Mustafa Sabri Beşer
Mustafa Sabri Beşer
Tüm Yazıları

Bir türlü cevaplanamayan bir soru; kadın nedir?

Son yıllarda en çok duyduğumuz kavramlar arasında "LGBT" ve "Cinsiyet Eşitliği" gelmekte.

Batı medeniyetinin artık ayrılmaz bir parçası haline getirilen bu kavramların acaba Batı ne olduğunu biliyor mu?

Yapılmak isteneni Batı toplumu anlayabilmiş midir?

Bu soruya kapitalizm açısından ya da şeytani hamleler açısından baktığımızda "Evet" cevabını verebiliriz ama toplum açısından baktığımızda ise "Hayır" cevabı sanki daha ön plana çıkıyor.

Batı toplumunun bu konuda kafasının karışık olduğunu ve yapılmak istenenin tam olarak idrakinde olmadığını söyleyebiliriz.

Twitter'ın taze patronu Elon Musk'ın devreye girmesiyle dünya gündemine giren ve ziyadesiyle tartışma konusu olan belgesel film; normalleştirilmeye ve doğal bir sürecin tezahürü olarak gösterilmeye çalışılan bir ahlak problemini, sorular zinciriyle dikkatlere taşıyor.

Batı toplumlarında (bizde de aynı) fazlasıyla değerini kaybetmiş ve metalaştırılmış olan kadın ve kadınlığın kıymetini, mana boyutunu anlatma gayreti gösteren film, LGBT sapıklığı üzerinden cinsiyet kavramını, değerlerimizi tarumar ederek nasıl telef ettiğini ortaya çıkarıyor.

Batılı araştırmacı ve yazar Matt Walsh'ın hazırladığı belgeselde basit bir soru soruluyor: "Kadın nedir?"

Belgeseli izlediğinizde görünüşte çok basit olan soruların cevabı konusunda Batı'nın kafasının karışık olduğunu görüyorsunuz. Matt Walsh, belgesel boyunca halktan konunun uzmanlarına varıncaya kadar yüzlerce kişiye yönelttiği bu soruya net bir cevap alamıyor. Alamadığı gibi bu soruyu sorduğu bazı uzmanlar röportajı apar topar terk ediyorlar.

Düşünebiliyor musunuz, cevabı verilemeyen bir konuda insanlar cinsiyet ve yaş farkı gözetmeksizin cinsiyet değiştirmeye, kadın veya erkek olmaya teşvik ediliyor.

Bu garip duruma halkın getirdiği net bir açıklama yok ama meseleye kapitalizm açısından baktığınızda cevap çok belli: Para.

Şeytani plan hamleleri açısından baktığınızda ise, aileyi ifsat edip cinsiyet üzerinden toplumları parçalamak.

Tıpkı birkaç gün önce, gey Gilbert Baker tarafından 1978'te LGBT sapıklığının sembolü olarak tasarlanan gökkuşağı bayrağının, Rockefeller Center'daki 193 Birleşmiş Milletler üyesi bayrağın yerini aldığı gibi.

Şeytan birleşe birleşe aileyi ifsat edecek anlaşılan.

Birleşe birleşe ülkeyi yönetecektik diyen LGBT'ci Cumhurbaşkanı adayı gibi!

Belgeselden öğrendiğimize göre bir insanın cinsiyet değiştirme bedeli milyonları buluyor. Ve bu paranın büyük kısmı ilaç şirketlerinin kasasına giriyor. Yani zengin daha zengin oluyor.

Peki, cinsiyet değiştirme sonucunda hayatı mahvolan insanlar bu ilaç şirketlerinin umurunda mı?

Elbette ki hayır...

Onlar ceplerine doldurdukları dolarların derdinde.

Onlar yapmış oldukları şeytani hamlelerin keyfini sürme peşinde.

"Cinsiyet Eşitliği" kapitalizm tuzağı "Toplumsal Cinsiyet" şeytani bir tuzak.

Evlatlarımız maalesef birkaç kişi daha zengin olacak diye kurban ediliyor.

Ne insanlar ne de toplum kimsenin umurunda değil.

İnsanlığın başına bela edilen bu konu sadece bizim değil aslında çoktan dünyanın sorunu haline gelmiş durumda. Bu tehlikeyi erken gören ülkeler önlemlerini almak için strateji ya da yaptırım uyguluyorlar. Rusya gibi.

Üç kuruş daha fazla kazanabilmek için insanlığın köküne adeta kibrit suyu dökülüyor. Bugün yapılan cinsiyet değiştirme operasyonlarının oluşturduğu tahrifat beş-on yıl sonra ortaya çıkmaya başladığında artık çok geç kalınmış olabilir.

Dünya toplumlarının sürüklendiği yerin gösterilmesi açısından bu belgesel çok önemli. Belgesel yayımlanma aşamasında çok büyük engellerle karşılaşmasına rağmen mücadele devam ettiriliyor ve sonunda dünyaya ulaştırılıyor.

Tabi burada Elon Musk bir teşekkürü hak ediyor. Zira göstermiş olduğu cesurca tavır sayesinde milyonlar bilinçlenme fırsatı bulmuş olabilir.

Sağ duyulu insanlar olarak bu çalışmalara katkı sağlamalıyız. Bireysel çalışmalardan kurumsal çalışmalara kadar bu ve benzeri çalışmalar desteklemeliyiz.

Biz de Musk'ın göstermiş olduğu yiğitliği göstererek, milli medyamız başta olmak üzere sair mecralarda bilinçlendirmeye yönelik programlar yapmalıyız.

Bir toplumu inşa eden aile-kültür-eğitim-inanç dörtlüsünün görev ve dert alanına giren noktalarda yetkili kişiler öncülüğünde yapılacak çalışmalarla, toplumun sürüklenmek istediği tehlikeli nokta aydınlatılmalıdır.