Bir tarih harap oluyor

Körleþme, Kitle ve Ýktidar gibi ölümsüz eserlere imza atmýþ olan Elias Canetti, süren savaþlar nedeniyle, Batýlýlarýn Mezopotamya’yý son iki yüzyýldýr  unuttuðunu düþünüyor ve Mezopotamya’nýn sahip olduðu uygarlýklarýn yeniden keþfedileceði bir yüzyýlýn hayaliyle yaþýyordu.

Canetti, artýk yaþamýyor. Ama ardýnda býraktýðý eserler, dünyanýn dört bir yanýnda okunmaya devam ediyor.

Canetti’nin umut ettiðinin aksine, yaþamakta olduðumuz yüzyýl, Batýlýlar’ýn Mezopotamya’yý yeniden keþfedeceði bir yüzyýl olmayacak, bu artýk aþikar. Olmayacak ama, hep söylenegeldiði gibi, bu yüzyýl da öyle görülüyor ki, ‘milada dönüþün’ yüzyýlý olacak:

Birinci paylaþým savaþý kesildiði ve kaldýðý yerden,  ‘vekalet savaþlarý’ üzerinden devam edecek. Ortadoðu’da sýnýrlar yeniden çizilecek. Mezopotamya’nýn ve Ortadoðu’nun muktedirleri, yeniden belirlenecek. Ýyimser bir tahminle ortak milli kimlikler yeniden inþa edilecek. Ama belki de kendi içlerinde yeni yeni bölünmelere uðrayýp ayrýþacak..

Irak ve Suriye’de olduðu gibi, bizim þu ‘hendek siyaseti’ nedeniyle yaþadýðýmýz toplumsal bölünme gibi.

Hendek siyaseti, yeni göçlere yol açtý. Giden gidiyor, kalan kalýyor.

Hendek ve siperlerin kazýldýðý çatýþmalarýn can almaya devam  ettiði ilçelerde, tarihi miras adýna korunmasý gereken ne varsa, yakýlýp yýkýlýyor, her biri birkaç binlik tarihe sahip o güzelim ilçelerde, insanlýk mirasý eserler göz göre birer harabeye dönüþüyor.

Tahir Elçi, dört ayaklý minarenin dibinde bu konuya dikkat çekmek için basýn açýklamasý yapmak istedi, ama bunu da hayatýyla ödedi.

‘Bu alanda çatýþma , silah, operasyon istemiyoruz’ demiþti ki, nereden atýldýðý henüz belli olmayan bir tek mermiyle, dört ayaklý minarenin dibinde can verdi.

Dört ayaklý minareyi ayaðýndan, Tahir’i ensesinden vurdular!

Dün bir camiyi cayýr cayýr yaktýlar..

Hendek ve siper kazýlan yerlerin biri siyasi, diðeri tarihi diyebileceðimiz iki özelliði var.

Siyasi özellikleri, yüzde 90’larda, hatta bu oraný da aþan oranlarla alýnan oylarla HDP’li belediye baþkanlarý tarafýndan yönetilmeleridir. Ýnsan bu kadar yüksek oy aldýðý yerlere bir de hendek/siper  kazýp, ne ister acaba?

Ýkinci özelliði bu ilçelerin son bir iki yüzyýlda deðil, yüzyýllar öncesinden kurulan, her taþýn altýnda bir tarihin bir uygarlýðýn fýþkýrdýðý yerleþim yerleri olmalarýdýr.

Nusaybin dünyanýn en eski yerleþim yerlerinden biridir. Gýrnavas’ta hala keþfedilmeyi bekleyen bir tarih, bir dünya mirasý var. Klasik Yunan felsefesi, Nusaybin’de yetiþen Süryani düþünürlere çok þey borçludur.

Ya Cizre?

Botan Mirlerinin baþkentidir. Memo Zîn’iyle, o büyük ve ölümsüz aþký Cizre’de yaþadý. Mem ve Zîn, bugün, Cizre’de yan yana, türbe haline gelmiþ bir mezarýn içinde uyuyor..

Ya Sur?

Dört Ayaklý Minare, Kurþunlu Cami, Ermeni kilisesi ve daha onlarca eser Sur’dadýr. Sur demek eski Diyarbakýr demektir.

Bir hareketin en yüksek oy aldýðý ilçeleri, hendek ve siper kazarak, insanla beraber tarihi de katletmesinin bir amacý olabilir mi?

Olabiliyor iþte, oluyor. Özgürlük iddiasýnda olan bir hareket, bölgeyi insansýzlaþtýrarak, tarihi mirasý yok ederek, nasýl bir gelecek tahayyül ediyor bilinmez ama kendi aklýnca geleceðe bir çeþit ‘yatýrým’ yapýyor!