnayacaðý beklentisindeymiþ son ana kadar Tayyip Bey; konuþmayý dinlediðinde hayal kýrýklýðýna uðramýþ...

“Halbuki bana þiddetle kýnayacaðýný söylemiþti” dedi. Obama filmi ‘iðrenç’ bulduðunu söyledi, yapanlarý kýnadý da; ancak “Bizde ‘fikir özgürlüðü’ var” demeyi ve filmi yapanlara karþý yasal giriþimde bulunulmayacaðýný eklemeyi de ihmal etmedi.

Tayyip Bey’in BM öncesi görüþtüðü liderlerden Brezilya Devlet Baþkaný Dilma Roussef gerektiði gibi konuþmuþ BM’de...

Verdiðim bu bilginin Hürriyet yazarýný ilgilendiren tarafý, içinde adým da geçen dünkü yazýsý. Ben olsaymýþ ‘pop sosyolog’, Obama’yý dinledikten sonra ‘komplocu’ zihnini çalýþtýrýr ve “Obama’nýn konuþmasýndan haberdar edildiði için Tayyip Erdoðan New York’a gitmedi” sonucunu çýkarýrmýþ...

Ýyi de, buna ‘komploculuk’ denmez, dense dense ‘akýl yürütme’ denir. Benim de çoðu kez burada yaptýðým ‘akýl yürütme’. Kýrk yýlda bir aklýný kullanmýþ ‘pop sosyolog’ ve yanlýþ sonuç çýkarmýþ...

Tayyip Bey’le her söyleþi fýrsatýný önemli buluyorum. Bir defa sözünü sakýnmayan biri, sorulara açýk-seçik cevaplar veriyor. Her konuda kendisinin önceden belirlediði bir çerçeve olduðunu sezdiriyor, ama çoðu kez o sýnýrý yine kendisi aþýyor; yeter ki, siz doðru soruyu sorun... Buna ‘soruyu doðru sorun’ da diyebilirsiniz...

Kanal-7’nin ‘Ýskele-Sancak Özel’ programý için Ak Parti genel merkezine giderken aklýmdan hangi soru geçiyorsa programda hepsini sordum. Listemde olduðu halde sormadýðým birkaç soru da programýn diðer katýlýmcýlarý (Mehmet Acet, Hasan Öztürk ve Salih Tuna) tarafýndan benden önce kendisine yöneltildi. Bir dost, “Uludere’yi de sor” mesajý göndermiþ, ama o soruyu bir önceki söyleþi sýrasýnda sormuþtum zaten...

Sonlara doðru, uðursuz filmden hareketle benzer kýþkýrtmalarýn önünü kesmek için neler yapýlacaðýný anlatýrken, “Ankara’da bir mahkeme filme internet üzerinden eriþimi yasakladý” cümlesini iþittiðimde içim ‘Cýzz’ ediverdi. Reklâm arasýnda dayanamayýp, “Yine YouTube yasaklanmýþ olacak, buna ne gerek var” dedim de...

YouTube yasaðýyla filme Türkiye’den eriþim engellenmiþ oluyor; dünyanýn baþka her yerinde ulaþýlabilen bir þeyi, içinden böyle bir pisliði izlemek geçmeyen bizlere engellemenin anlamý yok bence. Keþke YouTube’la (sahibi Google) temasa geçip filmin kaç cana mal olduðunu açýklayarak sonuç almaya çalýþýlsaydý...

Brezilya’daki Google temsilcisi uðursuz filmi kaldýrmadýklarý gerekçesiyle tutuklandý.

Geçen gün burada Barack Obama’nýn TV’deki siyasi tartýþmalarý izlemediði, her gazeteyi okumadýðý bilgisini aktarýrken, “Baþbakan da öyle yapýyor; iki lider arasýndaki fark, Obama medyadaki yeminli karþýtlarýný görmezden gelirken, Tayyip Bey hem görmezden geliyor, hem de medyayla didiþiyor” diye yazmýþtým.

Yayýnda bunu hatýrlatýnca, “Niye her gazeteye bakayým, her yazarý okuyayým ki?” cevabýný verdi. Yine de her gün on kadar gazeteyi okuyormuþ...

Bizim program boyunca eleþtirilere karþý yumuþak cevaplar verdi Baþbakan... “Acaba?” diye yine ümitlendim. Kongre konuþmasý ‘balkon konuþmalarý’ gibi olur, medyayla da ‘beyaz sayfa’ açarsa buna en çok ben sevinirim.

Ak Parti’de kuruluþundan beri çeþitli kademelerde görev alanlarýn ‘gidici’ olduðu bizim programdan sonra iyice perçinlendi. Parti kurulurken alýnmýþ ‘üç dönem yeterli’ kararýnýn þimdilerde anlamsýz kaçtýðýnýn görülebileceðini sanmýþtým; tam tersine Tayyip Bey kararýn yararlar getireceðine çok emin. “Arkadan gelenler boþluðu kapatacaktýr” görüþünde.

Hafta içinde baþka kanallara da çýkacakmýþ Baþbakan; karþýsýna oturacak meslektaþlara bir uyarým olacak: Bizler onu sorgularken, Tayyip Bey de gazetecilerin çapýný sýnýyor...

“Görelim, bakalým ne soracaklar” dedi...