"Obama artýk Türkiye’yi sevmiyor mu?” meâlindeki sorularý sevmiyorum.
Biri sübjektif, öbürü ise objektij iki sebebden ötürü sevmiyorum:
Bir kere bu sualde “Acabâ artýk Yüce Þef’in teveccühünü mü kaybediyoruz?” þeklinde tercüme edilebilecek üstü örtülü bir aþaðýlýk duygusu sezinlediðim için sevmiyorum.
Ýkincisi ise soruyu esasdan yanlýþ bulduðum için... Bir ülke baþkanýnýn, ayriyeten bütün yöneticilerinin, baþka bir ülkeyi “sevme” lüksü olamaz!
Týpký baþka bir ülkeden nefret etme lüksünün de olmamasý gibi!
Bâzý makamlar ve kurum mensûbiyetleri yine bâzý edinimleri kesinlikle yasak kýlar!
Meselâ, ne bileyim, hem bir okulda öðretmenlik edip hem de “boþ zamanlarýnýzda” ve öðretmenlik faaliyetinize “kat’iyyen halel getirmeksizin” bunun yanýsýra bir de kerhâne iþletemezsiniz.
Olmaz!
Ya biri ya diðeri!
Eðer genelevciliði ille de sürdürmek istiyorsanýz siz zâten ömrünüzde tek bir dakýyka dahî öðretmen olmamýþsýnýz demekdir. Otuz yýl o fasýldan maaþ almýþ olsanýz bile...
Yok öðretmen iseniz o zaman da öbür geçim kapýsý aklýnýzýn kenarýndan bile geçmez, geçemez!
Ýþte bir devlet adamýnýn kendisininkinden baþka bir ülkeyi “sevmesi” de buna benzer. Ýkisi bir arada olamaz. Olmasýný denerseniz bile biri ötekini behemehâl götürür; þöyle ya da böyle, ama mutlakâ götürür.
Obama, yâhut onunkine benzer pozisyondaki herhangi biri, belki Türkiye’yi, yâhut herhangi bir baþka ülkeyi, kendininkinden baþka bir ülkeyi, elbet sevebilir ama “özelolarak” sevebilir!
Farz-ý muhâl vaktiyle orayý ziyâret etmiþdir, orada bir sürü ahbâbý, eþi dostu vardýr, hattâ o ülkede belki bir yazlýk evi bile bulunmaktadýr ama devlet baþkaný olarak bunlarýn hiç bir rol oynamamasý elzemdir.
Çünki devletler arasýnda “dostluk” kavramý geçerli deðildir!
Bunlar gerçi banketlerde, diplomatik yazýþmalarda, nutuklarda, þurda burda söylenirler ama doðru olmadýðýný hem söyleyen bilir hem dinleyen. Üstelik dinleyenin bunu bildiðini söyleyen de bilir ve onun bunu bildiðini de beriki bilir ama bu durum “diplomatik formaliteleri” deðiþtirmez.
General de Gaulle’ün bu baðlamda meþhur bir sözü vardýr ve aslý aranýrsa ayný söz ondan önce de yüzyýllar boyu sayýsýz baþka devlet adamý tarafýndan da deðiþik biçimlerde söylenmiþdir.
Der ki “Fransa’nýn dostlarý yokdur; sâdece, zamân içinde deðiþebilecek ve deðiþen menfaatleri vardýr.”
Yâni daha nasýl söylesin?
Hazýr açýlmýþken:
Bu lafý General de Gaulle 1960’larda filan söylediði vakit bütün dünyâ hayran hayran baþýný sallayarak kendisinin ne kadar engin ve derin bir politik felsefeye sâhib olduðunu ifâde ile ona övgüler düzmekde sýnýr tanýmamýþdý.
De Gaulle gerçekden de 20. Yy.’ýn en önemli devlet adamlarýndan biridir. Yâni bu söz Müteveffâ’nýn amel defterinde bir dip notu bile deðildir ama çok öðülür. Demek istediðim bu söz aslýnda devede kulak...
Ama 1940’larda Atsýz adlý bir lise edebiyat muallimi “Türkün Türkden baþka dostu yokdur.” dediði için anasýndan emdiði burnundan getirilmiþdir.
Mûmâileyhin ne vatan hâinliði kalmýþdýr ne ýrkçýlýðý ne de aklýndan zoru bulunduðu...
Lütfen hâle bakýlsýn!
1940’larda bir Atsýz tutup “Türkün Türkden baþka dostu yokdur!” dediði için vatan hâini; 1960’larda bir de Gaulle tutup “Fransa’nýn Fransa’dan baþka dostu yokdur!” dediði için vatan kahramâný!
Bendenizin kanaat-i nâçizânesini soracak olursanýz; benim ikincisine hiç bir îtirâzým yok!
Onun için birtakým meslekdaþlarýn böyle abesle iþtigâl bâbýnda “Obama Türkiye’yi seviyor mu sevmiyor mu?” gibi zýrvalarla uðraþacak yerde oturup “Bu sevimli büyüðümüz acabâ giderayak bölgemize dâir hangi orostopolluklarý tasarlýyor?” sualine cevab aramalarý bana daha þey bi’ þeymiþ gibi þey ediyor...