Bir ricâ ve biraz derdleþme

Önce fevkalâde önemli bir ricâ:

Bugün saat 13.00’de Ýstanbullu hayvanseverler 5199 sayýlý yeni “Hayvanlarý Koruma (aslýnda ÝMHÂ!) Yasasý”ný protesto amacýyla Taksim Meydaný’nda toplanýyorlar.

Yurddýþýnda bulunduðum için maalesef bizzat katýlamayacaðým bu gösteriye bütün vicdan sâhibi okurlarýmý ve tanýdýklarýný bütün kalbimle dâvet ediyorum.

Lütfen oraya gidiniz! Gidiniz ve bu zavallý mâsum anlýlara eziyet eden alçaklara bir mesaj gönderiniz!

Lütfen!!!

Kendimize dâir

Hýncal Uluç 28 Þubat târihli “Sabah”da Türk Basýný’nýn içler acýsý durumuna iþâret ederek bence fevkalâde önemli bir yaramýzý deþmiþ.

Geçen hafta cereyân eden ve bütün gazetelerin çok kötü sýnav verdiði iki olaydan yola çýkarak durumu(muzu!) þöyle toparlýyor:

(Sözkonusu iki olay) Bu ülkede gazeteciliðin nereye geldiðinin en büyükgöstergesi.

Hayýr! Yazýlý basýný internet gazeteciliði deðil, biz kendimiz bitirdik!

Yýllar önce muhâbirliði kaldýrýp, en büyükler en baþta, gazeteleri üç ajansa teslim ederek!

Ajans ucuz, muhabir ve haber pahalý.

O zaman atarsýn muhabirleri (./.) haberi de, çaycýlýk, temizlikçilik gibi,taþeron yapar!”

Ýþte manzara-i umûmîye ve dahî husûsîye!!!

Hýncal’ýn “Gazeteciliðin Neresindeyiz” baþlýklý bu yazýsýný matbuat mevzûlarýna ilgi duyan herkese harâretle tavsiye ederim.

Benim “Meçhûl Genç Gazeteciye Mektublar” (Türk Edebiyâtý Vakfý Yayýnlarý, ikinci basým 2005, Ýstanbul) adlý bir kitabým vardýr. O metinde aklým erdiði kadar basýnýmýzýn sorunlarý ve muhtemel çâreleri üzerine bâzý mülâhazalarým bulunur. “7. Mektub”un baþlýðý ise þöyledir: “Muhâbirin Ölümü” .

O bahisde Bâbýâlî’nin muhâbiri nasýl önce arka plana itip yerine “köþe yazarý”ný ikaame etdiðini ve tedrîcen yarý açlýða da mahkûm ederek sahnenin dýþýna itdiðine deðiniyorum.

Böylece, 1960 baþlarýndaki ikibuçuk milyon net tirajlý toplam gazetelerimizde köþe yazarý (doðru adýyla SÜTUN YAZARI yâhut FIKRA MUHARRÝRÝ) sayýsý 50 kadarken bu incelemeyi yazdýðým 2000 Yýlý’nda bu sayý 580/600 aralýðýna yükselmiþ. 1960’da nüfus 30 milyon, karacâhil oraný %40... 2000’de 66 milyon ve hiç okuma yazma bilmeyenlerin oraný %11...

Deðiþmeyen tek þey net tiraj!

Bugün ise nüfûsumuz 75,9 milyon ve karacâhil oraný yine %11 ama toplam net tiraj  oflaya puflaya ancak beþ milyon!

Yedi milyonu yabancý olmak üzere 82 milyon nüfuslu ve %3 karacâhil oranlý Almanya’da net tiraj 15 milyon!

Meselenin sosyal yaný daha da ürkütücü:

Bir yanda (haydi rakam vermeyelim!) kýsmen bakanlardan bile yüksek maaþlý, lüks arabalý ve korumanlý “star yazarlar” öbür yanda aldýklarý maaþlarla ne yaþayýp ne ölebilen bedbin gençler!!!

Bunun sýhhatli bir gidiþ olmadýðýný belirtmek dahî zâid.

Bâbýâlî en az 70 yýldýr “teknik innovasyon”u efkâr-ý umûmiyeye “strüktürelprogresyon” yâni teknik yenileþmeyi bünyevî ilerleme olarak yutturuyor!

Oysa bir yamyamýn beyaz turisti odun ateþinde deðil de elektrik fýrýnýnda kýzartmasý o yamyamýn yamyamlýðýný gidermez, onu sâdece elektrik fýrýný kullanan yamyam statüsüne sokar.

Bu yazýyý hazýrlarken açýp bakdým. Ben bu konuya 1982’den beri durmaksýzýn deðiniyorum.

Ama.....

“Güle gûþetdiremez nâfile bülbül inler;

Varak-ý mihr ü vefâyý kim okur kim dinler!”

...demiþ Kânî...

Bana kalýrsa muhâbirler böylesine gaddarca öldürülmemeli, hattâ daha da fecîsi “zombileþtirilmemeli” idi.

Yýllardýr esas yapdýklarý her Allâhýn günü bakanlýk önlerinde, parti merkezlerinde yâhut otel lobilerinde, genellikle bozuk bir Türkçeyle önlerine atýlan “atýk sözler”i ve “fikircürûfu”nu notetmek olmamalýydý.

O zaman belki bizler de oturup onyýllardýr bu memleketde halkýn neden bir türlü doðru dürüst gazete okumadýðý konusunu tartýþmazdýk.