Bir savruluş ve ihanetin hikâyesi...

Son yazdığım makaleyi kaleme almadan önce uzun uzun düşündüm. Bugüne kadar hep ertelediğim bir yazı içeriğiydi. Daha önce hep ima ile ifade etmiştim bazı şeyleri. Bu imalar neticesinde bazı arkadaşların bazı skandal tavırlarının değişeceğini ümit etmiştim. Özellikle Mustafa Karaalioğlu’nun savrulmakta olan kendi saz arkadaşlarını toparlayacağını ummuştum. Karaalioğlu’nun sağduyusuna ve zekasına inanmak ve güvenmek istemiştim. Fakat her geçen gün toparlanma olacağı yerde savrulma daha da feci bir hal almaya başladı. Belli ki bu ekibin şefi Karaalioğlu da büyük bir savrulmanın tam ortasındaydı. 7 Haziran’dan bugüne geçen 5 ay boyunca görmek istemediğim haince yazıları okudu gözlerim. 7 Haziran’dan sonra sözde muhafazakâr bildiğimiz kalemler geldikleri yere sırt dönüp Beyaz Türklere yaltaklanma yönünde korkunç işler yapmaya başladılar. 7 Haziran’dan bugüne inanamadığım sözleri ve cümleleri duydum özellikle NTV ekranlarında Karaalioğlu ve saz arkadaşlarından. Ferit Şahenk’in NTV’si Recep Tayyip Erdoğan ve ailesine karşı pusu kurmanın ve sinsi karşıtlığın merkezi haline gelmişti.

7 Haziran’da ilk kez tökezlemişti AK Parti ve koalisyona düşmüştü. Bu tökezlemeden Karaalioğlu ve saz arkadaşları doğrudan Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ı ve daha da tuhaf biçimde Cumhurbaşkanımızın aile bireylerini sorumlu tuttular. Başka hiç kimsenin suçu yoktu. Tek suçlu Erdoğan ve çok yakını olan aile bireyleriydi. Karaalioğlu’nun adamı Ocaktan açık açık doğal olarak Cumhurbaşkanımızın en yakınları olan Erdoğan Ailesi’nin bu sonuçlara yol açtığını demeye getirdi ekranlarda. Erdoğan’ın pasif bir manevi lider pozisyonuna geçmesi gerektiğini açık açık savundu NTV’de Karaalioğlu ve saz arkadaşları. Zaten Erdoğan nefretiyle kafayı yemiş olan Aydın Doğan ve Fethullah Gülen medyası ve beyaz Türk çevreler de bu tezin üstüne atladı. Bu söylemi yaygınlaştırdılar ve adeta Cumhurbaşkanımız ve ailesi 7 Haziran’dan sonraki her gün linç edildi. AK Parti’den başka hiçbir ismin üzerine gidilmiyordu. Varsa yoksa Erdoğan ve ailesi topa tutuluyordu.

Karaalioğlu ve saz arkadaşları, özellikle de Akif Beki ve Mehmet Ocaktan birbirinden çirkin yazılar yazdılar 7 Haziran sonrası. Akif Beki daha önce her türlü yalakalık yaptığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok önemsediği “üst akıl ve faiz lobisi” gibi kavramlarla dalga geçen kaç tane yazı yazdı. Oysa 7 Haziran öncesi uçakta Erdoğan’ın her dediğine kafa sallıyordu. 7 Haziran’da Erdoğan’ın tökezlediğini ve bir daha da ayağa kalkamayacağını düşündüler ve tam anlamıyla Erdoğan’ı arkadan hançerlediler. Bu açıkça bir ihanetti. Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran sonrası en zor günlerinde Erdoğan’ı sattılar Karaalioğlu ve saz arkadaşları...

O 5 aylık süreçte defalarca uyardım ve kendilerine gelmeleri yönünde çağrı yaptım. Fakat sinsi faaliyetleri daha da arttırdılar. Öte yandan biz biliyorduk ki, bu işin öncesi vardı. 26 Kasım 2014’te başarısız yönetimleri dolayısıyla bizim gruptaki işlerine son verilmesinden ötürü toplam 5 kişiye büyük bir kin bilemişti Karaalioğlu ve saz arkadaşları. Önce Ethem ve Murat Sancak, sonra alakasız biçimde Serhat ve Berat Albayrak ve tüm bu sürece onay verdiği için Recep Tayyip Erdoğan. Oysa yine Karaalioğlu ekibini gücendirmeden yapılmaya çalışılmıştı her şey. Ortada büyük bir başarısızlık vardı. Manzara felaketti ve grup inanılmaz seviyede para kaybediyordu. Bu başarısız yönetimde sorumluluğu olanlar ise burnundan kıl aldırmıyordu. Bazıları 10’da başlayan yönetim kurulu toplantısına saat 14’te geliyorlardı.

Tüm bunlara rağmen asla bu gerçekler ifade edilmeden tatlı bir ayrılık yaşandı. Fakat bu kovulan ekip ilk iş olarak hırsız dedikleri Levent Gültekin’in Cumhurbaşkanımız ve ailesine saldıran yazısına destek çıktılar. Karaalioğlu’nun baş adamı İbrahim Kiras ve diğerleri överek RT’ledi bu iğrenç yazıyı. Buna rağmen Kiras küfrettiği insanlar sayesinde bir gazeteye daha yerleştirildi. Ama Kiras ihanet sürecine devam etti ve son olarak FETÖ’ye destek tweet’leri bile atacak kadar savruldu. Ülkesine bağlı bir adam olan Erdoğan Demirören de elbette gereğini yaptı bu skandal tavra karşı. Hülasa sevgili okurlarım işte bu üzücü tablo yüzünden bu gerçekleri yazmak zorunda kaldım. Çok hazin bir savruluş bu...