Bir sembol olarak Etnospor

Semboller; âidiyetimizi, kimliðimizi, þahsiyetimizi ifâde etmenin en kýsa yoludur. Ýnsanýn üzerinde taþýdýðý veya dava edindiði mânânýn kalýba dökülüþüdür semboller. Hristiyan bir futbolcunun attýðý golden sonra istavroz çýkarmasý veyahut Batýlý markalarýn ne yapýp edip logolarýný haça benzetmeleri… Ne kadar uzak kalmýþ olsalar da, ne kadar da baþka yerlere savrulsalar da köklerini göstermeye ihtiyacýný duyuyorlar. Çünkü insanýn fýtratýnda olan âidiyet duygusu, güvenme hissi, her þartta dayanabileceði istinatgâh arayýþý gözle görünür simgeler arzular, o simgelerle tatmin olur.

Dünyamýzdan semboller kalktýkça âidiyetimiz de kaybolur. Bu ahval üzerinde zaman geçtikçe de “biz kimiz” sorusu üzerinden geçmiþimizi sorgulamaya, düþmanýn gözünden atalarýmýzý mahkûm etmeye ve en nihayetinden inkâra kadar gideriz. Geçmiþimize sövdürüp köklerimizi hatýrlatýcý sembolleri ortadan kaldýranlar, kapitalizmin mâbedi olan bankalara bile haçlarýný dikmekten imtina etmezler!

“Ne gerek var caným takke takmaya” diyenler kellelerinin üzerinde fötr þapkayý eksik etmezler! “Takýlmayýn kýlýk kýyafete” diyenler her gün boðazlarýný kravatla baðlar, bir yere davet ederken de kuyruklu elbise giymeyi þart koþarlar!.. Hele, köklerimizle baðýmýzýn ana sembolü olan harf mevzusuna hiç girmiyorum bile… 

Bu söylediklerimi tedâî ettiren, Ýstanbul Yenikapý’da bu yýl 2’ncisi düzenlenen Etnospor Kültür Festivali oldu. Dünya Etnospor Konfederasyonu Baþkaný Bilal Erdoðan’ýn öncülük ettiði bu hayýrlý faaliyet, son yüz yýlda köklerimizi unutturmak ve baðýmýzý koparmak için akla gelecek her zulmün yapýldýðý Anadolu insanýna ruhunun nefes alacaðý bir teneffüs sahasý oldu.

ESMEDYA'mýzýn da ana sponsor olduðu kültür festivalinin açýlýþýnda konuþan Bilal Erdoðan’ýn sözlerinden, bu etkinliðin festival (Ýnþaallah ileriki senelerde ‘festival’ kelimesinin yerine Etnospor’un ruhuna yaraþýr bir kelime kullanýlýr.) yapmaktan öte bir gaye taþýdýðýný anlýyoruz: “Bizim Etnospor Kültür Festivali'ndeki geleneksel sporlarýmýzý canlandýrma gayretimizin bir diðer doðal paydaþý da kültürümüzün bütün sahalarýnda bir kültürel deðerin baþlatýlmasý… Batýlýlaþma dendi, modernleþme dendi 200 yýlý aþkýn bir süredir dünya üzerinde batý uygarlýðýnýn ekonomik hakimiyetini izliyoruz. Bu ekonomik hakimiyetin sadece ekonomik sahasýnda kalmadýðý bütün kültür sahalarýna yayýldýðýný görüyoruz. Türkiye olarak 21. Yüzyýl'da kendi ayaklarý üstünde durabilen kendi kararlarýný veren bir millet olacaksa ecdadýn mirasý böyle olmasý mý gerekir? O zaman biz batýdan aldýðýmýz kültürel renklerle boyanmamalýyýz. Biz kendi kültürümüzün renkleriyle boyanýp þekillenmeliyiz. Bunlara sadece þekli özellikler demeyelim müzik, yemek ve halk oyunundan ne olur demeyin. Eðer bu kadar önemsiz olsaydý ekonomik batý hegemonyasý bu kültür sahasýna bu denli nüfus etmeye çalýþýr mýydý? Bugün dünyanýn global markalarý sadece müzik ve spor sahasýnda deðil þekli olarak deðerlendirilecek tüm kültürel sahalarda dünyada topuyla tüfeðiyle her tarafý kuþatmýþ durumda. Onun için baðýmsýzlýk kendi dilimizi konuþmamýza, kendi sanatlarýmýza sahip çýkmakla mümkün olacaktýr. Bu çocuklarýmýzla baþlamak zorunda.”  

Bilal Erdoðan’ýn bu sözlerini dua olarak okuyor ve “Amin” diyorum. Ýnþaallah bu tür etkinlikler, keyfiyeti yükselerek artar.

Etkinlik alanýný gezerken ruhum evini bulmuþ çocuk gibi mutluydu. Lâkin, Sivil Toplum Kuruluþlarý’nýn bulunduðu binanýn önünde ve içinde, müzik niyetine hoparlörden çýkan gürültü ruhumu canevinden vurdu! Dýþarýya nasýl kaçtým, bilmiyorum… Bu minvalde hususlara dikkat edilirse, gayeye daha çabuk ulaþacaðýmýzýn inancýndayým. Emeði geçenlerden Allah razý olsun...