Bir savaþýn onuru

Çocuklarý daða kaçýrýlmýþ veya kendi isteðiyle gitmiþ, annelerin eylemi bir siyasal pazarlýða dönüþme tehlikesiyle karþý karþýya bulunuyor. ‘Hükümet adým atsýn, çocuklar daðdan insin’ diye açýklamalar yapýlýyor. Diyelim ki hükümet adým atmadý, peki bu durumda çocuklar daðdan inmeyecek ve yenileri de çýkmaya devam mý edecek? Çocuklarýn hayatý bir siyasi sorun için pazarlýk masasýna nasýl sürülebilir? Sürülemeyeceðinin ispatýdýr annelerin eylemi. Silahlý mücadelede bir kýrýlma noktasý ve Öcalan’ýn 2013 Newroz’unda okunan mektubuna da analarýn yüreðinden kopan bir cevaptýr. Öyle ya madem silahlý mücadele dönemi kapanmýþtý, o halde sayýlarýnýn binden fazla olduðu söylenen bu çocuklarýn hala daðlarda ne iþi var?

Annelerin talebi, insani ve kabul etmek gerekirse cesur bir talep. Savaþýn gidiþatý hakkýnda çocuklarý daðlarda olan aileler artýk farklý düþünüyor ve kimse çocuðunu daða yollamak istemiyor.

***

Daðýn bir hikayesi var kuþkusuz. Bu hikaye, dün inkar ve yok sayma, zulüm ve iþkenceye karþý bir isyaný ifade ediyordu. Çocuklarý daða gitmiþ aileler, Kürt toplumu içinde en itibarlý ve en saygýn aileler arasýnda sayýlýyorlardý. Çünkü o çocuklarýn daða çýkmasýný haklý kýlan sebepler vardý. Daða çýkma, bir ara öyle bir furyaya dönüþtü ki, PKK’nin daða çýkmayý durdurmak ya da yavaþlatmak zorunda kaldýðý zamanlar oldu. Þimdi ise Kürt hareketinin en güçlü merkezinde aileler daða giden çocuklarýnýn geri gelmesi için oturma eylemi yapýyor.

1988’de Diyarbakýr cezaevinden çýktýðýmda, bugün olduðu gibi þiddete ve silahlý mücadeleye inanmýyordum. Ama daða çýkanlarý anlayabiliyordum. 1984’te Þemdinli ve Eruh baskýnýyla baþlayan çatýþma sürecinin üstünden dört yýl geçmiþti. Diyarbakýr cezaevinden çýkan gençlerin de dýþarýdaki halkýn da onuru kýrýlmýþtý. Ýþkence ve zulmün haddi hesabý yoktu. Sonra bu zulüm örgütlü ve daha muazzam organizasyonlarýn marifetiyle, kolektif bir suça dönüþtü. Köyler yakýlýp yýkýldý. Kadýnlara tecavüz edildi. Faili meçhullerde binlerce insan hayatýný kaybetti. Saðda-solda kolektif katiller türedi. O bölgede kötülük kol geziyordu. Daða çýkmak bir kurtuluþtu. Ýnkar devam ediyordu.

***

Bir halk siyasi taleplerden ziyade onuru için savaþýr. Onurlu savaþlar vardýr, bir savaþýn onuru vardýr, ama sürdükçe kirlenen, haksýz, ve meþru olmayan savaþlar da vardýr. Ya da onurlu bir savaþ olarak baþlayýp, giderek bu onurunu  kaybeden savaþlar vardýr. Kürtler onurlarýna sahip çýktýlar, onurlarý için savaþabileceklerini gösterdiler, ki Öcalan da bunu defalarca söyledi. Þimdi dað yolundan önce denenmesi gereken þeyler var. Bir parti var, 2.5 milyon oy alýyor. Belediyeleri Kürtler yönetiyor. Daða çýkmanýn gerekçesi yok bugün. DHA’ya verdiðim bir söyleþide “Savaþýn onurlu bir tarafý kalmadý” derken anlatmak istediðim buydu.

Analarýn haklý talepleri, dikkatlerin Kürt aydýn ve sivil toplumuna dönmesine yol açtý. Oysa bu konuda en çok konuþmasý gereken, þu gün itibariyle PKK’yi etkileyebilen, Kürtlerle dost olduðunu söyleyen Türk aydýnlarý ve Türk sivil toplum örgütleridir.

