Rabia Kadir, Türkiye’de de tanýnan biri. Çin’de bir Uygurlu olarak doðan ve bugün 64 yaþýnda olan Kadir, 27 yaþýnda altý çocuk sahibiyken iþ kadýný, 1992’de de Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Meclisi üyesi oluyor, kadýn haklarý konusunda çalýþmaya baþlýyor. 1997’de Çin’in Sincan politikasýný son derece sert eleþtirdiði için Meclis’ten atýlýyor. Faaliyetlerine meclis dýþýnda devam edip Bin Analar Hareketi’ni kuruyor ve giderek faaliyetleri anne ve çocuk haklarýný aþýp Uygurlularýn haklarýný savunmaya dönüþüyor; üstelik hareket uluslararasý alana taþýnýp destek görmeye baþlýyor.
Bunun üzerine Çin, ülke sýrlarýný yabancýlara sýzdýrma suçlamasýyla Kadir’i yargýlayýp hapse atýyor. Uluslararasý baskýlar sonrasýnda hapisten çýkarýlýyor, ancak bu sefer de 2005’de sýnýr dýþý ediliyor. Kadir de eþi ve sadece bir çocuðunu yanýna alarak ABD’ye gidiyor; diðer çocuklarýna pasaport verilmiyor. Çocuklarý rehin tutulan Rabia Kadir, Uygur haklarýna iliþkin mücadelesini Avrupa’da vermeye baþlýyor. Almanya’da kurulan Dünya Uygur Kurultayý’na baþkan seçiliyor, Belçika ve Norveç’te toplantýlar düzenliyor ve sýk sýk da Paris’e gidiyor.
Uygurlular ve Çin
Paris’e geçen hafta yaptýðý ziyaretin amacý, Nisan sonu ya da Mayýs baþýnda Uygur halklarýyla ilgili uluslararasý bir konferans düzenlemek. Kadir’e göre Sincan bölgesinde yaþayan yaklaþýk dokuz milyon Uygur’un Çin hükümetinden çok fazla bir talebi yok. Onlar sadece kendi dillerini konuþmak, öðrenmek ve öðretmek ile diðer yurttaþlarla eþit muamele görmek istiyorlar.
Azýnlýk haklarýna iliþkin mücadeleyi kadýnlar üzerinden veren Kadir, Sincan dýþýnda, baþka ülkelerde yaþayan yaklaþýk iki milyon Uygur kadýnýn da benzer ayrýmcý baskýlara uðradýðýný ileri sürüyor. Ayrýca Çin hükümetinin ayrýmcýlýk konusunda Moðol ve Tibetlilere de benzer bir tutum sergilediðini vurgulayarak Çin’e yönelik sert eleþtirilerine devam ediyor.Geçen kasýmda Çin devlet baþkaný olan Xi Jinping’u reformcu olarak tanýmlayan ‘batý’ basýnýný da eleþtiriyor.
Kadir’e göre Çin, kendisine benzer ülkelerle kurduðu Þangay ittifakýndan da güç alýyor. Bu kuruluþ içindeki tüm devletler, özellikle de Rusya ile Çin, Uygurlularý ‘Ýslamcý, terörist, ayrýlýkçý’ olarak görüyor ve ‘veba’ ile mücadele eder gibi ortak bir mücadele sürdürüyorlar.
Uygurlular ve ‘Batý’
Avrupa ülkelerinde sivil faaliyet sürdürme olanaðý bulan Kadir, dolaylý bir destek alýyor, ancak bu desteðin ‘resmi’ kýsmý görünür olamýyor. Çin ile iliþkilerini dengede tutmak, bu ülkeyi çok kýzdýrmamak ve dolayýsýyla da ekonomik bakýmdan zarar görme ihtimalini de uzak tutmak için Avrupa ülkelerinin ikircikli davranýþlar sergilediklerini belirtmeye gerek bulunmuyor. Örneðin Fransa’da Hollande’ýn Çin ziyareti öngörülüyor ve bu gezi arifesinde ülkeye gelen ‘rejim düþmaný’ ile ‘resmi’ olarak görüþmesi beklenemez.
Bununla birlikte insan ve azýnlýk haklarý konusu Çin’in yumuþak karný ve zafiyet alaný giderek daha fazla ‘Batý’ya sunulmuþ oluyor. Kim ki kendi halklarýna sahip çýkmaz, onun sýkýntýlarýna çare üretmez, elbet bu insanlara sahip çýkan birileri bulunur. Baský altýndaki halklar da, kendilerine eziyet edenlere baský uygulayacak her kesime, ülke ya da hükümete yakýn dururlar.
Çin, Uygurlulara güvenlik ve strateji penceresinden baktýðý sürece, bu halka ayný gözle bakan baþkalarýnýn da çýkacaðý söylenebilir. Bugüne kadar dünya gündemini kaplayacak bir boyuta çýkmamýþ olsa da, bu konunun yakýn bir zamanda daha fazla konuþulur hale geleceði öngörülebilir.