PKK, sadece Kürt aydýnlarýnýn üstüne söz söylemesi, fikir beyan etmesi gereken bir hareket deðildir. PKK eylemlerinin özellikle Kürt aydýnlarýna yorumlatýlmak istenmesi ve Kürt aydýnlarýnýn, PKK, bir takým eylemlerle gündeme geldiðinde hatýrlanmasýnýn tadý tuzu iyice kaçtý. Kendimizi sanki bir görev bölümü yapmýþ gibi hissediyoruz. PKK ile ilgili yorumlar ve mülakatlar bize ait, Türk aydýnlarýna kimse bir þey sormuyor. Ben olsam sorardým. ‘Bir buçuk yýldýr durdunuz da elinize ne geçti, Öcalan tutsak olmasa ve þimdi Bekaada, daðda olsa böyle mi düþünürdü’ diyen Türk aydýnlarý annelerin taleplerine neden suskun kalýyorlar? Akil adam listelerinin baþýnda olan ve bugün yarýn Öcalan’la görüþme ayarlansa, Ada’ya gitmek için çalmadýk kapý býrakmayacak olan Türk aydýnlarý, annelerin eylemine neden ses vermiyorlar? PKK Türkiyeli bir örgüttür ve Kürt aydýnlarýndan ziyade, bugün çok somut olarak Marksist’inden liberaline, hatta Ýslamcýsýna kadar Türk aydýnlarýna daha yakýn bir örgüttür.

***

Eðer Kürt þehirlerinde daða çýkmak için uygun bir sosyal ve siyasal zemin varsa, bu zeminin sadece PKK eliyle yaratýldýðýný düþünmek doðru deðildir. Daha düne kadar, milletvekili olabilmek uðruna, Baþbakan Erdoðan’a cevap yetiþtirmek ve takdir edilmek için ‘Ferman padiþahýnsa, daðlar bizimdir ‘sloganý atanlar, ‘kurþun adres tanýmaz’ diye gürleyenler, Kürtler’in yaþadýðý acýnýn bir zamanlar anlatýcýlarý olanlar, gerilla gruplarý Öcalan’ýn isteðiyle geri çekildiðinde, canýný diþine takýp daðlarýn yoluna koyulanlar, ellerinde asalarýyla daðlara çýkýp “Erdoðan’a güvenip de neden gidiyorsunuz” gibi sorular soranlar neredeler acaba?

Ya, “Lideriniz içerde, içerde olmasa Bekaa’da, daðlarda olsa böyle mi düþünürdü, Erdoðan’ýn bir diktatöre dönüþmesi, sizin yüzünüzden” diye yazý yazan, “Bir buçuk yýldýr silahlarý susturdunuz da elinize ne geçti” diye savaþ kýþkýrtýcýlýðý yapan Türk aydýnlarýný nereye koyacaðýz?

Yýllarca “savaþmaktan baþka çareniz yok” denilerek yoðun bir ideolojik abluka altýna alýnan bu gençler daða çýkmasýn da kim çýksýn? Gidin görün. Çözüm süreci devam ediyorsa inanýn mucizevi olarak devam ediyor. Düþünsel temeli o kadar kýrýlgan ve o kadar zayýf ki! Sadece çocuklar çýkmýyor daða. Dicle Üniversitesi’nden ve baþka üniversitelerden üstelik çok iyi bölümlerde okuyan gençler de daða çýkýyor. Neden peki?

***

Bir kimliði özgürleþtirmenin yolu savaþmak mýdýr?

Kürt kimliði daðlarda, Alevi kimliði Gezi’de özgürleþecek öyle mi? Kürtler’e söyledikleri bu. Kürtler kimlikleri için daðlara çýkýp savaþacak ve böylece bir taþla iki kuþ vurulacak: Kürtler özgürleþirken, Türkiye de bir diktatörün elinden kurtarýlacak! Bunun propagandasý yapýlýyor Kürtler’e, ama Aleviler de ihmal edilmiyorlar tabi. CHP Genel Bþk. Yrd. CHP Bilim Yönetim ve Kültür Platformu Baþkaný Sencer Ayata’ya göre “Gezi bir özgüven yaratmýþ, en büyük kazaným bu”ymuþ! Beyazlarýn özgüven savaþýnda ama, yoksul Aleviler ve yoksul Kürtler ölüyor her nedense! Ne gam, Sencer Ayata, bu trajediyi bakýn nasýl açýklýyor: Çünkü onlarýn daha grupsal ve kitlesel rahatsýzlýklarý var. Kimlik talepleri var, onlarý dile getiriyorlar. Bu yüzden Aleviler arasýnda can kaybý daha fazla oluyor.

Kimlik taleplerini dile getirmek neden ölmeyi, öldürmeyi gerektirsin? Kürt sorununda talepler bugün baðýmsýzlýða kadar uzanýyor ve bazýlarý çözümü baðýmsýzlýkta görüyor. Ama bunlarýn hiçbiri ölme-öldürme sebebi deðil. Aleviler’in cemevine statü talebi nedeniyle çok daha fazla öldüklerini iddia etmek, normal bir þeyden bahseder gibi konuþmak ne bilim ahlakýyla ne demokratlýkla ne vicdanla baðdaþýr.

Elinde silah tutan gruplarý, silah býrakmaya razý etmek, Erdoðan’a duyduklarý nefret yüzünden umudunu sokakta ve daðlarda daha fazla Alevi ve Kürt gencinin ölmesine baðlayanlarý ikna etmekten bin defa daha zor...